Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ne ilginçtir ki, en çok girişimcilik faaliyeti, ekonomisi en kötü AB ülkelerinin ikisinde bulunuyor: Yunanistan ve Türkiye..

        Bu aslında incelemeye değer bir konu.

        Belli ki burada bir yanlış yönlendirme mevcut.

        Bizim memlekette girişimcilik hep başarı hikayeleri, sonuçlar ve kazanılan paralarla anlatılıyor, insanlar sürekli teşvik ediliyor.

        Fakat, gerçekler böyle değil. Pek çok girişimci mutlu sonu yakalayamıyor.

        Girişimciliği elbette ben de destekliyorum.

        Girişimciler artmalı, yeni fikirler ortaya çıkmalı, yeni sektörler keşfedilmeli.

        Ancak, girişimcilik doğru anlaşılmalı ve doğru anlatılmalı.

        *

        İşte, Ege İş Kadınları Derneği (EGİKAD) tam da bu aşamada devreye girdi geçtiğimiz günlerde..

        Düzenlediği “Dijital Toplantılar”a, görüşlerinin çoğuna katıldığım reklamcı ve girişim danışmanı Onur Yanık'ı konuk etti.

        Bu toplantı, kafalardaki soru işaretlerini biraz olsun netleştirdi.

        Yanık, kendisini dinleyenlere, güneşin altında keşfedilmemiş bir iş kalmadığını belirterek, “Yeni bir iş modeli geliştiremiyorsanız, girişmeyin, dikkatli olmazsanız giriştiğiniz iş size girişir” dedi.

        Bir anlamda girişimciliği, girişimciliğin tam zıttı olan "girişmemecilik" üzerinden anlattı.

        *

        Peki, nedir bu Yanık'ın sözünü ettiği "girişmemecilik" konusu?

        Bu kavram aslında, girişimcilikte dikkatli, farklı ve yaratıcı olmaya dayanıyor.

        Türkiye'de girişimciliğin sadece olumlu yönleri anlatıldığından, sonrasında büyük yanılgılar ve pişmanlıklar oluşabiliyor.

        Farklılığı, yeniliği ve yaratıcılığı olmayan girişimcilik faaliyetleri, sonunda batışla noktalanıyor.

        *

        Galiba öncelikle şunu kavramalı ve dile getirmeliyiz.

        Yeni bir iş modeliyle yola çıkmıyorsak, hiç çıkmayalım daha iyi..

        Girişimcilikte temel sıkıntı burada yatıyor.

        Mesela, Türkiye olarak hizmet ve ürün yaratabiliyoruz, ama yeni iş modeli yaratmakta sıkıntı çekiyoruz.

        Yanık'a göre, bir malı iyi, uygun daha hızlı yapmak kimseyi marka yapmaz, sadece işletme yapar.

        Marka bir değer bütünüdür, bunu oluştururken iş modeli ile farklılık yaratabilirseniz marka olur.

        Yeni tekstile, zeytinyağı markasına, kahve zincirine artık ihtiyaç yok.

        Bulmanın değil seçmenin bol olduğu bir dönem yaşadığımızı belirten Yanık, yenilik ve dijitale dayanmak zorunda olduğumuzu da özellikle söylüyor.

        Bu söylemini de üç örnekle açıyor:

        "10 yıl önce hepinizin evini otel yapacağım desem gülerdiniz, Air BNB Aralık ayında halka açıldı, değeri 100 milyar dolar. Dünyanın en büyük otel zincirlerinin üçünün toplamının değerinden daha fazla bir değere sahip, sadece 10 yıl içinde bu değeri yarattı. Üstelik tek binası, tek oteli yok. Tıpkı hiç sineması olmayan dünyanın en büyük sineması Netflix gibi, hiç aracı olmayan dünyanın en büyük taksi şirketi Über gibi. Bunlar hep yeni iş modelidir."

        *

        Demek ki neymiş?

        Yeni iş modeli bulamıyorsak, süslü püslü yorumlara kanıp girişimciliğe soyunmamalıyız.

        Böyle bir durumda "girişmemecilikte" kalmamız daha hayırlı olur.

        Diğer Yazılar