Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2009 yılındaki kalkışmada İran’da sadece 1 milyon akıllı telefon kullanıcısı vardı. Şu anda bu sayı 48 milyona ulaşmış durumda. Yani ülke toplam nüfusunun yarısından fazla akıllı telefon bulunuyor İran’da. Bu nedenle 2009 yılıyla karşılaştırıldığında belki sokağa dökülen insanların sayısı daha az olabilir, ama hem yönetim üzerine etkileri daha fazla hem de olayların yayıldığı şehirlerin sayısı daha çok.

        New York Üniversitesi’nin etkili medya teorisyeni hocası Clay Shirky, 2009 olaylarından sonra “The Political Power of Social Media” adlı önemli bir bilimsel yazı yazmış ve sosyal medyanın toplumsal olaylardaki etkin rolü üzerine teorik bir temel oluşturmuştu.

        Bugün İran bağlamında o çalışmayı yeniden okuyup tartışmak ve yeni kavramlar oluşturmak gerekiyor.

        YENİ KAVRAMLAR

        Yeni kavramlar mutlaka gerekiyor; çünkü sivil toplum, toplumsal muhalefet ve iktidar gibi kavramlar 21’inci yüzyılda, akıllı telefonlar ve sosyal medyanın da etkisiyle içerik değiştirdi.

        20’nci yüzyılın “bipolar çatışma” süreçleriyle açıklanabilecek toplumsal olayların yerini “multi polar” çatışmalarla belirlenen toplumsal olaylar aldı.

        Kendisi de sınıf çatışması temeline dayandığından bipolar bakışa sahip olan Marksist gelenek içinden gelip de post Marksist kavramlarla 21’inci yüzyılın toplumsal çatışmalarını kavramsallaştırmaya çalışan teorisyenler, “agonistik çatışma” kavramıyla ele alıyorlar İran türü sosyal hareketleri.

        KONSENSÜS YERİNE

        Çatışmaların olduğu toplumsal yapılarda çözümü konsensüsün oluşturulmasında arayan Jürgen Habermas veya bunun adalet dünyasındaki yerini anlatan John Rawls gibi düşünürlerin aksine, bu yeni teorisyenler çatışmaların mutlaka konsensüsle çözülmesi için çalışılmasına imkân olmadığını öne sürüyorlar.

        Çünkü konsensüs arayışının, taraflardan her birine savunduklarından bazı tavizler vermelerini talep ettiğini, bu yüzden bunun yerine çatışmalarda taraf olanların kendi hayat tarzları ve ideolojilerinden taviz vermeden belki de çatışmayı göze alarak hareketlenmelerinin daha sağlıklı sonuçlar doğuracağını iddia ediyorlar.

        AGONİSTİK SÜREÇ

        Agonistik süreçleri teorikleştiren düşünürlerin başında Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe’i sayabiliriz.

        Agonistik çatışma süreçlerinde iktidar sahipleriyle bir konsensüs bazında uzlaşma imkânı bulunmayan birçok farklı muhalif grubun, kendi aralarında, düşüncelerinden tavizler vermeden yeni bir radikal sivil toplum için uzlaşmalar yapabilecekleri, yeni dengeler kurabilecekleri söyleniyor.

        Bipolar çatışmaların dünyasında bu mümkün değildi; olsaydı bile bunu sağlayacak en büyük araç olan sosyal medya ortamı o dönemde yoktu. “Artık bu tür radikal uzlaşmalar ve radikal demokrasi hem mümkün hem de sosyal medya sayesinde yapılabilir oldu” deniyor.

        Bu teorinin şu anda denenmekte olduğu ülkenin de İran olduğu belirtiliyor ve “Eğer iktidar yapılarına karşı olan birçok farklı muhalif grup kendi aralarında bağlantıları güçlendirip yeni dengelere dayalı radikal bir cephe oluşturabilirse yıkılmaz gibi görünen iktidar yapısını da yıkabilirler” deniliyor.

        KARŞI SİLAH

        Tabii ki bipolar dünyaların çatışmalarına alışık olan iktidar yapılarının bu dünyada da tepkilerini koyacak yöntemler bulmaları bekleniyor ve muhaliflerin buna da hazırlıklı olmaları gerektiği söyleniyor. İktidar yapıları da muhalif cepheler gibi sosyal medyayı tepkilerini örgütlemek için kullanırsa ve bu etkili silahı muhalif cephenin elinden alırsa bunu başaracakları da belirtiliyor.

        Amerika’da bu yüzden Clay Shirky’nin bahsettiğim yazısından sonra iktidar yapıları, sosyal medyayı radikal medyaya karşı en etkin kullanma yolları üzerinde çalışıyor.

        “Sosyal medyanın bugün kalkışma denemesinde kullanıldığı İran’da da iktidarın sadece yasaklamak yerine bu medyayı karşı silah olarak kullanmayı öğrenmesi gerekebilecek” deniyor uzmanlarca.

        Diğer Yazılar