Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ukrayna'da en çok merak edilen şey taraflar arasında tırmanan gerginliğin kapsamlı bir çatışmaya dönüşüp dönüşmeyeceği...

        Dünya bu soruya cevap ararken yeni soğuk savaşın kuralları ve oyuncuları küresel güç senaryosuna çoktan yüklendi bile...

        Artık NATO, Avrupa ya da daha kapsayıcı olarak Batı ve onun karşısında olan güçlerin kendi egemenlik alanları bakımından çok boyutlu bir mücadele kuşağına girilmiş gözüküyor.

        Ukrayna bu tırmanışta her iki taraf açısından da uçurumun kenarına en yakın zemin olarak duruyor! Ve bu zeminde tek bir tarafın kazançlı çıkabileceğini öngörebilmek neredeyse imkansız.

        Bunu ünlü “Tavuk oyunu” stratejisi ile açıklamak mümkün. Tavuk oyununda düz bir çizgide birbirlerine doğru son hızla gelmekte olan iki aracın birbirlerinin cesaretlerini hangi noktada test etmekten vazgeçecekleri irdelenir. Birinci senaryoda sürücülerden biri çarpmadan kaçınırsa oyunu kaybedecek ve tam tersine çizgiden çıkmayan taraf cesaretiyle tarihe geçecektir. İkinci senaryo her iki tarafın da direksiyonu kırmamasıdır ki bu durumda iki taraf da ağır zararlara uğrayacaktır. İşte tavuk oyunu üçüncü bir senaryoyu gündeme getiriyor. Çok hızlı bir şekilde birbirlerine yaklaşan taraflardan biri karşı tarafa ne kadar ciddi olduğunu göstermek adına direksiyonu sökerek seçeneğini sadece çarpmaya sabitler ve bunu da karşı tarafa gösterir. Bu oyun senaryosunda ciddiyetin istenildiği gibi algılanması direksiyonu sökene avantaj yaratabilir.

        REKLAM

        Cuma günü ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov arasındaki görüşmenin ardından Blinken (Ria Novosti'nin haberine göre) "Yaptırımları hemen hayata geçirmenin Rusya'ya caydırıcılık etkisini azaltacağını" söyledi. Almanya Başbakanı Olaf Scholzise Pazar günü bir röportajda "Doğu Avrupa'dan yeni ülkelerin NATO'ya girişi şu an hiç gündemde değil. Rusya'nın bu talebinin amacı ne? Böyle bir garanti olamaz." ifadelerini kullandı.

        Bu ifadelerin anlamı tüm askeri yığınağa rağmen taraflar hala birbirlerinden almak istediklerini savaşmadan elde edebilme niyetlerini ortadan kaldırmış değiller. Seçenekler iki taraf açısından da teke düşmüş değil.

        Batı bloğu Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçme ya da ucu açık belirsiz bir tarihe atma karşılığında Rus saldırısını da o ölçüde uzak bir tarihe atabilir. Ya da bir başka ifadeyle Rusya böyle bir uzlaşma iklimini karşı tarafta hissederse saldırı seçeneğini tek bir seçenek haline getirmeyi öteleyebilir. Almanya bu senaryoya yüklenir bir pozisyonda duruyor.

        Aslında bu noktada iki tarafın da elinde birbiriyle ilişkili kozlar var. Gaz nakil hattının gelecekte nasıl şekilleneceği sorusu olası bir savaşın ikincil aracı haline gelmiş durumda. Öyle ki Rusya Ukrayna’ya verdiği gazı keserek ya da kısarak kış aylarında Avrupa’yı zora sokabilir. Buna karşın Almanya Kuzey Akımı 2 projesini durdurduğunu ya da vazgeçtiğini açıklarsa Rusya İçin kısa vadede Avrupa’ya gaz satışında hala Ukrayna seçeneği masada olmayı sürdürür. Bu da tabii Ukrayna’nın asgari de olsa istikrarını gerekli kılıyor. Dün İngiltere'den gelen "Rusya Kiev'de darbe yapabilir." açıklamasını bu eksende de değerlendirmek faydalı olacaktır.

        Hafta sonu Ukrayna Büyükelçiliğinden Ukrayna tarafının Rusya-Ukrayna gerginliğe bakışını içeren bir yazı elime ulaştı. Burada özellikle iki madde dikkatimi çekti.

        Birincisi yukarıdaki değerlendirmemi güçlendiren ve Ukrayna üzerinden devam eden doğalgaz hakkındaydı. Zira savaş olasılığı gerçekleşirse Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının %40’nı karşılayan Rusya’dan akış duracak. Geçtiğimiz gün Reuters kaynaklı bir haberde böyle bir durumda Avrupa’nın gaz ihtiyacını karşılamak için ABD’nin sıvılaştırılmış gaz temin edeceği belirtiliyordu. Aynı haberde tedarik için Katar’ın öne çıktığı yazıyordu.

        REKLAM

        Daha önce de yazmıştım Kuzey Akımı 2 projesi Rusya’nın Batı ile yaşadığı gerginlikte kilit noktalardan... Büyük ölçüde tamamlanan proje hem Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik baskısını artırıyor hem de Almanya ile yeni bir işbirliği zemini yaratıyor. Bu durumun sorunsuz gerçekleşmesi halinde ABD ve AB’ye yönelik olarak Almanya’ya avantaj sağlayacağı aşikar.

        Büyükelçilikten gelen yazıda şöyle diyordu:

        “Kuzey Akım 2 boru hattını başlatmayı reddetmek, Rusya'ya karşı geniş caydırıcılık paketinin ayrılmaz bir parçası olmalı ve Rusya-Ukrayna silahlı çatışmasının olası çözümünde potansiyel olarak etkili bir faktör olabilir. Kuzey Akım 2 kartını Rusya değil Batı oynamalı, ancak bunun için sağlam ve tutarlı bir eylem gerekiyor. Kuzey Akım 2'nin tamamen iş odaklı bir çözüm olduğu fikrini kategorik olarak reddediyoruz. Boru hattının işletilmesi Rusya'ya, Ukrayna'ya karşı yeni bir askeri saldırı başlatması için daha fazla fırsat verecek. Daha da önemlisi, bu kritik durumda Rusya, Ukrayna'ya karşı savaşma ve Avrupa'yı baltalama yeteneğini güçlendirmek için ekonomik ve mali fırsattan mahrum bırakılmalıdır.”

        Yine Ukrayna tarafı bugün yaşanan gerginliğin Rusya lehine sonuç vermesi durumunda Moskova’yı daha da cesaretlendireceğini ve batı için daha da ağır neticeleri olacağını vurguluyor. Bir anlamda Avrupa-Atlantik güvenliğinin Ukrayna’dan geçtiği tezini savunuyorlar.

        Açıklamaları şu şekilde:

        "Rus saldırganlığının sadece bir Ukrayna-Rusya sorunu olmadığını hatırlamalıyız: bu daha çok tüm Avrupa ve Avrupa-Atlantik güvenlik sistemi için bir sorundur. Kremlin'in Ukrayna planının başarılı olmasına izin verilirse, iştahı daha da artacak ve Batı'nın Rusya ile daha fazla sorunla karşı karşıya kalması muhtemel. Bu nedenle, tüm çaba ve enerjiyi Rusya'yı caydırmak, Kırım'ın ve Donbas'ın bazı bölgelerinin işgalden kurtarılmasını sağlamak ve Moskova'yı uluslararası hukukun kapsamına geri döndürmek için yoğunlaştırmak son derece önemlidir.”

        Tüm bu tespitler çerçevesinde Türkiye'nin alacağı pozisyonun bu denge noktasına etkisi olacağını vurgulamak gerekir. Her ne kadar NATO üyesi olsa da Türkiye şu aşamada caydırıcılık konusunda taraflardan birinin avantaj sağlayabileceği bir adımdan kaçınmalıdır. Montrö vb tartışmalara karşı dikkatli olunmalı, arabuluculuk çalışmaları mümkün olan her düzeyde sürdürülmeli ve aktif diplomasi öne çıkarılmalıdır.

        Diğer Yazılar