Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZDENİZ işletmesi ile Türk-İş’e bağlı Türkiye Denizciler Sendikası (TDS) arasında, 250 kişiyi kapsayan toplu iş sözlemeleri görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine, 12 Temmuz’da tüm vapurlarda başlayan grev sürüyor.

        O tarihten bu yana da, halkın vapurlar yerine ESHOT ve İZBAN seferlerini kullanmasıyla birlikte, otobüs ve metro seferlerinde yoğunluk yaşanıyor.

        *

        Ne yazık ki, grevin bitirileceğine ya da anlaşmaya varılacağına dair herhangi bir gelişme izlemiyoruz.

        Sendika ile belediye arasında iletişim kesilmiş durumda.

        Ocak ayında başlayan görüşmelerden netice alınamayınca, süreç bu noktaya vardı.

        TDS tarihinde ilk kez greve çıkan denizciler, yüzde 15 zam talep ediyorlar.

        Yıpranma payının hükümet tarafından 2008 yılında kaldırılmasıyla ve erken emeklilik haklarının ellerinden alınmasıyla çok fazla hak kaybı yaşadıklarını söylüyorlar.

        *

        Bu tür eylemlerin merkezinde halk olduğu için, asıl kaybeden de halk oluyor.

        O nedenle soruna kayıtsız kalınamaz.

        Zaman geçtikçe kentin kaybı da büyüyor, ulaşım çilesi daha da artıyor.

        Dolayısıyla, ortada sessiz kalınacak bir tablo yok.

        Aksine, acil çözüme kavuşturulması gereken ciddi bir problemle karşı karşıyayız.

        *

        Keşke, kenti zora sokan bu konu greve gidilmeden çözülseydi.

        Madem olmadı, o zaman krizi daha fazla uzatmamak gerekir.

        O yüzden de..

        *

        - Taraflar süratle ortak noktada buluşup, kentin menfaatine yönelik anlaşma sağlamalıdır.

        - Halkın mağduriyetine artık son verilmelidir.

        *

        Sendikadan ve belediyeden bu sorumlu adımları bekliyoruz.

        Yazık değil mi o güzelim kütüphaneye

        Birinci sayfadan verdiğimiz İzmir Milli Kütüphanesi haberimizi okudunuz herhalde..

        Acı verici bir durum..

        Raflarda yer kalmadığı için yeni basılan eserler çuvallarda ve kutularda tutuluyor.

        - O kadar kıymetli bir kütüphane bu halde mi olmalı?

        - 100 yıllık tarihi değer böyle mi ele alınmalı?

        Ne kadar yazık, ne kadar ayıp..

        *

        Milli Kütüphane Vakfı Başkanı Ulvi Puğ’un burayı kurtarma önerisine katılıyorum.

        Öncelikle kente çağdaş bir kütüphane binası kazandırılmalı.

        Ama, Puğ’un teklifinin devamı daha da cazip..

        Konak’taki SSK blokları diye bilinen binaların kaldırılıp,

        yerine Milli Kütüphane ile

        birlikte opera ve heykellerin sergileneceği sanatçılar

        parkına dönüştürülmesini talep ediyor.

        İşte bu, kentin çehresini gerçekten büyük ölçüde değiştirir.

        Değiştirir değiştirmesine de, o değişimi kim yapabilir, orası meçhul işte..

        Kentler artık yeşil oranıyla övünüyor

        Bizim gazete güzel bir konuya el attı ve kentlerimizdeki “yeşil alarmı”nı gündeme taşıdı.

        Yeşil oranının kişi başına New York’ta 27, Viyana’da 60 metrekare iken, İstanbul’da sadece 7.5 metrekare olduğunu duyurdu.

        Diğer şehirlerimizde de durum farklı değil, hatta çoğunda oran belki daha da düşüktür.

        *

        Oysa..

        Özellikle Avrupa kentleri artık kendilerini tanıtırken, öncelikle parklarından, ormanlarından, yeşil alanlarından bahsediyorlar.

        Tarihi yerlerden, turistik bölgelerden ziyade, yeşil oranlarıyla övünüyorlar.

        Bunu Fransa’da bizzat yaşadım.

        Geçtiğimiz ay komşu kentler Metz ile Nancy’yi ziyaret ettim.

        Nancy’de bizi gezdiren rehber, Metz’e de gittiğimizi öğrenince, hemen şöyle bir açıklama yaptı:

        - Metz de güzel bir şehir, ama bizim yanımızda çok zayıf kalır.

        - Çünkü Metz’deki yeşil oranı yüzde 28, Nancy’de ise yüzde 59..

        - Aramızda muazzam bir fark var.

        *

        Bu konu orada dikkatimi çekmişti.

        Yemyeşil Avrupa şehirleri, artık yeşil oranlarıyla yarışır hale geldi belli ki.

        Biz ise bırakın o yarışa dahil olmayı, ağzımızı bile açamayız karşılarında..

        O kale için ben de yürürüm

        Aslında yasalar, kurallar net..

        - UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve birinci derece Sit alanı içinde bulunan Bodrum Kalesi’nin bir bölümünü yıkmak ya da inşaat yapmak yasaktır.

        Fakat yasağı, kuralı dinleyen yok memlekette..

        Kalenin bazı bölümlerini yıkmak ve yıkılan yerlere yeni binalar yapmak istiyorlar.

        Eserlerin zarar görecek olmasını da umursamıyorlar.

        *

        Bu duruma, Mimarlar Odası ve sivil toplum örgütleri haklı olarak tepki koyuyor.

        Önce dava açma yoluna, yıkımı durdurma yoluna gidecekler.

        Sonra da yürüyüş düzenleyerek, seslerini daha da yükseltecekler.

        O yürüyüşe hepimiz katılırız.

        Bütün Bodrum birlikte yürür.

        Çünkü, yeni bir tarih katliamı daha istemiyoruz.

        5 çocuk da yapar, 6 da

        - Şarkıcı Hadise, “beş çocuk yapmaktan korkmayacak bir erkek çıkarsa, onunla hemen evlenirim” demiş.

        - Adam niye korksun, çocukları o doğurmayacak ki, korkması gereken kişi asıl sen olmayasın sakın!..

        Önce sen başlasan

        - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’ye normalleşme çağrısı yapmış.

        - Ha şunu bileydin, millet de senden aynısını bekliyor zaten!..

        Çıraklık tamamlandı

        - Şarkıcı Sıla, iki aylık sevgilisi Ahmet Kural’ı ilk kez konserine getirmiş, ön sıraya oturtmuş, el ele poz vermiş.

        - Demek ki ikilinin geçen hafta açıkladığı “birbirimize alışma dönemindeyiz” artık geçti, ustalık dönemi başladı!..

        Diğer Yazılar