Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ne İtalya'nın bir Roberto Baggio'su bir Cannavaro'su ne İspanya'nın bir Iniesta'sı bir Fernando Torres'i ne Danimarka'nın bir Laudrup'u bir Tomasson'u var. Ama 4 yarı finalistin 3'ü bu takımlar. Spinazzola'yı; Pedri'yi; Maehle'yi konuşuyoruz. Bu 3 takım da neredeyse süper yıldız statüsünde futbolcuları olmadan buraya kadar geldiler. Çünkü hepsi düzen-taktik-strateji takımı. Euro 2020 bize 2 şey gösterdi bir de yeni formül öğretti.

        Gösterdiği iki şey şunlar:

        • Zaten epeydir gördüğümüz ama artık iyice kani olduğumuz bir gerçek var ki artık futbol antrenörlüğü neredeyse basketbol koçluğu gibi oldu. Teknik adamın etkisi çok yükseldi. Sahaya müdahale neredeyse anlık hale geldi. Hele hele 5 oyuncu değişimi hakkıyla oyunu baştan sona değiştirme şansı doğdu. Teknik adam, düzen kurabilir, taktik farklılık üretebilirse biraz da becerili oyuncuları varsa muhakkak kazanan bir takım oluşturuluyor.

        Teknik adam ne kadar iyi taktik üretirse üretsin bir yerden sonra beceri devreye girmeli giremeyince Makedonya gibi iyi oynayan ama sonuçlandıramayan takımlar ortaya çıkıyor. Yani taktik bilen ve farklılık yaratan hocan yoksa işin çok zor.

        • Atletizm devri tamamen gelmiştir. İspanya dışında her takım belirli bir atletik kabiliyette. İspanya'da değilseniz geberik pas oyuncularının bu oyunda yeri yok. Yani geçen sezonun son döneminde Emre Belözoğlu'nun uyguladığı Sosa - İrfan - Mesut hepsi bir arada sistemi atletizm tarafından yenilgiye uğratıldı. F.Bahçe misal artık sadece Mesut'u kaldırır. Hem Mesut hem Sosa hem Caner hem İrfan gibi atletizmi zayıf oyuncular bir arada aynı anda kullanılamaz.

        Bu turnuvanın öğrettiği bir diğer şey de beklerin içeriye kat edip alternatif hücumcu olmaları. Hollanda'nın 4'lü defansının sağ beki Dumfries, İngiltere'nin 4'lü defansının sol beki Shaw bunu gösterdi. Danimarka'nın orta 4'lüsünün solundaki Maehle de.. Çizgide kalmadan içeri kat edip asist ya da gol ile buluşuyorlar. Ya da İsviçre'nin yaptığı gibi aşırı atletik 2 kanat beki, orta ikili ve önlerindeki 10 numarayı rahatlatma görevindeler.

        Kesin olan şu ki İngiltere dışında sadece kesici ön libero kullanan kalmadı. 'Kazma' 6 numaraların devri bitti. Bizdeki Okay gibi Declan Rice gibi 'sadece kesici' oyunculara da veda edildi. Koşu mesafesi ortalaması 10 - 10.5 KM'lerde kaldı. "Birinci şart herkes 12 KM koşacak"ın manasız olduğu, topu doğru kullanan ve kullanacak oyuncuları bulmanın önemi tamamen anlaşıldı.

        Bu önemli dersler ve öğretiler içeren turnuva sonrası her takım taraftarı alsın önüne İsviçre 11'ini; Danimarka 11'ini; Ukrayna 11'ini ve "Kadromuz zayıf" diye ağlayan/ağlayacak olan teknik adam varsa onlara bu kadroları hatırlatsın. "Hocam, senin kadron bunlardan zayıf mı?" diye sorsun. Türk teknik adamların birçoğu için yolun sonu gözüktü. Sadece ağlayan, taktik hiç bilmeyen sadece ilişki ile bir yerlere gelen her sene manasızca takım bulanların devri bitti. Çünkü iyiyi, güzeli gören kuşak artık hikaye yemiyor. Umarım ve dilerim ki Türk teknik adamlar en az 10 yıl gerisinde oldukları Avrupalı meslektaşlarından bir şeyler öğrenmişlerdir.

        Diğer Yazılar