Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DİYELİM ki mahallenizde kendi ev ahalisine zorbalığıyla nam salmış bir kapı komşunuz var. İşin kötü tarafı, siz de hane halkıyla akrabasınız. Evin reisi, ailesinin çoğunu insan yerine koymuyor. Hanenin azıcık geliri var, onu da kendinden beter ahbaplarına peşkeş çekiyor.

        Evin reisi olan belalı adamla ilişkiniz uzunca bir süre berbat gitmiş. Bunun en önemli sebebi de sizin evinizi karıştırabilecek herkese senelerce kol kanat germiş olması. Siz yine de “Aman tatsızlık çıkmasın” demiş ve son birkaç yılda ilişkiyi düzeltmişsiniz. Fakat öyle bir gün geliyor ki artık komşunuzun iyice zıvanadan çıktığını görüyorsunuz. Ağzını açıp kendisini insafa davet eden ev ahalisini çoluk çocuk demeden öldürüyor. Ev ahalisinden bazıları canını kurtarmak için size koşuyor. Ailenizdeki bazı kişiler de “Aman kapıyı kapatalım!” diyerek size çıkışıyor.

        Mahallenin muhtarı olduğunu iddia eden güçlü dostunuz ve destekçileri durmadan sizi arıyorlar. “Bu vicdansızla konuşup zulme son vermesini isteyebilecek tek ortak dostumuz sensin” diyorlar. Siz de adamın kapısını çalıyorsunuz çaresiz. Sulh için her türlü desteği teklif ediyorsunuz. O da “Tamam” diyor, size söz veriyor. Neylersin ki defalarca yaptığınız görüşmelerde verdiği hiçbir sözü tutmuyor. İyi niyetiniz vaziyeti değiştirmiyor. Zulüm zirve yapıyor. Artık size sığınmış aile fertlerine de saldırmaya başlıyor.

        Mahalleli bir kez daha devreye giriyor ve “dostlarınızın” baskısı tümüyle size dönüyor. Bu zorba komşuya artık anladığı dilden konuşacaklarını, olaya müdahale edeceklerini söylüyorlar. Size de iki seçenek sunuyorlar: “Ya bu zalimle dostluğuna devam et ve zalim bildiklerimizden ol ya da bizimle hareket et, birlikte bu işi çözelim.”

        O an için en rasyonel ve en vicdani seçeneğin dostlarla hareket etmek olduğunu düşünüyor, buna göre hareket etmeye başlıyorsunuz.

        Gelgelelim işler daha da karışıyor. Önce zalim komşunun güçlü dostları çıkıyorlar sahneye. Gelip zulme ortak oluyorlar. Vaktinde zalim komşunuzla köprüleri atmanızı isteyen dostlarınızsa zoru görünce sıvışıyorlar. Mahallenin muhtarlığı iddiasındaki güçlü dostunuz, kaypaklığın kralını yapıyor. Vaktinde zalim komşunun size karşı desteklediği aile fertleriniz vardı hatırlarsanız. Bunca işin arasında siz bunlarla görüşmüş ve şiddetten vazgeçirecek noktaya getirmişsiniz. Ama bir de bakmışsınız ki sizin en güçlü dostunuz onları yeniden şiddete teşvik etmeye başlamış. Vaziyeti görünce, “Hayırdır birader?” diye çıkışıyorsunuz sözde dosta ama nafile... “Merak etme, ben bunları senin zalim komşuna karşı kullanacağım’’ mavralarıyla sizi oyalıyor. Desteklediği adamların senin evinin içinde yeniden başlattıkları şiddetin son bulması için kılını kıpırdatmıyor.

        Artık pek çok belaya karşı bir başınasınız. Kim dost, kim düşman hiç belli değil. Kendinize yeni bir yol çizmekten başka çareniz yok. Hemen işe koyuluyorsunuz. Zalim komşuyla konuşup vakit kaybetmektense onun dostlarıyla görüşüp çözüm arıyorsunuz. Neticede yangının büyüyüp sizin evinizi sarmasını engelliyorsunuz. Komşudaki yangın da sizin çabalarınız neticesinde yavaş yavaş da olsa sönmeye başlıyor.

        Hikâyemizin ilk bölümü de böylece tamamlanıyor.

        Söylemeye gerek bile yok muhtemelen. Bu hikâyedeki iyi niyetli komşu Türkiye, zorba ise Esad rejimidir. Değil 7, 70 yıl da geçse bu gerçek kendini anlatmaya devam edecek. Zalimin dostları İran ve Rusya, mahallenin muhtarı olan güçlü dost ise ABD’dir... Kaçan komşu çocuklarına kapıların kapatılmasını isteyenler mi? Onlar da Türkiye’nin krizin ilk yıllarda izlemiş olduğu Suriye politikasını, günün şartlarını, güç dengelerini, aktörleri ve kapasitelerini görmezden gelerek bugün insafsızca yargılamaya yeltenenlerdir.

        Yeni bir yıla girerken 2011’den bu yana Türkiye’nin en yakıcı dış politika krizi olmaya devam eden Suriye’yi bu şekilde özetlemiş olduk.

        Herkese sevdikleriyle geçirecekleri huzurlu, sağlıklı, mutlu yeni bir yıl dilerim.

        Diğer Yazılar