Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye’nin hafızası sınırlıdır, dikkati de dağınık. O yüzden bir konudan hemen diğerine atlar, hiç kimse de geriye dönmez. Ekrem İmamoğlu da buna güveniyor. Hem mantık hem de etik açıdan sorunlu bir bayram gezisine çıktı; yetmedi, kendisini eleştirenlere hakaret etti. Ve şimdi de hayat aynen devam ediyor, “konu” unutuldu bile.

        Ekrem İmamoğlu konunun kapanacağını biliyordu, bu yüzden meydan okudu zaten. Bu yaptığı ilk hata değildi, son da olmayacak. Hatta siyasette son yıllarda kendisine yönelik beklentilere oranla onun kadar arka arkaya hata yapan bir figür daha çıkmamıştır. Sel basar, teknededir. Kar yağar, balıkçıda. Bayram günü de bütün İstanbul mülteci krizini konuşurken şehrin sahibi tek amacı kendi siyasi hırsını tatmin etmek olan Karadeniz gezisinde. Yarın öbür gün deprem olduğunda Bezos’un uzay aracında olursa şaşırmayın. Hata yaptığını hiçbir zaman kabullenmeyecek, hata yapmaya devam edecek. Peki Türkiye gerçekten böyle bir Cumhurbaşkanı, değişimi sağlayacak böyle bir figür mü istiyor? Aslında otobüs gezisinin bu kadar kıyameti koparması otobüsteki fotoğraftan öte bir endişeyi uyandırdı: Yenisinin eskisinden beter olabileceği ihtimali.

        TAHAMMÜL SINIRI AŞILDI

        REKLAM

        Siyasette Recep Tayyip Erdoğan’ın yolundan ilerlemeye çalışan, onun yöntemlerini benimsiyormuş gibi görünen, kendisini önce iş dünyasına sevdirmekle uğraşan, zenginlere “Benimle çalışabilirsiniz,” mesajı veren İmamoğlu’nun tüm zekasına rağmen anlamadığı birkaç kritik nokta var. Birincisi Erdoğan’ın belediye başkanı olarak görev yaptığı yıllarda yatıp-kalkıp İstanbul’u düşündüğü. Bir New York gezisinde caddedeki rögar kapaklarını incelediği görüntülerden bile o an kafasında ne olduğunu anlamak mümkün. O zamanlar merkezdeki seçmende siyasete dini motifler katmasına rağmen ‘İş yapıyorlar,’ algısını oluşturan bu çalışkanlıktı.

        İmamoğlu’nun imajı pek iş yapmıyormuş, daha çok geziyormuş ve kendi reklamına çok fazla vakit harcıyormuş gibi. Bunu sadece Sabah gazetesi düşünmüyor, kendi seçmeni de farkında. Elde daha iyi insan malzemesi olmadığını düşündükleri için karda balıkçı skandalını sineye çektikleri gibi hatalarını görmezden geliyorlar. Türk seçmeninin kredisi sonsuzdur. İş yaptığı sürece, yahut iş yapıyor, ülkeyi ilerletiyor algısını korudukça siyasetçinin arkasında durur. Erdoğan’ın ne kadar zayıflarsa zayıflasın hala yine de kaybetmemesinin bir nedeni var. İmamoğlu şimdilik sadece bir imajla ilerliyor.

        Altı çok dolu olmadığı için de otobüs fotoğrafı—ve o fotoğrafın çağrıştırdığı amatörlükler—kolaylıkla bu imajı sarsabiliyor. Şu son birkaç yılda İstanbul’a damgasını vurmasa da kendinden bahsettirecek bir-iki şey yapmış olsaydı balıkçı da, otobüs de mesele olmazdı. Ama yapmadı.

        Otobüs fotoğrafı İmamoğlu’nun kendi tabanının da belli bir tahammül sınırı olduğunu gösterdi.

        Bunlar sağlıklı tepkiler. Muhalif mahallede en azından tek bir kişiye umut bağlamanın ne kadar hatalı olabileceği anlaşıldı. Sadece kendi işine bakan Mansur Yavaş sadece kendi işine bakarak yıldızını parlatıyor mesela: Medyascope’un Ankara’da Kürt nüfusunun yoğun olduğu mahallelerde yaptığı incelemeye göre yeni CHP’li eski Ülkücü belediye başkanına HDP seçmeni de oy vermiş, genel seçimde de verebilir. Önümüzdeki günlerde tartışmanın seyri bu yöne kayacak, büyük ihtimalle başka isimler de daha ciddi konuşulmaya başlanacaktır.

        REKLAM

        İmamoğlu ışıklar başkalarına döndükçe kendini sorgulayacak mı, hatasından ders alacak mı? Buram buram kibrine bakınca hiç zannetmiyorum ama yine de en azından kendi itirazımı dillendirmek isterim. Belki duyan olur.

        ETİK PROBLEM

        Asıl sorun kadro değil, o fotoğrafta çok temel bir etik problem var: Gezinin masraflarının belediye tarafından karşılanması. Otobüsteki isimlerden Özlem Gürses’in aktardığına göre İstanbul belediyesi bütçesi Karadeniz gezisinin faturasını ödemiş. Türkiye etik konularda hassas bir ülke olmadığı için İmamoğlu da faturayı vergi verenlere çıkartmakta tereddüt etmiyor: Ertuğrul Özkök keşke uçuş milleri yüzünden istifa etmek zorunda kalan Alman bakanın hikayesini anlatsaydı otobüste.

        Normal şartlarda bu gibi etik ihlalleri Türkiye’de yapanın yanına kar kalır, çünkü kimseden hesap sorulmaz. Ama Erdoğan sonrası değişimi hayal eden seçmenin beklentisi sadece koltuğa yeni bir erkeğin oturması değil. 20 sene sonra sistemin toptan değişmesini, yeni ve eskinin hatalarının olmadığı bir Türkiye’yi istiyor bu beklentideki insanlar. İhalelerin tanıdık inşaatçılara verilmediği, vergilerin şahsi harcamalar için kullanılmadığı, futbol liginde şampiyonun önceden belli olmadığı, kanunların sürekli rüzgara göre değiştirilmediği…listeyi uzatabilirsiniz. Tamamı etik’le ilgili beklentiler özünde; tek bir geziyle başlayan etik ihlali ileride İmamoğlu’nun türlü esneklikleri konusunda endişe uyandırıyor.

        Kendi adıma ben yeni bir dönem başlarsa Mehmet Barlas tipi gazeteciliğin de tarihe karışacağını umut ediyordum. Yekta Kopan, Sunay Akın, Nebil Soyadıneydi gibi muhalif belediyelerden rant elde edenleri gördükçe bunun olmayacağının farkındayım elbette. Ama umut işte.

        Ekrem İmamoğlu’nun otobüsünde gözünüzü bir an için o en nefret edilenden en sevilene çevirmek istiyorum. 1 Ekim 2020 tarihli bir İsmail Saymaz tweet’ini okuyalım: “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu bu akşam evimizi ziyaret etti. İmamoğlu düğün hediyesi olarak ressam Mustafa Ayaz’ın enfes bir tablosunu ve bir ‘Nutuk’ armağan etti. Sayın başkana ziyaretinden ve inceliğinden ötürü teşekkür ederiz.” Demek ki hiçbir şey değişmiyor, Barlas türü mutasyona uğruyor sadece. Üzgünüm ama Ekrem İmamoğlu ve etrafındakiler neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

        Diğer Yazılar