Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN hafta Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov yaptığı bir konuşmada Ankara’yı öve öve bitiremedi. Hatta övmekle de yetinmedi, AB’nin Ankara karşıtı tutumlarıyla öne çıkan liderlerine de “Haddinizi bilin” mealinde uyarılarda bulundu.

        Bizim basınımız işin o kısmıyla pek ilgilenmedi ama sağolsun Borisov konuşmasında yaptığı bu güzellemenin sebebine de şu sözleriyle açıklık getirdi: “Avrupa en büyük komşusu Türkiye’yle anlaşmaya vardıktan sonra Bulgaristan’a yönelik göç baskısı sıfıra indi. Türkiye ile aramızda (ikili) bir geri kabul anlaşması da yok ama buna rağmen kaçakları geri alıyor. 3 milyon göçmen orada tutuluyor, bunlar Avrupa’ya gelmeye başlasa ne yaparız?”

        Önce bu sözlerden anladıklarımı 2 maddede özetleyeyim. Bir kere “Türkiye’yi Avrupa’nın en büyük komşusu” olarak nitelemesinden Borisov’un da aslında aynı konuşmasında eleştirdiği diğer AB liderleri gibi Türkiye’yi Avrupa’nın bir parçası olarak görmediğini anlıyorum. Anladığım ikinci ve bence daha önemli olan mevzu da şu: Bulgaristan Başbakanı Türkiye’yi değil, Türkiye’nin 3 milyon göçmenin Bulgaristan’a akın etme ihtimalini önlemesini seviyor, üstelik bunu gizleme gereği bile duymuyor.

        Şimdi gelelim esas soruya: Bu durumda Türkiye iyi bir şey mi yapmış oluyor? Yanlış anlaşılmasın, AB’nin iki yıl önce Ankara’yı göçmenleri geri kabul anlaşmasına ikna ederken vermiş olduğu vizeleri kaldırma ve para yardımı gibi sözlerini tutup tutmadığını kastetmiyorum. Türkiye’nin sınırı kapatarak AB’ye yaptığı bu jestler en azından göç yolunda ölümü azaltmış mı onu merak ediyorum. Cevap için de Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) son 3 yıldır yayınladığı raporlara bakıyorum. Cevabı sizinle de paylaşıyorum:

        - Türkiye AB’yle işbirliği yapmadan önce yayınlanan 2015 raporuna göre; Ege-Akdeniz’den Avrupa’ya, çoğunlukla da Yunanistan’a göç ederken ölen göçmenlerin sayısı 2 bin 926.

        - Sonraki yıl, yani Türkiye’yle anlaşma yürürlüğe girdikten bir yıl sonra yayınlanan 2016 raporuna göreyse denizde boğulan göçmenlerin sayısı 3 bin 502. Ölüm vakalarının yaşandığı bölgeler, denizden geçişlerin Türkiye-Yunanistan hattından Libya-İtalya rotasına yoğunlaşmaya başladığına işaret ediyor.

        - IOM geçen hafta da bu yılın raporunu açıkladı. Bu yıl 3000 civarında göçmen Akdeniz’den Avrupa’ya sığınmaya çalışırken boğulmuş. Ölümlerin çoğu yine Libya-İtalya hattında yaşanmış. Türkiye-Yunanistan rotasındaki yoğunluk ise düşmeye devam etmiş.

        Ben bu yazıyı yazdığım sırada ne yazık ki Libya açıklarında 31 göçmenin daha cesedinin bulunduğu haberi geldi. Rakamların ortaya koyduğu manzara yeterince net sanırım. Türkiye en zor zamanında, fiilen parçalanmasına yol açacak bir mesele olan göç krizinde boğulmaması için AB’ye yardım etti. Ancak bu anlaşmanın en büyük mağduru da göçmenler oldu. Çünkü göçmenlerin AB ülkelerine ulaşmak için yüzyıllardır kullanmakta olduğu ve Ege ile Akdeniz rotalarına göre çok daha güvenli olan kara geçiş hattı Türkiye’nin işbirliği nedeniyle kapandı. Avrupa’ya karadan göçenlerin sayısı da bu işbirliğinin sonucunda (Borisov’un da sevinçle anlattığı üzere) sıfıra indi.

        Kara hattının kapanması, göçmenleri hiç olmadığı kadar yüksek bir oranda, çok daha tehlikeli olan Libya-Akdeniz rotasına yöneltti. Neticede Türkiye kara sınırını karşılıklı sıkılaştırıp Ege’deki geçişleri zorlaştırdığı ve Geri Kabul’ü de uygulamaya başladığı için AB’ye göç edenlerin sayısı epey düştü ama göç yolunda ölen mazlum sayısı göçle oransal olarak eşine nadir rastlanır seviyede yükseldi. Akdeniz resmen tüm dünyanın en ölümcül denizi haline geldi. Üstelik AB, bu işbirliği karşısında Türkiye’ye vermiş olduğu sözlerin çoğunu da tutmadı.

        Diğer Yazılar