Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BENİM deneyimime göre, Türk medyasında genel yayın yönetmenleri nedense gayri ciddi olarak tanımlanabilecek yazıların hafta sonu günlerinde yazılmasını tercih eder.

        “Hafta içinde ciddi olarak ne yapıyorsunuz?” sorusuna çoğu cevap veremese de “Bir mizah, bir seks yazısı neden gayri ciddi olsun?” sorusuna verilecek cevapları olmasa da onlar halkın böyle istediğini zanneder.

        Gören de sanır ki sanki pazartesiden cumaya sapına kadar ciddi olan bu halk cumartesi birdenbire laubalileşmektedir.

        Yayın yönetmenleri âleminde bunun böyle olmadığını bilen iki istisna vardır. Ertuğrul Özkök ve Allah onu başımızdan ebediyete kadar eksik etmesin Selçuk Tepeli. İkisi de gördüğüm kadarıyla hafta boyunca gayri ciddi yazı istiyor ve teşvik ediyor.

        Bu, ikisinin de tıbben tamamen deli olmalarıyla bağlantılı olabilir büyük ihtimalle.

        Özkök, ben yazarlığa başlarken “Senden içinde fikir olmayan yazılar istiyorum” bile demişti.

        “İçinde fikir bulunmayan yazı”, söylenmesi kolay ama yapılması o kadar da kolay bir iş değildir.

        Bunun için yazı ustalığı gerekir.

        KORKUNÇ SIKICI BİR HAYAT

        Allah onu başımızdan ebediyete kadar eksik etmesin yayın yönetmenim Selçuk Tepeli, bazen bana korkunç derecede sıkıcı gelen hayatını anlatıyor nedense. Böyle bir talebim, beklentim katiyen olmadığı halde bunu yapıyor.

        Hayatında ilginç bir boyut bulup çıkarmamı mı bekliyor diye merak ettim uzun süre, hatta bunun için uğraştım da. Ama baktım, bu imkânsız. Fransa köylerinde, tarlalarda mandaların tuvaletini yapmalarını izlemenin zirveyi oluşturduğu bir hayat onunki.

        Düşünün, benim hayatım uzaktan bakanlar için yemek mesaisinden dönmüş olan bir zombinin ev hayatını çağrıştıracak kadar sıkıcı görünmeli. Selçuk bunu bile aşmayı başarıyor kendi hayatında, anlayın adamın halini.

        Sonra anladım ki adam beni sürekli manipüle ediyor. Bunu, hayat hikâyesini anlatırken bazı anlarda zaten kısık bakan gözlerinin ufuktaki bir çizgi kadar kısıklaşmasından anladım. O anlarda benim ileride kendisi aleyhine kesin kullanacağımı bildiği konulara zevkle giriyor yani anlayacağınız beynime yazı konuları serpiştiriyordu.

        ÖZKÖK’ÜN ÖLÜME TEĞET GEÇTİĞİ GÜN

        Özkök de beni bu şekilde manipüle ederdi, hatta bir defasında bunu yaparken ölüyordu bile.

        Yıllar önce bu defa Hürriyet’in Washington temsilcisiyken, Tansu, Ertuğruk Özkök bir Çin lokantasında yemek yiyorduk. Selçuk beni bir defa yemeğe çıkardı. Bunun hayat boyu idare edeceğini düşünüyor olmalı. Düşünün, gelmişim şuraya tık yok.

        Neyse dönelim Özkök’e.

        Çin lokantasında ikimiz de katiyen onu dinlemiyorduk ama o sürekli konuşuyordu.

        Benim dediklerimin mutlaka tersini yapacağını bildiğimden ve belki de ebediyete kadar susmasını sağlayacağından masada bir tabak içinde durmakta olan biberi işaret ederek “Abi bunu sakın yeme” dedim.

        Tahmin ettiğim oldu ve hemen biberi tümden ağzına attı.

        Tansu ile ben sohbete daldık ve bir 10 dakika sonra hayatımızda bir tuhaflık olduğunu ve Özkök’ten hiç ses gelmediğini fark ettik. Onun 10 dakika boyunca sessiz durması imkânsız olduğundan bir olay olduğu kesindi.

        Bir de baktık ki kıpkırmızı kesilmiş, ağzı şişmiş, bırakın ağzını kulağı bile şişmiş...

        İlk yardım çağrılması gerekiyordu. Tabii ki çağırmadık, işi büyük keyifle doğallığına bıraktık ama maalesef bundan da yırttı.

        Yazının bu bölümünü Selçuk da okusa iyi olur çünkü onda da benim dediklerimin tamamen aksini yapmak gibi bir eğilim görüyorum. Bu eğilimi kötüye kullanacağımı bilmeli ve çiftçi dayanıklılığına bence hiç güvenmemeli.

        BABAM İÇİN HAYAT KOLAYMIŞ

        Özetle yayın yönetmenim “Ciddi yaz” dese de bunu yapacak halde değilim çünkü şu an babamdayım.

        “Hayat zor mu baba?” diye sordum; o da “Hayat neden zor olsun ki? Benim gibi hayvan gibi yaşarsan hayat en kolay iş” diye başladı ve bana bir hikâye anlattı. Size aktarmak zorundayım. Bunu da parti meclislerinin olduğu, haftanın en ciddi günü olan salıya bırakmak zorundayım.

        Diğer Yazılar