Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Pandemi fırtınasının içinde tam kapanma, günlük vaka sayıları derken gözden kaçırdığımız önemli bir konu var.

        Korona nedeniyle genç yaş grubunda ölümler artıyor.

        Yaşlı grubun aşılanması tamamlandı, aşılananlarda hastalık daha rahat atlatılıyor, gençler daha fazla hastalanıyor denilebilir, bu doğru.

        Yeni mutasyon virüsün yayılma gücü daha fazla, genç kesimleri daha fazla etkiliyor denilebilir, bu da doğru.

        Ancak yine de geçen yıla göre de genç- orta yaş grubunda ölümler artıyor.

        Türkiye’de korona nedeniyle 60 yaş altı kişilerde ölüm oranı %21 civarına tırmandı. Bu oran Avrupa’dan 4 kat, dünya ortalamasından 9 kat daha fazla.

        Bu konunun ciddi olarak araştırılması gerek.

        İddia ediyorum ağır kronik hastalığı olanlar dışında 60 yaş altı genç-orta yaş grubu insanların % 80-90’ı gereksiz yere ölüyor.

        KORONADA HASTALIĞIN SEYRİNİ ETKİLEYEN ÜÇ BÜYÜK HATA

        Koronadan 60 yaş altı grupta hayatını kaybedenlerin tamamının hikâyeleri benzer.

        Birinci ölümcül hata: Bu gruptaki insanlar hastalık belirtileri başladıktan sonra ailenin ısrarına rağmen uzun süre test yaptırmaya gitmiyor. Hastalık tanısı geç konuluyor.

        Bu grubun çoğunda test yaptırmak için hastaneye gitmek, kuyrukta beklemek zor geliyor. Gittiğinde de testin pozitif çıkması halinde kendisinin yakınlarının karantinaya alınması endişesi oluyor.

        REKLAM

        Bu endişe, tetkik yapmayı ve erken tanı konulmasını geciktiriyor.

        Bu grup hastaların tamamı semptomlar artmaya başlayıp hastalık bulguları ağırlaştıktan sonra hastaneye kaldırılıyor, çoğu da doğrudan yoğun bakıma alınıyor, tedavinin etkin olacağı evreyi geçirmiş oluyorlar.

        İkinci ölümcül hata: Bu gruptaki insanlar gereksiz bir özgüvenle kendi başına hastalığı yeneceğine inanıyor. Hastalığı hafife alıyor.

        Hastalığın başında semptomlar hafif, grip bulguları gibi başlamasını bahane edip yaptıkları ilk yorum “Daha önceden de bu belirtilerle gelen hastalık olmuştu, onların hepsi de iyileşip geçti, nasıl olsa bunu da atlatırım” oluyor.

        Bir bölüm insan da “Benim bünyem çok güçlüdür, bu hastalık beni etkilemez, zaten komşu Ahmet Bey de korona oldu, ayakta geçirdi” diyor.

        Hastaneye de gitmiyor, test de yaptırmıyor, hastalığın erken tedavi edilebileceği süreci kaybetmiş oluyor, hastalık ağırlaştıktan sonra hastaneye, çoğu kez de doğrudan yoğun bakıma kaldırılıyor.

        Üçüncü ölümcül hata: Bu grupta genellikle tanı konulduktan sonra ilaçların yan etkisi var diye ilaçlarını kullanmayan hastalar var. Devletin gönderdiği ilaçları kullanmıyorlar.

        Gerçekten COVID 19’a yakalanan hemen her hastanın tanıdık doktora ilk sorusu “İlaçların yan etkisi olur mu, ilaçları kullanmasam olur mu” oluyor.

        Bana gelen sorulara yanıtım hep aynı oluyor “En büyük yan etki ilaçları kullanmamaktır”.

        Buna rağmen ilaç kullanmayan çok hasta var.

        Halk arasında genel olarak son on yılda ilaca karşı yaygın bir güvensizlik gelişti.

        Burada en büyük sorumlu zamanında elinde doktor diploması ile reyting uğruna kanal kanal gezip, şaklabanlık yapan, ilaçların aleyhinde konuşan magazin tıpçıları, etçiler, otçular.

        REKLAM

        Bu salgında üzülerek gördük ki ilaca güvensizlik nedeniyle tedaviyi reddeden ve entübasyondan çıkamayan yüzlerce insan oldu.

        GENÇ YAŞ KAYIPLARI ÖNLEMENİN TEK YOLU ERKEN TANI

        Salgını durdurmanın tek yolu aşının yaygınlaşması.

        Ama ölüm oranlarının azaltılması da bir o kadar önemli ve bunun da tek yolu erken tanı testlerinin bir an önce yaygınlaştırılması.

        Hastalık bulgularının ilk başladığı günlerde erken tanı ve farkındalık çok önemli.

        Bugün hastalık belirtileri başlayan insanın hasta olup olmadığını öğrenmesinin zorunlu olarak tek yolu hastaneye gidip PCR yaptırması. Hemen her hastanenin önünde kuyruklar var. Kuyruklardaki sırada beklerken bulaşı riski var.

        Oysa hızlı tanı kitleri hastanın kolayca evinde kendi kendine yapacağı, 15 dakikada sonucu öğreneceği testler.

        Bu testleri duyarlılığı % 95, özgüllüğü % 99 civarında. Güvenilirliği yüksek, onay aşamasında bakanlığın ciddi kontrolünden geçiyor.

        Dünyadaki hemen bütün ülkeler bu testleri çok yaygın olarak kullanıyor.

        Bu testler yaygınlaşırsa devletin üzerindeki ağır tahlil yükü de, hastane önündeki kuyruklar da azalır.

        Negatiflerin çoğu evinde sonucu öğrenir, devlet sadece hızlı tanı testleri pozitif çıkan kişilerde doğrulama testini yapar.

        SAĞLIK BAKANLIĞI HIZLI TESTLERİNİN BİREYSELLEŞTİRİLMESİNİN ÖNÜNÜ AÇMALI

        Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü benim de zaman zaman eleştirdiğim Tedros Adhanom Ghebreyesus bu defa doğru bir iş yaptı ve geçtiğimiz günlerde “test, test, test” diyerek ülkelere koronavirüsle mücadelede daha fazla test yapması çağrısında bulundu.

        Bulaşıcılığı yüksek olan yeni mutasyon koronavirüsün tespitinde “hız” oldukça önemli. Bu nedenle dünyada pek çok ülke ortalama 15 dakika içinde sonuç veren hızlı tanı kitlerini kullanıyor.

        REKLAM

        Sağlık Bakan Fahrettin Koca da 19 Mart’ta yaptığı açıklamada nihayet bu hızlı tanı kitlerinin birkaç gün içinde yaygın olarak kullanılacağını ve hedefin günde 10-15 bin test yapmak olduğunu duyurdu.

        Ancak halen insanların gidip eczaneden alabilecekleri bir hızlı tanı kiti için bakanlık izni yok.

        Oysa Avrupa’da isteyen herkes eczaneden bu testi alabiliyor.

        Kısa bir süre önce bir Bilim Kurulu üyesi de bu testlerin bireyselleştirilmesi yönünde çağrı yaptı.

        Koronadan erken ölümlerin önlenmesi için erken tanı ve farkındalık çok önemli. Bunun birinci koşulu da erken tanı testlerinin bir an önce halka açılması.

        Diğer Yazılar