Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Meşhur Annan Planı’nı hatırlıyorsunuzdur. Hani 2004 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde referanduma götürülen Birleşmiş Milletler öncülüğünde hazırlanan plan…O tarihte Lefkoşa ve Girne’ye giderek bu planın sakıncalarını anlatmaya çalışmıştık. Türkiye’den başka kişi ve kuruluşlar da geliyordu. Kimi sokaklar sanki referandum Türkiye’de yapılacakmış gibi bir görüntü arz ediyordu. Gelin görün ki KKTC’de halk siyaset ve seçim yorgunuydu. Uzun yıllar süren ambargolarla birlikte nihai çözümün gelmesini istiyorlardı. AB vatandaşlığı birçok gencin hayallerini süslüyordu. “Yes be annem” pankartları eşliğinde beklenti giderek yükseltilmişti.

        Ve 24 Nisan 2004’te yapılan oylamada %65 oranında KKTC bu plana “Evet” derken, ciddi kazanımlar elde etmelerine rağmen Rum tarafı %75 oranında “Hayır” demişti.

        O dönem Rum Yönetimi lideri olan Tasos Papadopulos kendi taraflarında hayır çıkma sebeplerini sıralarken asıl akıllarındakini itiraf etmişti. “Türk askerlerinin adada kalacak olması ve Türkiye'nin tek yanlı müdahale hakkını içeren garantör statüsünün sürmesi. Kıbrıs'ın, Türkiye ve Yunanistan'ın onayı olmadan, AB'ye liman ve havaalanlarını tahsis edilememesi…”

        Rumlar bugünkü maksimalist taleplerinin bir benzerini o günlerde de hayata geçirmek istemişlerdi.

        REKLAM

        “Enosis” hedefi açık bir şekilde Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhakını sağlamaktı. Öyle ya Türk tarafının “evet” dediği için ödüllendirilmesi gerekirken Rum Kesimi adanın tümünü temsil eden ülke statüsünde AB’ye üye yapılıyordu. Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri dikkate aldığımızda bu adımın ne kadar hayati olduğunu daha iyi anlamak mümkün!

        Bu planı hazırlayanlar adım adım Türkiye’yi çevreleyecek bir Akdeniz hamlesini uygulamaya koymak istiyorlardı. Çünkü KKTC olmadan Türkiye kendi deniz sahasında direnç merkezini yitirmiş olacaktı. O dönem ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell M.Ali Talat'a, "Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun hafifletilmesini amaçlayan Amerikan destek paketi” sözü vermişti.

        Hani nerede? derseniz zaten bu ambargoların temel sebeplerinden biri KKTC’nin bir devlet olarak dünya sahnesine çıkmasını engellemekti.

        Hatta seçilmiş Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a rağmen ABD Kıbrıs Özel Temsilcisi Thomas Weston “Bizim için Kıbrıs Türklerini artık Denktaş değil, Talat temsil ediyor...” deme küstahlığını bile göstermişti. Aradan geçen zaman Rauf Denktaş’ın bu meseledeki haklılığını ortaya çıkardı.

        Şimdi Annan Planı ile o günlerde Rumlara verilecek Maraş bölgesi KKTC egemenliğinde yeniden açılmaya hazırlanıyor. KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay “Kapalı Maraş’ın açılması projesi “Rum tarafı ile müzakere etme” projesi değildir. Rum liderliği bizim bu konuda muhatabımız değil. Muhatabımınız oranın eski sakini olan Kıbrıslı Rumlardır…” diyerek bu konuda taviz verilmeyeceğini göstermiş oldu.

        Sözün özü bizim son dönemde kullanmaya başladığımız “Mavi Vatan” aslında hep vardı ve onlar bunu çok iyi biliyordu…

        Diğer Yazılar