Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir kere en son söyleyeceğimizi başta söyleyelim. Beşiktaş, kendisinden fizik gücü yüksek rakibini; Fabri’ye rağmen, Love’a rağmen, Konya’da Talisca’yı haksız sarartan Alper Ulusoy’a rağmen, Tarık Ongun’a rağmen 1-0 geriden gelip yendi ve “Ligin kalitelisi benim” dedirtti.

        Bu duruma nasıl gelindi ona bakalım:

        F.Bahçe açısından çok sürprizli bir durum yoktu. Kameni’nin Volkan’a tercih edilmesi Kocaman’ın “Kimseyi germeyelim” mantalitesinden geliyordu. Bu konuda hocayı eleştirmem, Kameni de iyi oynadı ha keza.

        Takım maça tok-saldırgan ve ne istediğini bilen bir şekilde başladı. Yine şahane ön alan presi ile kimseyi döndürmediler. 8’de öne geçtiler. Maçın başında Tarık Ongun’un bu golde ofsaytı kaçırması ilginçti. 20. dakika oynanırken F.Bahçe 2-0 öne geçmiş olur, taraftar kendi takımının aleyhine dönebilirdi. Beşiktaş dağılmış ve ne oynadığı belli değildi.

        Quaresma önderliğinde takım toparlandı ve son 15 dakikada oyun Beşiktaş lehine gelişti. 2. yarının başında çok erken gelen Vida golü nedense F.Bahçe’yi bitirdi. Bir türlü top tutamadılar. Adeta çıkamadılar. Her dönen topu Beşiktaş aldı. Gökhan Gönül neredeyse hücum kanadı olarak oynadı. Bu esnada Fabri’nin saçma hatasından doğan enteresan pozisyon dışında F.Bahçe rakip kaleye şut atamadı. “Geliyorum” diyen gol karambollerden gelmedi ama maçın adamı Quaresma’nın ilk yarıda deneyip Kameni’ye takıldığı pozisyonun benzerinde golü attı. Sonrasında müthiş bir Tolgay- Negredo ve Medel izledim.

        Beşiktaş maçı hak etti ve kazandı. Maçı da Quaresma aldı.

        Şimdi neden böyle oldu?

        Aslen bu derbi bir teknik adam derbisiydi. ‘Şenol Güneş, Aykut Kocaman’a üstünlük sağladı’ dersek eksik kalır. Bu bir felsefi çatışmaydı. “Takım’ı; ‘koşu’yu; top kaptırsa da koşugan olan’ı koşusu az olup tekniği yüksek olan’a tercih eden bir taktisyen vardı. Oyunun sonunda mağlupken bile 2 santrfora dönemeyen bir felsefeci bir taraftaydı. Diğer tarafta ise Talisca gibi çok önemli bir hücumcu ile görece ayağı iyi Oğuzhan’ın yokluğunda bile hücumdan taviz vermeyen, 3 kez çift santrfor deneyen ve yıldızlarını özgür bırakan bir başka felsefenin mücadelesi idi. Benim tarafım bellidir. Ben isterse 15 km koşsun, alınan her topu rakibe atan Aatıf gibi oyuncuların Fener’de yeri yok. Ekici veya Eljif varken ve Beşiktaş dalga dalga gelirken hala Topal veya kötü günündeki Josef’ten birinden vazgeçmeyen zihniyet ile belli bir noktaya ulaşılabiliyor. Ama benim inancıma göre önünde sonunda kalite kazanır.

        “Yıldız yok, yıldız ancak hoca olabilir. Bu takımın yıldızı benim” zihniyetindeki Kocaman’ın felsefesi; “Maçı kazanmamız gerek” deyip “3 kez çift santrafora dönüp yıldızlarını hoş tutan” felsefeye yenildi.

        Beşiktaş bu galibiyetle lige döndüğünün mesajını dosta düşmana verdi.

        F.Bahçe ise 15 maç sonra yenilmenin moral bozukluğuna girebilir.

        Perşembe günkü kupa derbisi gelecek maçlar için moral olarak da etkiler takımları.

        Cüneyt Çakır için tek tartışma noktası Q7-Isla pozisyonunda penaltı olup olmadığı ile ilgili olacaktır. Ben TV’den 3. tekrarda görebildim. Çakır’ın görememesi doğal... Tarık Ongun ise kafamı karıştırdı. Bu kadar deneyimli bir hakem böylesine bir hatayı nasıl yapar?

        QUARESMA

        Mükemmel oynadı. Maça damga vurdu. Şahane 2 gol attı.

        AATİF

        Kusura bakmasın ama sahadaki en kalitesi düşük oyuncuydu.

        Diğer Yazılar