Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gerçekten ABD tarihin en kötü başkanı mıydı Donald Trump, bu sorunun yanıtı artık tarihin işi. Ama öyle yakın tarihte değil, belki bizim göremeyeceğimiz gelecek bir zamanda defterler açılacak ve tarihçiler bugünün değerlendirmesini yapacak. Müesses nizama göre evet, Trump’tan daha kötü bir başkan gelmedi bugüne kadar. Öte yandan, ana akım medyanın da insanların beynine kazımaya çalıştığı bu ezbere rağmen hala onu seven, onun için ölümü bile göze alan insanlar var. Amerikan müesses nizamı bu soruyla yüzleşmiyor, neden Trump’ın hala destek bulduğunu göremiyor.

        Trump’ın destekçilerinin bir kısmı, en azından Kongre’yi basanlar komplo teorilerinden beslenen vandal, marjinal, haydut bir kitle. Ama bu marjinal saldırganların ötesinde de Trump’ı sevenler var. Nitekim oy oranını da artırdı son seçimde. Daha makul seçmene göre Trump’ın albenisi politikacı olmaması. Ağzından çıkan sözleri, üslubunu sevmiyorlar ama hemen herkesin satılmış birer yalancı olduğunu düşündükleri Washington’da siyaset mekanizmasına bulaşmamış bir lider olduğu için destekliyorlardı onu. Sahada çok kişiden “Bütün politikacılar çürümüş, en azından Trump’ın ne olduğu belli,” lafını çok duydum.

        Trump’ı övdükleri bir başka konu halkın çıkarını koruması; en azından seçmeni buna ikna etmesi. Yükselen işsizliğe karşı göçmenlere açtığı savaş, “Önce Amerika” söylemi, Çin’i karşısına alması seçmeninde Amerikan halkının düşündüğü algısını yaratıyor.

        KAHRAMAN OLABİLİRDİ

        Aslında Trump biraz daha kontrollü olsaydı tarihe kahraman olarak geçebilirdi. Ama narsizmine yenildi, takım oyuncusu olmadı, ömrünü Washington’a vermiş insanları aşağıladı. İnsanlar da onun şımarıklığına göz yumdu, ona kendi kendini tatmin etmesi için bir alan tanıdı. Çünkü tabandan korktular, Trump’ın tabanı partiye karşı kışkırtmasından çekindiler. Kongre’yi bile bastırabildiğine göre yersiz bir korku olmasa gerek.

        Biraz üslubunu düzeltse, biraz ağır başlı davransa, COVID-19’u hafife almasa, kabalaşmasa, herkesi aşağılamasa seçimi kazanırdı. Tarihe kahraman başkan olarak girebilirdi. Açıkçası, bugün Trump’a sırt çeviren Cumhuriyetçiler dört sene boyunca seslerini çıkarmadılar. Çünkü Trump’a istediklerini yaptırdılar, işlerine geldiği gibi kullandılar, sonunda da kaybettiğinde, kaybettiği resmen tescillenene ve o tabanın da artık faydadan çok zarar verdiği anlaşıldığı an sadece onu kullanılmış bir mendil gibi çöpe attılar.

        Yılların politikacıları bugünün yeni Trump karşıtları, kimseyi kandırmasınlar. Seçimi kazansa yine onun etrafında hazır ol’da beklemeye devam edeceklerdi.

        MARKAYA ZARAR VERDİ

        Ama 6 Ocak’ta Trump en büyük günahı işledi. Amerika’nın en önemli markasına, bütün dünyaya ihraç ettiği, pazarladığı en büyük ürüne, demokrasiye zarar verdi. Bütün dünyaya demokrasisiyle örnek olan, başka ülkelere demokrasi pazarlayan ABD bir anda üçüncü dünyanın bile dalga geçtiği bir ülke haline geldi. ‘Reality show’ yıldızından Amerikan Başkanı diye bütün dünya ABD’yle dalga geçmeye başladı. Dört sene boyunca Trump ülkenin prestijini yerle bir etti, giderayak da Amerikalılara çok yabancı bir kavram olan, demokrasilerinde hiç aşina olmadıkları “darbe girişimi”yle son noktayı koydu.

        Bütün gücünü demokrasisinin üstünlüğünden ya da üstünlük algısından alan Amerikan sisteminin böyle bir figürün daha fazla dozunu aşmasına müsaade etmesi beklenemezdi.

        Komplo teorilerine göz kırpan biri değilim, ama dünden beri düşünmeden edemiyorum: Trump hakikaten Rusya’nın adamı olabilir mi? Amerikan demokrasisinin, Amerika’nın önderliğinin böylesi hasar görmesine Rusya’nın çok sevindiğini tahmin etmek zor değil.

        İşlerin buraya varacağını Trump da tahmin etmiyordu büyük ihtimalle. Çünkü entelektüel derinliği olmayan, kelimelerin kendi ağırlığı olduğunu fark etmeden konuşan biri. Kalabalığı gaza getirirken de Kongre binasını basabileceklerini öngördüğünü zannetmiyorum. Böylesi kontrolsüz liderlerin demokrasiler için yarattığı tehlikenin örneğiydi 6 Ocak’taki ayaklanma. ABD’nin de bu tecrübeyi tatması gerekiyormuş demek ki. Ama bir şekilde bunun hesabı sorulacak ondan.

        Trump için üç senaryo

        Azledilecek mi: Yeterli vakit yok gibi gözüküyor. Görevi devretmesine 10 gün gibi bir süre var artık, Temsilciler Meclisi’nde azil kararı çıksa da Senato’da yargılanıp görevden el çektirilmesine takvim uygun değil. Zaten Senato da azledilmesi fikrine çok sıcak bakmıyor. Dahası, azledilmesi halinde tekrar ayaklanma çıkar mı ihtimali var.

        Görevi bırakacak mı: Kendi kendisine istifa etmeyeceği ortada, ama iki gündür Washington’da Anayasa’nın 25 numaralı ek maddesi devreye sokulur mu tartışması var. Kennedy suikastından sonra kabul edilen bu yasa Başkan’ın görevi yapamaz hale gelmesi halinde koltuğunu geçici olarak yardımcısına devretmesini öneriyor. Ama kabine üyeleri ve Başkan Yardımcısı’nın toplu kararıyla bu maddenin devreye sokulması zor şimdilik.

        Affedilecek mi: Kendi kendisini affetmek istiyor, daha evvel de bu konuşulmuştu. Ama bu eşi benzeri görülmemiş adım Anayasa’ya uygun mu değil mi hayli tartışmalı. Böyle bir yetkisi olup olmadığında bile kararsız anayasa hukukçuları. Affederse aynı zamanda suç işlediğini de kabul etmiş olacak. Bir başka af senaryosu Başkan Yardımcısı Mike Pence’in 25. maddeyle göreve gelip Trump’ı affetmesi ama ikisinin arası bir süredir kötü, konuşmuyorlar. Öte yandan, affedilse bile New York Güney Bölge Savcılığı’nın yürüttüğü yolsuzluk soruşturmasından muaf tutulmayacak. Bu soruşturma giderek hız kazanıyor ve ciddi bir tehlike Trump için.

        Diğer Yazılar