Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son zamanlarda Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginlik, sıcak çatışma riskini artırırken soğuk savaş dengelerini yeniden gün yüzüne çıkaran bir süreci beraberinde getirmektedir. Bu süreç ABD-Rusya, daha ötesi Doğu-Batı kutuplaşmasının mücadele alanlarından biri haline gelmektedir.

        Üstelik Kırım’ın geleceği, Karadeniz’in güvenliği ve Hazar’dan Avrupa’ya gaz transferine kadar farklı boyutları etkileyebilecek gelişmelerle Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir.

        Bugünlerde Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'nin olası bir Türkiye ziyareti sürpriz olmamalı.

        Meselenin nereye evrilebileceğini irdelemek açısından geriye gitmek faydalı olacaktır. 2002’den itibaren NATO’nun “genişleme politikası” çerçevesinde yönünü Batı’ya çeviren ülkelerden biri de Ukrayna olmuştur. Hatta 2004 yılında gerçekleşen “Turuncu Devrim”, sadece Ukrayna’da değil eski pos-Sovyet alanda devrimleri de tetiklemiştir. Soğuk savaş sonrası dönemde Rusya tarafından batıya karşı geliştirilen “Yakın Çevre Doktrini” esas alınarak ülkedeki muhalefet partisi lideri Viktor Yanukoviç Moskova’nın desteğini almıştır. Turuncu devrimle birlikte batının Ukrayna’yı kendi bloğuna eklemleme hedefi, 2010 yılında Yanukoviç’in iktidara gelmesiyle akamete uğramıştır. Bu dönemde Ukrayna, yönünü tekrar Rusya’ya çevirmeye başlamış ve Avrupa Birliği ile imzalanmasına kesin gözüyle bakılan Ortaklık Anlaşması’nı geri çevirmiştir.

        İşte böyle bir ortamda ülkede siyasi kaos meydana gelmiş ve sokak çatışmalarına kadar uzanmıştır. Kaosun derinleşmesiyle Moskova yanlısı Yanukoviç devrilmiş, AB ve NATO yanlısı yeni bir yönetim işbaşına gelmiştir. Bu dönemde Rusya’nın Kırım ve doğudaki Donbas bölgesinde ağırlığı ve etkisi giderek artmıştır.

        1 Nisan 2021 itibarıyla sona eren ateşkesi uzatmayacağını açıklayan Rusya, sınıra asker sevkiyatı yaparken (tahminen 4000 asker), ABD de sürece dahil olmuş ve Ukrayna’ya desteğini açıklamıştır.

        Özellikle ABD’nin Joe Biden yönetiminde Ukrayna ile teması artırması ve Rusya’ya yönelik politik tavrını sertleştirmesi Kırım ve Donbas’a asker sevkiyatını hızlandırmıştır. Sadece Donbas hattında da değil Kırım’da da hareketlilik yaşanmaktadır. Kısa vadede bunun kapsamlı bir çatışmaya dönüşmesi zor gözükse de Gürcistan’da olanları hatırladıktan sonra yaşananların sadece bir güç gösterisi olduğunu ileri sürmek de mümkün gözükmüyor.

        Dün en çarpıcı açıklamalardan birini yapan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov “Devlet Başkanı Vladimir Putin kısa süre önce söylemişti ancak bu sözler bugün de geçerli, Donbas’ta yeni savaş başlatmaya çalışanlar Ukrayna’yı yıkıma uğratır” dedi. Bu sadece Ukrayna değil ABD’ye de verilmiş bir mesajdı.

        Özellikle son aylarda Ukrayna'nın Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusunda diplomasi trafiğini hızlandırdığı biliniyor. Konuyla ilgili bir süre önce bu köşeye açıklamalarda bulunan Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı Emine Cabbar: “Bugün Kırım, rehine olarak tutulan 2.5 milyon Ukrayna vatandaşı ile beraber fiilen Rusya’nın askeri üssüdür.” demişti. Kırım Platformu’nun kurulması da tam bu dönemde oldu. Bana kalırsa Rusya’nın yığınağı artırması Ukrayna’nın aktif dış politika stratejisine bir karşı hamle niteliği de taşıyor.

        Burada aslında bir başka detay daha vardı. Batının siyasi ve lojistik desteğine rağmen Ukrayna bir NATO üyesi değil. Olası bir çatışmada Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ile burayı çevreleyen diğer NATO üyelerinin nasıl bir hamle yapabileceği hususu belirsiz. Bu ayrıntı, Rusya’nın kartlarını açması bakımından o kadar önemli ki dün Rus basınında olası bir müdahale durumunda ABD’nin Ukrayna’ya askeri garanti verdiği iddia edildi. Ayrıca 2014 yılından bu yana, ABD’nin Ukrayna'ya 2 milyar dolardan fazla bir güvenlik yardım taahhüdünde bulunduğu belirtildi.

        Çok açık ki Ukrayna jeopolitiği, Rusya açısından ciddi bir kırılma hattının üzerinde durmakta. Rusya için Avrupa’nın doğusuna ve Balkanlara açılan bir kapı durumunda. Stratejist Brzezinski’nin “Ukrayna olmadan Rusya’nın bir Avrasya imparatorluğu olmaktan çıkacağı” şeklinde ifadesi hala güncelliğini koruyor.

        Ukrayna ise toprak bütünlüğünü yeniden sağlayabilme ve Doğu-Batı kıskacında tutarlı bir rota çizebilme hedefinde…

        Diğer Yazılar