Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son yıllarda hızla artan şehirleşmenin yanı sıra tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının da ortaya çıkmasıyla, kentlerden kırsal alanlara kaçış gündeme gelmeye başladı.

        Burada soru şu:

        - Şehirlerimiz daha yaşanabilir, yeşil, dayanıklı, güvenli ve sürdürülebilir olsaydı eğer, böylesi bir kaçış yine de söz konusu olur muydu?

        *

        Çoğumuz daha yeşil ve adil bir şehirde yaşamayı istiyoruz, bu kesin.

        Peki, bu arzumuzu nasıl gerçekleştireceğiz? Bir yol haritamız, bir gündemimiz var mı?

        Var tabii..

        Bunu gerçekleştirebilmenin yol haritası Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi'nde 193 ülke tarafından imzalanan Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi’nde yer alıyor. Hem de 2015’ten beri..

        2030 Gündemi kapsamında 169 hedefi olan, sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarını kapsayan toplam 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA), oldukça geniş bir kapsam sunuyor.

        2015-2030 dönemi boyunca, “Kimseyi Geride Bırakmama” sloganıyla hiçbir kişi ve ülkenin kalkınma sürecinde geride bırakılmaması için çalışmak üzere harekete geçiliyor.

        SKA 11 doğrultusunda şehirleri ve insan yerleşimlerini kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir kılmak için 10 hedef tanımlandı.

        Bu hedeflere ulaşabilmek için farklı alanlarda çalışmalar, destek programları başlatıldı. Neydi bu hedefler:

        • 1- Herkesin yeterli, güvenli ve karşılanabilir konuta ve temel hizmetlere erişimini sağlamak..
        • 2- Kırılgan, dezavantajlı grupların ihtiyaçlarına özel önem göstererek uygun ve sürdürülebilir ulaşım sistemlerine erişimini sağlamak..
        • 3- Kapsayıcı, sürdürülebilir ve katılımcı kentleşmeyi planlamak, yönetimi için kapasiteleri geliştirmek..
        • 4- Kültürel ve doğal mirasını korumak..
        • 5- Yoksulları ve kırılgan durumdaki insanları korumaya odaklanarak afetlerden kaynaklanan ölümleri ve etkilenen insan sayısını azaltmak..
        • 6- Olumsuz çevresel etkileri azaltmak..
        • 7- Güvenli, kapsayıcı, ulaşılabilir, yeşil ve kamusal alanlara genel erişim sağlamak..
        • 8- Ulusal ve bölgesel kalkınma planlamasının güçlendirilmesi yoluyla kent, kent çeperi ve kırsal alanlar arasındaki ekonomik, sosyal ve çevresel olumlu ilişkileri desteklemek..
        • 9- Kaynak verimliliğini, iklim değişikliğine uyumu, iklim değişikliğinin azaltılmasını ve afetlere karşı dayanıklılığı dikkate alan bütüncül politika ve planları benimseyen, uygulayan kent ve yerleşim yeri sayısını artırmak, bütüncül afet riski yönetimini her düzeyde geliştirmek ve uygulamak..
        • 10- Yerel malzemeler kullanılması suretiyle sürdürülebilir ve dayanıklı binaların inşası için az gelişmiş ülkeleri, mali ve teknik yardımlarla desteklemek..

        *

        Yaşadığımız şehirleri sürdürülebilir kılmak için sürdürülebilirliğin sosyal, çevresel ve ekonomik etkisinin ele alınması gerekiyor.

        Şehirlerimizde atılmasını beklediğimiz somut adımları düşündüğümüzde hem iklim değişikliğine olumsuz etkisi olan zararlı emisyonların salınımının azaltılması hem de dezavantajlı grupların istihdama erişiminin kolaylaştırılması için toplu taşıma hizmetlerinin iyileştirilmesi, fosil yakıt tüketen ulaşım araçları yerine elektrikli araç kullanımının tercih edilmesi, raylı sistem ağlarının genişletilmesi ilk akla gelenler.

        Arup Türkiye Çevre Lideri Evrim Atalas, daha yaşanabilir, yeşil, dayanıklı, güvenli ve sürdürülebilir şehirlere giden yolu bu şekilde anlatıyor bizlere..

        Ancak, bunlara ilaveler de lazım. Mesela Atalas’a göre, yaya ulaşımının dikkate alındığı kentsel hareketlilik planları ile temiz enerjiye geçiş ve kentsel tarım şehirlerin sürdürülebilir ve kendi kendine yeter olması için çok önemli..

        Güneş çiftlikleri hava kalitesini iyileştirirken aynı zamanda hanelere ve belediye tesislerine yenilenebilir enerji sağlayacaktır.

        Doğal kaynakların hızla tüketilmesinin önüne geçip, kaynakların daha verimli kullanılmasını amaçlayan ve üretim süreci sonucunda minimum düzeyde atık ortaya çıkmasını sağlayan döngüsel ekonomi yaklaşımı esas alınarak atık yönetimi yapılmalıdır.

        Herkesin eşit fırsatlara ve kaynaklara erişimini sağlamak da bireylerin yaşamlarında sürdürülebilirlik elde etmelerine yardımcı olur.

        *

        Hem Birleşmiş Milletler’in “Kimseyi Geride Bırakmama” sloganıyla çizdiği yol haritasına, hem de Arup Türkiye Çevre Lideri Evrim Atalas’ın görüşlerine katılmamak mümkün değil.

        Hepsi doğru, hepsi yapılması gereken işler.

        Fakat, hedefe şunun şurasında 9 yıl kaldı. Diğer ülkeleri bilmem ama, ben genel anlamda Türkiye’de ve bizim şehirlerde fazla bir şeyler değişeceğini sanmıyorum.

        Yaşadığım şehir İzmir’de Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, görüyorum ki aslında tam bu amaçlar doğrultusunda çalışmalar yapmaya uğraşıyor.

        Ancak, şehirlerde yılların yaratmış olduğu hantallığın, düzensizliğin, karmaşanın, keşmekeşin ve betonlaşmaların üstesinden gelebilmek kolay değil.

        Ayrıca, siyasi engellemeler, rant beklentileri, farklı ilişkiler ve bürokratik kısıtlamalar, tüm iyi niyetli projelerin önüne duvar gibi dikiliyor.

        Dolayısıyla, bu mesele topyekün devlet meselesidir, topyekün kalkınma hamlesidir.

        Eğer bir ülke yukarıdaki ilkeleri hayat felsefesi, memleket meselesi, devlet politikası haline getirmediyse ve getirmezse, mutlaka geride kalır.

        Ne yazık ki biz de o geride kalacaklar arasında görünenlerdeniz.

        Umarım yanılırım ama şu ana kadar gidişat öyle gösteriyor.

        Diğer Yazılar