Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan çok zorlu bir mücadelenin içine girdi.

        İçeride kendi canına kastedecek kadar gözü dönmüş bir darbe girişiminin sonuçlarıyla mücadele edip temellerine darbe vurulmuş devlet yapısını yeniden kurmaya çalışırken, yine darbeci zihniyetin sorumluluğu kesin olan ekonomik darbe girişimine göğüs germeye uğraşırken, dışarıda da neredeyse hiç dostumuzun kalmadığı bir coğrafyada dengeleri tekrar kurmak için uğraşıyor.

        Büyük bela olan Suriye’ye başkomutan olarak orduyu yollayan ve bu belalı coğrafyamızda binbir sorunla uğraşan Cumhurbaşkanı, aynı zamanda global düzenin merkez ülkelerini de hedefine koydu.

        GLOBAL DÜZENİN KORUYUCULARI

        Açıkça söylemek gerekirse, global düzenin koruyucuları hayli şaşkın durumda; şaşkınlıktan da öte panik oldukları bile söylenebilir.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aslında ne yapmakta olduğunu büyük resme bakmadan anlayamazsınız. Onun mücadele ettiği güncel konular aslında yeterince zorluyken, o daha büyük, çok daha zorlu bir işe girişmiş durumda.

        Erdoğan, 20’nci yüzyılda iki büyük dünya savaşı sonrasında kurulan global düzeni de sorguluyor. O düzenin mutlaka değişmesi gerektiğini söylerken değişimin ne yönde olması konusunda da tavrıyla, duruşuyla işaretler de veriyor.

        YERLEŞİK DÜZENDE SARSINTI

        Onun bu tavrı, yerleşik global düzenin koruyucuları arasında şaşkınlık ve panik yaratmış durumda; çünkü bu onların alıştığı bir tavır değil.

        Bugüne kadar normal kabul edilen, zaten global düzenle ilgili kararların alındığı merkezlerden çıkan devlet adamlarının bu düzen hakkında söz söylemesi ve eğer bir değişiklik gerekiyorsa bunun ne olacağını da onların dile getirmesiydi.

        Bugüne kadar gayet tabii ki bu düzene karşı çıkan, bunun değişmesi gerektiğini söyleyenler olmuştu çevre ülkelerden, ama merkez onları dinleyip dersler çıkarmak yerine onları düzen yıkıcı isyankârlar olarak damgaladı ve tavrını buna göre aldı.

        BU İLK KEZ OLUYOR

        Düşünsenize, Atatürk gibi bir deha, büyük bir devlet adamının kurduğu, yıllardır Batı’nın merkezleriyle uyum içinde çalışan, onların örgütleri içinde ortak kararlar alan ve yakın bir zaman önce demokratik, Müslüman ülke olarak model ülke ilan edilmesi düşünülen bir cumhuriyetin başındaki kişi, şimdi global düzene isyan ediyor.

        Üstelik bu cumhuriyet, yaşatıldığı tüm zorluklara rağmen dimdik ayakta duruyor, hatta dünyanın ilk ve tek modern, demokratik, seküler ve Müslüman ülkesi olarak dünyada lider ülkelerden olma potansiyeline sahip.

        Böyle bir ülkenin, halkın büyük çoğunluğunun desteğini arkasında tutan bir liderinin global düzene bu isyanı gayet tabii ki korkulacak ve dikkate alınacak bir şey olmak zorunda.

        HENRY KISSINGER’IN ÖNEMİ

        Bunun ne kadar önemli olduğunu anlamaya başladıklarının ilk işaretini global düzen koyucular New York’ta yapılan bir toplantıda verdiler.

        Michael Bloomberg’ün öncülük ettiği toplantıya katılan Henry Kissinger, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Dünya beşten büyüktür” sözünü sordu. Bu son derece önemli bir gelişmedir.

        Amerikan devletinin en önemli makamlarında bulunmuş olan Henry Kissinger, bunun dışında global düzenin işleyişi ve hedefleri konusunda söz söyleyebilmiş ve o düzenin en önemli kural koyucusu da olabilmiştir.

        Bu nedenle onun söylediği her söz, yaptığı her analiz, global düzenin merkezlerinde büyük dikkatle incelenir ve politikalara ayarlar verilir.

        ABD de dahil merkez ülkelerdeki siyasi liderler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavırlarını anlamıyor gibi görünseler de onların fikir babası olan Henry Kissinger, sonunda Erdoğan’ın neyi temsil ettiğini ve öneminin neden büyük olduğunu anlayıp ona “Dünya beşten büyüktür” sözünü sormak ihtiyacını hissetmiştir.

        ÜZERİMİZE DÜŞEN

        Bir süredir yazıp duruyorum; bu yaşadığımız süreçte hepimiz üzerimize düşenleri yapmak zorundayız. Gazeteciysek gazeteci olarak, işadamıysak işadamı olarak Türkiye’yi bir de bizler anlatmalıyız.

        Türkiye’nin koyduğu amaçlar çok büyük. Sadece kendi ülkesiyle değil, dünyanın geleceğiyle ilgili de sözler söylüyor Cumhurbaşkanı. İkinci büyük savaştan sonra çeşitli anlaşmalarla oluşturulan global düzenin değişmesini istiyor, dünyanın merkezlerinde bu anlatılıyor. Suriye politikamızın bile bu büyük amacı yansıttığı söylenebilir.

        Herkese “Üstünüze düşeni yapın” derken ben de bir köşede oturmayacağım gayet tabii ki. Amerika’daki seçimin son aşamalarını izlemek için Washington’a gittiğimde bu sorunsal da hep kafamın bir yerinde olacak.

        TEPKİ DE NORMAL

        Şu da var tabii ki. Global düzene yeni tanımlar getirmek, yeni bir dünya düzeni istemek gayet tabii ki son derece şerefli ve zorunlu bir iş. Ama bunun aynı zamanda birçok zorluğu da getireceği kesin. Eski düzenin güçlüleri ve global düzenin koruyucuları, düzeni değiştirmek isteyene tepki duyup onu engellemek için gerekeni yapmaya çalışacaklardır.

        15 Temmuz darbe girişiminde bu niyetin de bulunduğuna eminim; ayrıca Moody’s kredi derecelendirme kuruluşunun son Türkiye açıklamasının temelinde global güç merkezlerinin temsilcilerinin de bulunduğunu düşünüyorum. Düzen değiştirmek gibi büyük işe girişenler, böylesine tepkileri beklemeli ve normal de görmeliler.

        ÜLKEMİZ

        Bizler bu mücadelede zaten arkasında durduğumuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, arkasındaki desteği daha güçlü hissetmesi için elimizden geleni yapmalıyız.

        Ona uluslararası arenada güç verebilecek Türkiye, demokrasisi iyi işleyen, tam özgürlükçü ve seküler bir Türkiye’dir. Bizler vatandaşlar olarak aramızdaki diyalog kapılarını hep açık tutmalı, iç barışımızı sağlayarak demokratik, modern, seküler ve Müslüman ülke idealimizi bir an önce sağlam biçimde hayata geçirmeliyiz.

        Diğer Yazılar