Vicdanımıza saldırdılar
Onlarbu ülke, bu millet için, bizler evimizde, işimizde veya eğlencemizde güven içinde olalım diye canlarını verdiler. Türkiye’mizin kalbi İstanbul’umuzun en eşsiz manzarasına bakan muhitinde emniyetimiz için nöbet beklerken ölüme yürüdüler.
Farkındasınız değil mi? Kalleşler yaptıkları bu saldırılarla polisimizi hedef alarak bu toprak parçası üzerinde yaşayan her bir neferimizi korkutmaya, sindirmeye ve nihayetinde de esir almaya heves ettiklerini gözler önüne serdiler.
“Çevik Kuvvet” ya da “Polise saldırdılar” deyip geçebilir miyiz? Asla, hem de milyon kere asla... Bunun üzerinde durup düşüneceğiz. Milletin adalet duygusu diye bir şey varsa bunun başladığı yerdir polis... O polis, bir toplumu toplum yapan, her bir ferdin yan yana kardeşçe yaşamasını mümkün kılan adaleti ve güveni, kendisine yine bu millet tarafından verilmiş yetki çerçevesinde tesis etmek için olması gereken yer her neresiyse her daim oradadır. Polis bu milletin ta kendisi, vicdanıdır yani. Milletin adaletinin kılıcı polis ve askerdir ve bu hepimizin zihnindeki altın kuraldır adeta.
Korkakça ve kalleşçe eylemlerle, polisimize-askerimize saldıranlar, bize bu altın kuralı unutturabileceklerini, bizi bu saldırılarla yıldırabileceklerini sanıyorlarsa fena halde yanılıyorlar. Bu milletin her bir ferdi, polisine ve askerine yapılan her hain eylemin doğrudan kendi canına ve vicdanına yapıldığının farkındadır.
Türkiye’ye terörle savaş açan elleri ve maşaları hüsrana uğratacak en esaslı nokta da budur. Bu milletin vicdanını, haysiyetini karşısına alanlar tarih boyunca yenilgiye ve rezilliğe mahkûm oldular; bir kez daha aynı akıbete kavuşacaklar!
TRUMP’IN açıklaması önemli
Dünyanınİstanbul’daki saldırılara nasıl bir tepki gösterdiği önemli. Zira son saldırıyı PKK-TAK terör örgütü üstlendi. Dünyada halihazırda PKK denince akla gelen diğer örgüt Suriye’deki PYD. Dolayısıyla bu saldırı aslında PYD’nin foyasını da ortaya çıkarmış bulunuyor. Bu manzara ışığında en sert tepkinin Rusya ve Macaristan’dan geldiği görülüyor. Rusya’nın mesajında dayanışmadan da öte birlikte mücadele vurgusu göze çarpıyor. Mesajdaki bu agresif tonu son dönemdeki yakınlaşmanın devamı olarak okuyabiliriz. Macaristan’ın mesajının ise daha özel sebepleri var.
Şimdi özellikle ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ne diyeceğine bakmak gerekiyor. Trump bir açıklama yapacak mı? Yaparsa PKK’yı kınayacak mı veya PYD’den de söz edecek mi, burası çok önemli. Zira gelmesi muhtemel bu açıklamanın içeriği ABD’nin Suriye’de PKK/PYD’ye verdiği desteğin devam edip etmeyeceğine dair bir işaret fişeği olacak. Açıklamada PKK’dan bahsedilmezse bu Washington-Ankara hattının gerilmeye devam edeceği anlamına gelecek. Hâsılıkelam ben özellikle Trump’ın yapacağı açıklamayı çok merak ediyorum.
DİDİŞİRKEN DE ‘BİZ’ OLABİLİRİZ
Doğruya doğru, birçoğumuz pek çok siyasi mevzuda kesinlikle aynı fikirde değiliz. Size bir şey söyleyeyim mi? Muhtemelen biz hiçbir zaman pek çok konuda aynı fikirde olmayacağız. Yenisi eskisi yok bunun, eski Türkiye’de durum bugünden farklı değildi. Birbirimizi bu kadar fazla tanıma imkânına sahip değildik sadece. Ayrıca bana sorarsanız pek çok konuda aynı fikirde olmayalım da zaten. Biz uzlaşamadığımız mevzularda böyle kıyasıya bir didişme içinde kalalım. Siyasi anlamda inandığımız doğruyu, karşımızdakini de dinlemek, kabullenmek kaydıyla, sonuna kadar savunalım. Her konuda aynı fikirde olan, sorgulamaktan, tartışmaktan vazgeçen bireylerden oluşan bir topluluk olmasın bizim hayalimiz. Ama bu arada bir şeyi de asla unutmayalım derim. Birileri bizim bu farklılıklara dayalı uzlaşımızı hedef alınca hemen hiçbir şeytanın arasına sızamayacağı saflar örelim, tek yürek olmak için birbirimizle yarışalım. Bu konuda ihtilafa düştük mü hep birlikte kaybeder, yıkılırız. Bundan gayrı hiçbir farklılık gemimizi batıramaz. Bunu hepimiz biliyoruz aslında, yine söylemiş oldum. Benim ki de laf işte!
İstanbul’daki saldırıda şehit olan tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara da şifa diliyorum.
