Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir doğa olayı olan depremin ülkemizde her defasında afete dönüşmesine bir türlü engel olunamıyor.

        Çünkü olunamamasının sebepleri var.

        Her şeyden önce, çıkarılan yasa ve yönetmelikler, yıllara dayanan çalışmalarla oluşturulan plan ve projeler, uygulama aşamasına geçemeden kağıt üzerinde kalıyor.

        Bizdeki çabalar daha çok afet sonrası yara sarma düzeyinde kalıyor.

        Oysa alınması gereken önlemler, yapılması gereken çalışmalar çok belli.

        Hepsinin yol haritası ve eylem planları elimizde mevcut.

        Mesela, 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konan ve 2012-2023 yıllarını kapsayan "Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı"nda (UDSEP) alınan kararların uygulamaya geçirilmesi bile, depreme hazırlık konusunda en önemli çabalardan biri olur.

        UDSEP`e göre başta okul ve hastaneler olmak üzere, Türkiye`deki bina envanterinin çıkarılması ve mevcut yapıların hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılması planlanıyordu.

        Ama bu planlamayı bile yapmadık.

        2020 yılında TBMM`de kurulan Deprem Komisyonu’nun 2021 tarihli raporunda, 2017 yılı itibarıyla bitirilmesi gereken envanter ve riskli yapı tespiti çalışmalarının 2021 yılı itibarıyla nasıl yapılacağının yönteminin bile çıkarılamadığını görüyoruz çünkü..

        *

        Ancak, tarihimizin en acı depremlerinden 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 23. yılında da temel insan haklarından olan "Barınma Hakkı"nın tüm yurttaşlarımıza sunulabilmesi için depremi unutmama, unutturmama ısrarını sürdürmeye, güvenli ve sağlıklı yapı üretimi sağlanana kadar siyasi iktidarların görev ve sorumluluğunu hatırlatmaya kararlı olan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, işin peşini bırakmıyor.

        İyi ki de öyle yapıyor.

        Yoksa belli ki, bu ısrarlı takip olmasa ileriye yönelik hiç bir adım atmayacağız.

        Oda’ya göre, mevcut yapı stokunun envanterinin çıkarılması konusundaki çalışmaların hızlandırılması, mevcut durum tespit edilerek acilen güçlendirilmesi veya yenilenmesi gereken binalar belirlenerek bir plan doğrultusunda yapı stokunun depreme dirençli hale getirilmesi şart.

        Aslında teşhis de belli.

        İnşaat Mühendisleri Odası bu konuda çok net konuşuyor.

        Onların saptamalarına göre, deprem etkileri nedeniyle oluşan yapısal hasarlar büyük oranda yapıların inşası ya da sonrasındaki denetimsizlik nedeniyle ortaya çıkıyor.

        O halde yapı üretim sürecindeki sorunların ortadan kaldırılması yetkililerin öncelikli görevi olmalıdır.

        Yapı üretiminin mühendislik esaslarına uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlayan en önemli görev şantiye şefliği..

        Ancak bu görevin usulüne uygun olarak yerine getirilmemesi, inşaat hatalarını, dolayısıyla deprem hasarlarını büyütüyor.

        Keza, mevcut Yapı Denetimi Sistemi de işlevsiz hale gelmiş durumda.

        Yurttaşlar bu alanda da can ve mal güvenliği etik kurallardan yoksun olan serbest piyasa koşullarına teslim edildi.

        Kamusal bir hizmet olan denetim hizmeti ticarileştirildi.

        Denetim sisteminin ticari ilişkilerin belirleyiciliğine terk edilmesiyle rant ilişkileri, tekniğin, fen ve sanat kurallarının önüne geçti.

        *

        Peki bütün bu sıkıntıların, çarpıklıkların düzelmesinin bir yolu yok mu?

        Olmaz mı, tabii ki var.

        Yeter ki, bizleri yönetenler rıza göstersinler, çözüm için istekli davransınlar.

        İnşaat Mühendisleri Odası o haritayı da koyuyor önümüze..

        Öncelikle, sağlıklı işleyen bir sistemde planlama, projelendirme, üretim ve denetim hizmetleri birbirinin tamamlayıcısı olarak düşünülmelidir.

        Buna göre de İmar Kanunu başta olmak üzere Yapı Denetim Kanunu, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve ilgili tüm Kanunlar ve bağlı yönetmelikleri kamu yararı ilkesi gözetilerek ve bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir.

        Mevcut Yapı Denetim Yasasının öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine; uzmanlık ve etik değerlere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir denetim süreci modeli hayata geçirilmelidir.

        Bu modellemede proje denetimi ile yapı denetimi birbirinden ayrılmalıdır.

        *

        Gördüğünüz gibi, sadece TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nı dinlemek ve onların söylediklerini yapmak bile, depreme yönelik önlemlerde bizleri çok önemli noktalara taşıyabilir.

        Sadece yara sarmak yerine, depremle sağlıklı yaşamayı öğrenebiliriz.

        Ne yazık ki bugüne kadar bu sesi duyan pek olmadı.

        Bundan sonra olur mu olmaz mı, orasını da kimse bilmiyor açıkçası..

        Diğer Yazılar