Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Afganistan’da bir barış anlaşması mı yoksa sonu bilinmeyen bir savaş mı başlayacak? İşte bu sorunun cevabını belirleyecek kritik aşamaya geliniyor.

        Taliban’ın kontrol ettiği bölgeler ülkenin %70’lik kısmına ulaştı. Her ne kadar Afgan hükümeti bunun geçici olduğunu savunsa da Taliban’ın yeni yönetimde en güçlü parça olacağı kanaati yaygın. Bu eğilimin artmasıyla insanlar karşı koymak yerine teslim oluyor ve Taliban her ilerleyişinde yeni imkanlara kavuşuyor.

        Demokrasileri Savunma Vakfı'nın analizine göre, 5 Temmuz itibariyle Taliban 60 günde 122 bölgeyi ele geçirdi. Direnç alanını o kadar artırdı ki artık BM’den ve Rusya’dan yaptırımlardan vazgeçmelerini istiyorlar!

        Asıl insanlık dramı ise Afganistan’ın kuzeyinde yaşanıyor. İnsanlar zorla evlerinden ediliyor. Yaklaşan Kurban Bayramına rağmen besledikleri hayvanlar ellerinden alınıyor. Ve ülkede iç göç çoktan başladı bile!

        Konu buraya gelmişken bir problemi paylaşmak gerek. Bu tablo karşısında Türkiye’de okuyan Afgan gençlerin ülkelerine gitmeleri çok zor görünüyor. Gitseler de verdikleri emeğin bir karşılığı yok! Başta Yurtdışı Türkler Başkanlığı ve ilgili kurumlar bu gençler için birtakım ek destekler ve düzenlemeler yapmalıdır. Türkiye’nin oradaki misyonuna uygun olan davranış bu ve benzerleridir…

        Bununla birlikte BM raporlarına göre, bu hafta çatışmaların yoğunlaştığı kuzeyde, sadece bir haftada 56.000'den fazla insan yerinden edildi -ki 2021'de ülke genelinde 205.000'den fazla insan yerinden edilmişti.

        Daha önce de uyarmıştım, ABD birliklerinin tamamen geri çekilmesiyle çatışmalar daha da kötüleşerek büyük bir mülteci krizine sebep olacaktır.

        Bunu durdurmak ya da en azında ötelemek için içeride acil bir anlaşma sağlanması gerekiyor.

        Ve düşünebiliyor musunuz? Dünyanın süper gücü ABD, böyle bir çekilme sürecinin ardından Taliban’ın masada elini kuvvetlendirmek için her yere saldırabileceğini hesap edemiyor!

        Şimdi de bu sorunu halledebilmek için Orta Asya ülkelerine askeri bir konuşlanma önerisi ortaya koyuyorlar.

        Tabii Çin ve Rusya da devreye giriyor. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütüne atıf yaparak bu ülkelerde ABD askerinin varlığı ancak kendi aralarında bir anlaşmayla gerçekleşebileceğini açıkladı. Üs kurulması gerçekçi değil.

        Tam da bu noktada Afganistan Dışişleri Bakanı M. Hanif Atmar’ın geçtiğimiz gün Foreign Policy’e verdiği röportaj dikkat çekici. Röportajda en önemlisi ABD’nin verdiği taahhütlerle ilgili kısımdı. Atmar, “ABD yönetimi bize birliklerin aşamalı olarak kaldırılacağını söyledi. Ayrıca geri kalan unsurlar yerinde kalacak ve belirli durumlarda artırılacaktı. Bu güvenceyi yalnızca yönetim değil, ABD Kongresi’nden de verildi.” diyor.

        Bir diğer ifadesi uyuşturucu konusundaydı. “Bazen bu savaşın Afganistan'la mı yoksa uyuşturucu ve savaş ekonomisiyle mi ilgili olduğu konusunda kafanız karışıyor. Afganistan'ı Afgan halkı için değil, uyuşturucu ve uluslararası terörizm için isteyenler var.”

        Gerçekten de bu iki yaklaşım Afganistan’ın neden ve nasıl bu hale getirildiğini ortaya koyuyor.

        Dışişleri Bakanı Atmar ülkedeki normalleşme süresinin adımlarını da sıralıyor. Kapsayıcı bir hükümet, burada yönetimin paylaşımı, geçiş döneminin ardından yapılacak seçimler…Bu aslında Doha’daki anlaşmanın yükümlülükleri…Bakan Atmar, belirtilen senaryo hayata geçirilemezse neticenin “sonsuz bir savaş olacağını” da belirtiyor.

        Türkiye Afganistan’ın kuzeyindeki bu duruma daha fazla odaklanmalı ve diplomatik girişimlerini yoğunlaştırmalıdır.

        Diğer Yazılar