Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bugün neden “soykırım” dendiğini yeteri kadar tartışıyoruz, ama bugüne kadar neden söylenmediği üzerinde pek durmuyoruz. Eski Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir bir ara dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Washington’da “Söyleyelim kurtulalım,” diye yüksek sesle düşündüğünü açıklamıştı. Önceki gün Hürriyet’te Sedat Ergin de Özal’a göre “Ermeni soykırımı”nın Türkiye’nin üzerinde sürekli bir tehdit olarak kullanılmasındansa bir an önce aşılıp yola devam edilmesini düşündüğünü, “Tek atımlık silahtır, atarsın biter gider,” dediğini hatırlatıyor. Özal her seçeneğin tartışılmasını istiyordu belli ki, ama Türk diplomatlar onu ikna etmeyi başardı.

        Türk diplomasisi sadece ezber bozmaya çalışan kendi siyasetçilerini dizginlemekle kalmadı, dünya üzerinde de çok etkiliydi. 2004-2006 yılları arasında görev yapan Amerika’nın Ermenistan büyükelçisi John Marshall Evans’ın sebebi açıklanmadan görevden alınması Türkiye’nin baskısına bağlanıyor Ermeniler arasında. Evans görev yaptığı sırada “soykırım” kelimesini kullanmaktan çekinmemiş, ama Türkiye’nin tepkisi de karşılığını bulmuştu. Türkiye üzerinden çok da uzun yıllar geçmeden bu etkinliğini kaybetti, Amerikan Başkanı Joe Biden’ın “soykırım” demesini engelleyemedi. Asıl sorun da bu. Biz Türkler kendi devletimizi küçümseriz her nedense, ama bunca sene dış dünyada son derece kuvvetli ve güçlüydü.

        REKLAM

        DIASPORA NEDEN ABD’DE ETKİLİ

        Dün, ABD’deki Ermeni diasporasının en önemli sözcülerinden gazeteci Harut Sassounian’a Biden’ın “soykırım” demesine varan süreci sordum. Kökleri Kahramanmaraş’ın bugünkü adıyla Süleymanlı mahallesine dayanan Sassounian 50 yıldır bu Ermeni davası hakkında kalem oynatıyor, Ermeni toplumuna hitap eden ve İngilizce yayımlanan haftalık California Courier gazetesinin yayımcısı. Yıllardır TRT dahil çok fazla yerden görüşme talebi gelmesine rağmen benim dışımda hiçbir Türk gazeteciyle konuşmadığını söylüyor.

        “Kongre’de çok fazla Ermeni yanlısı üye var, Washington’da yıllardır görev yapan lobi şirketleri var, ülkenin dört bir tarafında Ermeni toplulukları var,” diye anlatıyor Sassounian diasporanın Amerikan siyasetindeki etkisini. “Ermeniler ta 60’lardan 70’lerden beri lobicilik yapıyor, organize oluyor, davanın peşini bırakmıyor. Yeni senatörler, yeni başkanlar, başkan adaylarını sürekli eğitiyor. Joe Biden’ı yaklaşık 40 yıldır tanıyoruz, sonunda çalışmalarımızın meyvelerini aldık.”

        Ermeni toplumunun 1915’i çok erken yaşlardan itibaren kuşaktan kuşağa aktarması, acıyı hep diri tutması, unutturmaması da kenetlenmeleri, bir arada hareket etmeleri açısından önemli. “Bizim için duygusal, şahsi ve ciddi bir mesele bu; sadece siyasi aktivite değil,” diye ekliyor.

        Tabii bütün bunlar Türkiye’nin onlarca yıldır eli kolu bağlı oturduğu anlamına gelmemeli. “ABD’deki Türk toplumu siyasi olarak yeteri kadar aktif değil, zaten sayısal olarak da Ermeniler kadar çok değil nüfus,” diye devam ediyor Sassounian. “Ama bu açığı da Türk hükümetinin milyonlarca dolar ödediği lobi firmaları kapatıyordu. Ayrıca Soğuk Savaş döneminden beri Amerikan devletinin çeşitli kademelerinden Türkiye’ye sempati duyan insanlar vardı. Pek çok başkanla, devlet yetkilisiyle görüştüğümde bana ‘soykırım’ sözcüğünü kullanırlarsa Türkiye’yi karşılarına almaktan çekindiklerini, danışmanlarının tavsiyesinin bu yönde olduğunu açıkladı.”

        REKLAM

        Türkiye’nin NATO üyesi olması, Kore Savaşı’ndaki dahli uzun süre Amerikan devletinin kritik makamlarındaki yetkililerin sempatisini kazanmıştı. Ancak son yıllarda kriz üzerine kriz yaşandıkça Washington’da Türkiye’yi savunan veya destekleyen pek kişi kalmadı. Önceki gün Habertürk’te İlber Ortaylı’nın dediğini Sassounian da tekrarlıyor: Türkiye en önemli müttefiki olan İsrail’i ve Yahudi lobisini kaybetti. Başta Bernard Lewis gibi efsaneler olmak üzere Yahudi tarihçiler 1915 konusunda Türkiye’nin tezlerinin en önemli kaynağıydı uzun yıllar. Ortaylı bir noktanın daha altını çiziyor: “Bernard Lewis’e saldıranlar da başta bizim Türk liberalleri oldu.”

        İSRAİL DE KABUL EDECEK Mİ

        Bugün “Ermeni soykırımı” tartışması artık İsrail’de de yaşanıyor. Dünyanın önde gelen ülkeleri birbiri ardına “soykırım” diyor. Avustralya ve İngiltere’yle birlikte İsrail koroya katılmayan birkaç ülkeden biri. Ama bu durum da yakın zamanda değişebilir. Son zamanlarda ülkenin etkili gazetesi Jerusalem Post’ta İsrail’in de artık Ermeni Soykırımı’nı tanıması gerektiğine dair yazılar çıkıyor.

        Bugüne kadar İsrail’deki yaygın kanı Holocaust’un tekil bir hadise olduğu yönündeydi; ‘soykırım’ ifadesini 1915 gibi başka olaylar için kullanmanın Yahudi Soykırımı’nın vahametini azaltacağına dair bir endişe de vardı. Ama bugünlerde “Başta biz Yahudiler kendi geçmişimizden dolayı başkalarının da acılarını paylaşmalıyız, soykırımı tekelimizden çıkartmalıyız,” görüşü güç kazanıyor. Bir ara Ortadoğu’da yüzü Batı’ya dönük iki yalnız demokratik ülke olan Türkiye ve İsrail ittifakının çatırdaması, oluşan güven bunalımı da etken. İsrail son yıllarda başka ülkelerle yakınlaştıkça Türkiye’nin de gözden çıkarılabilir olduğunu düşünmeye başladı—ABD Başkanı’na da “soykırım” dedirten nedenlerden çok farklı değil. Aklımdan yine Ortaylı’nın söylediği “Bir devletin bu kadar çok düşmanı olmaz,” cümlesi çıkmıyor.

        Diğer Yazılar