Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - Bir çırpıda kucaklaşmaktan, tokalaşmaktan, öpüşmekten, sarılmaktan vazgeçtik.

        - Paranoyak olduk, panik ve fobik reaksiyonlarımız arttı.

        - Koronafobikleştik.

        - Obsesif kompulsif kişiliklere dönüştük.

        - Kaçıngan kişilik bozukluğuna doğru gidiyoruz.

        *

        Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu, bu saptamalarla birlikte "bize ne oldu" sorusunun yanıtlarını açıyor. En başta olanı da şöyle izah ediyor:

        "Korona virüsü hayatlarımıza aniden ve beklenmedik bir şekilde geldi ve hepimizi bütün yaşam rutinimizi temelden değiştirmeye mecbur etti. Salgın insanları evde kalmaya mecbur edince yalnızca alıştığımız rutinlerden birdenbire kopmanın ötesinde, evde, alıştığımız sosyal hayattan izole bir varoluş durumuna adapte olmak, ölümcül bir virüse yakalanma ve ölüm korkusu ve tabii ki işini kapatmak zorunda kalanlar veya işsiz kalanlar için bir de geçinme, karnını doyurma kaygısı ortaya çıktı."

        *

        Sonrasında olanlar da malum..

        - Bu kriz ne kadar sürecek?

        - Gelecek ne getirecek?

        - Geçimimi sağlayabilecek miyim gibi sorular peş peşe aklımıza düşüyor.

        Prof. Dr. Elbeyoğlu, bütün bu endişelerimize "genel kaygı sendromu" adını veriyor. İçinde bulunduğumuz duruma uyum sağlayamamayı, hoşlanmadığımız bir durumdan kurtulmanın çaresini bulamamayı, geleceğin ne getireceğinden emin olamamayı, daha da kötüsü geleceğin umut verici olmadığını düşünmeyi, kaygının en önemli sebepleri olarak sıralıyor.

        Bir de "koronafobikler" oluştu toplumda..

        Virüsten korunma yöntemi olarak hijyene yönelik tedbirleri almanın ötesinde, eğer kişiler insanlarla temas etmekten aşırı düzeyde kaçınma davranışı göstermeye, evin içinde bile maske ve eldivenle dolaşmaya, karşılaştıkları her insanın kendilerine virüs bulaştıracağını düşünmeye başladıklarında, söz konusu"koronafobi"nin ortaya çıktığını belirtiyor Prof. Dr. Elbeyoğlu..

        *

        Daha bitmedi tabii ki..

        Takıntılarımız da arttı bu günlerde..

        Mesela, istenen hijyen önlemleri, toplumda takıntı veya temizlik hastalığı yarattı. Yani obsesif kompulsif bozukluğu tetiklendi. Ellerimizi günde 30 kere sabunla yıkayıp, cep telefonunu dezenfekte eder olduk. Eldivensiz, maskesiz huzursuzuz. İnsanlara dokunmaktan ve hatta konuşmaktan kaçınıyoruz.

        Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu'na göre, şu an için yaşamsal ve elzem görülen bu tür tavırlar ilerde "kaçıngan kişilik bozukluğu"na benzer bir tablonun ortaya çıkmasına neden olabilir.

        Eğer kişi olağan şeylerden bile birçok tehlikenin oluşabileceğini düşünüp, hayatını alıştığı ortam ve kişilerle geçirmeye, kendi kozası içinde yasamaya çalışıyor ve diğer insanlarla bir arada olduğunda korkulu, endişeli ve diken üzerinde davranmaya devam ederse, "kaçıngan kişilik bozukluğuna" yakalanmış demektir.

        *

        Korona bize bunları yaptı işte.. Mücadele elbette kolay değil, ancak sıkıntılara teslim olmayın. Bu günler de gelip geçecek ve bizler eski normal hayatlarımıza yeniden döneceğiz.

        Yeter ki, salgın bizi psikolojik olarak da bitirmesin, dayanıklılığımızı yok etmesin.

        Zaman, bilgi, akıl ve sabırla atlatacağız hepsini..

        Diğer Yazılar