Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hala Iowa’da ne olduğu belli değil. Amerikan seçimlerinde Demokrat Parti’nin başkan adayını belirleyecek ön seçimlerin ilki olan Iowa’da oylamanın ardından koca bir gün geçmesine rağmen sadece yüzde 62’lik bir resmi sonuç açıklandı. Eğer bu sınırlı rakamlar ülkenin genelini yansıtacaksa Kasım ayında Donald Trump’ın karşısına ya Pete Buttigieg ya da Bernie Sanders çıkacak. (Delegeler ikisine de eşit oy verdi sarılır; Buttigieg kıl payı önde şimdilik.)

        Daha çok ön seçim var, sandıkların tamamı sayıldıktan sonra da kesin sonuçlar değişebilir. Değişmeyense bu ilk sonucun Amerika’da değişen seçmen demografisiyle ilgili pek çok kimsenin öngörmediği bir trende işaret etmesi.

        AMERİKA’NIN EKREM ABİ’Sİ

        38 yaşındaki Pete Buttigieg yarışa girdiğinde hiç kimsenin adını bilmediği bir belediye başkanıydı. Amerika’nın tam ortasında küçücük bir üniversite şehrini yönetmek dışında hiçbir siyasi tecrübesi yoktu, ismi de bilinmiyordu. Herhalde tam bu aşamada “Ekrem Abi” benzetmesi yapmak doğru kaçar. Buttigieg’in yönettiği şehrin Beylikdüzü belediyesinden çok da farkı yoktu.

        Dahası ilk kez Amerikan siyasetinde cinsel kimliğini gizlemeyen gay bir politikacı Başkanlık yarışına giriyordu. Harvard diploması, Rhodes bursu, Afganistan’ta yaptığı askerlik ve McKinsey’deki iş tecrübesiyle biraz “proje” gibi duruyordu hatta.

        Ama tıpkı İstanbul seçimlerine girdiğinde hiç kimsenin adını bilmediği Ekrem İmamoğlu gibi Pete Buttigieg de bir anda kitleleri peşinden sürükleyecek bir lider adayına dönüştü. Kağıt üzerinde siyasi tecrübeleri (daha doğrusu tecrübesizlikleri) ve tanınmamaları dışında hiçbir şeyleri benzemiyormuş gibi görünen iki liderin aslında çok temel bir ortak özelliği var: İkisi de asgari müştereğe oynayan orta yolcu adaylar. İkisini “merkez seçmen” çok beğeniyor.

        Amerikan siyasetindeki büyük kapışmada merkezle uç arasında yaşanıyor zaten. Dünyanın geri kalanına da hala yansımadıysa kısa sürede yansıyacak, bir ara Türkiye’nin de kendi içinde yapması gereken bir hesaplaşma bu: Sol orta yolcu siyasetin himayesine mi girecek, yoksa daha solcular mı merkezi ele geçirecek?

        En azından ABD bu konuda kararını henüz veremedi.

        GENÇLERİN GÖZDESİ

        Çünkü Iowa’da bir kazanan daha var, o da 78 yaşındaki Bernie Sanders. Başkan Pete ne kadar orta yaşlı, hatta yaşlı, merkez seçmene hitap ediyorsa sosyalist Sanders da gençlerin gözdesi. Normal şartlarda tam tersi olması gerekirdi, ama taklidini Larry David’in yaptığı Sanders tıpkı Larry David’in hayranları gibi ona körü körüne bağlı gençler. Dürüstlüğü, açık sözlüğü, doğrudan konuşması gençlere hitap ediyor.

        Türkiye’de genç seçmenin oyunu toplayabilmek için blucin giyip poz veren politikacılar bile vardı, ama Bernie Sanders bu kalıpların ve şekilciliği de yerle bir ediyor. Sadece söylemle gençlerin ilgisini toplamayı başarıyor.

        En büyük başarısı orta yolculuğu reddetmesi. #Occupy hareketlerinde ortaya çıkan gençlerin isyanının sözcülüğünü yapıyor. Gelir adaletsizliğine karşı, bedava eğitimden ve sağlık hizmetlerinden yana, ABD’nin bir İskandinav ülkesi gibi yönetilmesini istiyor. Hatta dev şirketlerden ve zenginlerden bağış bile kabul etmiyor. Bernie’nin uzun kariyerinde hiç “dönmemiş” olması görüşleri giderek keskinleşen ve taviz vermek istemeyen gençliğin ilgisini çekiyor.

        Orta yolculuğa karşı solun solu… Bu tartışma süredursun, aslında birbirinden farklı iki aday da çok büyük bir iş başardı aslında.

        BÜTÜN EZBERLER YERLEBİR

        İkisi de öncelikle “seçilebilirlik” ezberini yıktılar. Hiç tanınmayan birinin kitleleri peşinden sürükleyebileceğini kanıtladılar, dahası Joe Biden gibi iki dönem başkan yardımcılığı yapmış şöhretli bir politikacıyı dördüncülüğe ittiler: Artık her kimse Yalova Belediye Başkanı’yla Abdullah Gül’ün yarıştığını, Gül’ün dördüncü olduğunu düşünün.

        Biden ve Buttigieg ayrıca yaş, cinsel kimlik ve tecrübe hakkında da yerleşmiş kalıpların hiçbir geçerliliği olmadığını kanıtladılar. Birinin siyasi, diğerinin de cinsel kimliği iki adayı süren yarışta doğrudan öteki yapmaya yetiyor aslında. Buttigieg gay ve evli bir erkek olarak, Sanders da sosyalist bir siyasetçi olarak bu yarışta.

        Eskiden sırtlarında taşıyacakları bir yük olarak yorumlanıp, otomatik olarak diskalifiye olmalarına neden olabilirdi bu kimleri. Ama seçmen ilk göstergelere göre bunları da mesele etmediğini gösterdi. Büyük ihtimalle de bu iki isimden biri Donald Trump’ın karşısına çıkacak. (Michael Bloomberg de pusuda bekliyor.)

        Kazanırlar kazanmazlar, o ayrı konu. Ama iki “öteki” gözüken siyasetçinin buralara kadar gelmesi bile başlı başına tarihi. Seçmenin “yeni” arayışı solda da sürüyor işte. Buradan da Türk siyasetinin çıkaracağı ders yoksa, nereden var bilmiyorum artık.

        Diğer Yazılar