Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dünkü yazımızda sistem tartışmalarının ittifaklar arasındaki etkisine ve olası bir seçimde nasıl önemli hale geleceğine işaret etmiştik.

        Mevcut sistemle, parlamenter sistem arasında gerek yaklaşım gerekse uygulama bakımından çok büyük farklılıklar vardır. Bir defa mantığı ve ruhu açısından... Dolayısıyla mevcut sistemdeki aksaklıkların giderilmesi ile parlamenter sistemi yeniden getirerek onu güçlendirmek hedefi birbirinden çok farklıdır. Örneğin Cumhurbaşkanlığı sistemindeki pek çok aksaklık kuvvetler ayrılığı ve denge-denetimdeki sorunlarla ilişkili. Bu sebeple çözüm önerileri de farklılaşacaktır.

        İşte muhtemel bir seçimde sistem tartışmaları kendiliğinden bir tür güven oylaması haline gelebilir. Geçtiğimiz günlerde İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Nevşehir’deki konuşmasında “Kamuoyu yoklamalarında, milletin, % 54 ile % 64 arasında değişen oranda iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemden yana irade ortaya koymaktadır” şeklindeki sözleri bu strateji açısından bir işaret olarak görülebilir.

        Öncelikle güçlendirilmiş bir parlamenter sistem için önce bu sisteme geri dönüşün sağlanması gerekiyor. Bu noktada birkaç kritik hususun altı çizilmeli...

        Birincisi şeklen en az 360 milletvekilinin bu değişikliğe evet demesi gerekiyor ki referanduma gidilebilsin. Dolayısıyla mevcut TBMM milletvekili dağılımda Cumhur İttifakı içerisinde bu yönde bir eğilimin olmadan meselenin ete kemiğe bürünmesi mümkün gözükmüyor. Bu durumda yukarıda ifade ettiğim gibi ancak bir seçim sonrasında oluşacak parlamento dağılımı bu yönelim için imkan sunabilir. İşte bu sebeple yapılacak bir seçimde sistem tartışması baş gündem maddelerinden biri olacaktır.

        İkinci önemli husus parlamenter sistemin mutlaka bulunması gereken temel yönlerinin hatırlanması gerektiğidir.

        - Bir başbakan vardır.

        - Başbakan tarafından belirlenen Bakanlar Kurulu (Uygulamada Cumhurbaşkanı etkisi de vardır) kolektif bir yapıya ve sorumluluğa sahiptir. Bu anlamda kurulan kabine, güvensizlik oyu ile düşürülebileceği parlamentoya karşı sorumludur. Aynı şekilde yürütmeye de tanınmış olan fesih yetkisi, yasama ve yürütme arasındaki karşılıklı fren ve dengelemenin bir tezahürüdür.

        - Yetkileri sınırlı, sembolik ve tartışmaların üzerinde kalabilen bir Cumhurbaşkanı/Devlet Başkanı olmalıdır. Cumhurbaşkanı parlamento tarafından seçilmelidir.

        Millet İttifakı’nın önerdiği “güçlendirilmiş parlamenter sistem” bunlara geri dönülmesini ve bu temel üzerinde sistemin kusurlu yanlarının giderilmesini gerekli kılıyor. Mevcut sistem getirilirken de eskisine yöneltilen eleştirilerin başında hükümet istikrarsızlığı ve yürütmenin güçsüzlüğü geliyordu. “Güçlendirilmesi-iyileştirilmesi” ile bu eleştirileri giderecek anayasal düzenlemeler kastediliyor olmalı! Muhalefet bundan tam olarak neyi kast ettiğini ve hangi adımlar atılacağını daha somut şekilde ortaya koymalı.

        REKLAM

        Peki neler olabilir?

        Hükümet sistemleri uyarlanırken yönetimde istikrar ve temsilde adalet ilkeleri uygun ölçülerde konumlandırılır. Yani ülkeden ülkeye bu denge değişebilir. Bizdeki sistemin iyi işleyebilmesinin yolu parti disiplini devam etse bile milletvekillerinin lider kültüne karşı daha güçlü kılınabileceği bir siyasi partiler yasasıdır. Aynı zamanda temsilde adaleti ve yürütme-yasama arasındaki yumuşak güçler ayrılığı yaklaşımını sürdürebilmeye yönelik bir seçim sistemi ve ülke barajı değişikliğidir. Basit çoğunluklu-daraltılmış bölge sistemi güçlendirilmiş parlamento sistemi içerisinde düşünülebilir. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler “rasyonelleştirilmiş parlâmentarizm” bahsinde bunun olabileceğini ortaya koymaktadır. Bunun dışında (1) Hükümetin güvenoyu mekanizması (kurulması kolay/düşürülmesi zorlaştırılabilir) değiştirilebilir. (2) Bakanlar kurulu kanun tasarılarının kabul edilmesi kolaylaştırılabilir ve (3) Yine bakanlar kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi güçlendirilebilir. Bunlar parlamenter sistemi güçlendirmeye yönelik örnek düzenlemeler olarak sıralanabilir.

        “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” yaklaşımı açısından hayati bir konu da cumhurbaşkanının konumunun burada ne olacağı sorusudur. Zira mevcut sisteme olumlu bakanların önemli bir kısmı bugün özellikle dış politikada birçok kaotik sorunla uğraşılırken Türkiye’de güçlü ve hızlı yürütmenin oldukça gerekli olduğundan söz etmektedir. Bununla birlikte atlanılmaması gereken durum aynı zamanda karar ve uygulamaların da etkinliği/yerindeliğidir. Bunu sağlayacak destekleyici mekanizmaların bu sistemde yeterli derecede olup olmadığı irdelenmeye muhtaçtır.

        Eski parlamenter sistemde (2014’te ilk kez) Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, birbirine benzeyen yetki ve kuvvetlere sahip iki makamı daha doğrusu iki başlı bir yürütmeyi meydana getirmiştir. Tıpkı 1982 anayasasında Cumhurbaşkanına genel parlamenter sistemin doğasını çok aşan yetkileri verilmiş olduğu gibi burada da sistem ikinci sapmasını yaşamıştır. Nitekim parlamenter sistemde cumhurbaşkanı semboliktir ve bu durum onun tarafsızlığını, tüm ülkeyi kuşatıcılığı bakımından gerekli kılınmıştır. Bu haliyle iki başlılık Cumhurbaşkanı ile parlâmento çoğunluğunun aynı siyasal partiden olması durumunda belki kontrol altında olabilir. Bu durumda bile yetkileri asıl kullanan/kullanmak isteyen cumhurbaşkanı olacaktır.

        Güçlendirilmiş parlamenter sistem yaklaşımında cumhurbaşkanını halk yerine yeniden TBMM’nin seçmesi onun sembolik bir konumda bulunması açısından bir zorunluluk olarak gözükmektedir. Ve bu tespit ve değerlendirmeler göstermektedir ki soyut ve üzerinde yoğun şekilde çalışılması gereken güçlendirilmiş parlamenter sistem hedefi ancak kapsamlı bir anayasa değişikliği ile mümkündür.

        Diğer Yazılar