Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Prens Selman, yönetimi fiilen devraldığında Suudi ekonomisini hızlı ve radikal biçimde dönüştürmeye yönelik iddialı bir program uygulamaya girişmişti.

        Buna göre Prens Selman, ülke ekonomisini sadece petrole bağımlı olmaktan kurtarıp ülke ekonomisinde yeni yatırımlarla çeşitlenme oluşturmayı planlıyordu. Hedef için de 2030 yılı konulmuştu.

        Bu iş için 200 milyar dolarlık Suudi varlık fonu devreye sokuldu.

        Ancak bir problem vardı. Bu varlık fonunun bütün üst düzey yöneticileri Suudi'ydi dolayısıyla direkt prensin komutası altındaydılar. Böylece rasyonel ekonomik ihtiyaçlara göre kararlar verilemiyordu. Daha çok prensin şahsi kararları doğrultusunda inişli çıkışlı ruhi durumuna göre kararlar alınıyordu.

        Bu da amaçlanan hedef doğrultusunda başarılı olunabilmesi ihtimalini çok düşürüyordu. Bu varlık fonu Uber ve Tesla gibi Amerikan şirketlerine de yatırımcı olduğundan Washington, Suudi varlık fonu yönetiminin bu durumdan çıkarılması yolunda Prens Selman’a baskı da yaptı. Yönetimin direkt prens etkisinden kurtarılmasını ve işin profesyonellere bırakılmasını istedi.

        Sonunda prens baktı ki işi istediği gibi götüremeyecek varlık fonuna üst düzey yöneticiler olarak çeşitli batı şirketlerinden aldığı profesyonelleri yerleştirmeye başladı.

        Bunlar işe girince işler bir süre yolunda gitti.

        Ancak bu süre çok kısa sürdü.

        Şimdi Washington’a gelen bilgilere göre bu başarılı üst düzey batılı yöneticilerin, Kaşıkçı cinayetinden ve bunda prensin rolünün Türkiye sayesinde ortaya çıkmasıyla birlikte Suudi varlık fonundaki görevlerinden bir bir istifa etmeye başladılar.

        SUUDİ RİSKİ

        Görevinde en uzun dayanan 18 ay kalmış. Şimdi boşalan profesyonel koltuklarına yine direkt prensin emri altında olan, onun şahsi işlerini gören kişiler oturmaya başlamış ve böylece hem 200 milyar doların kullanımı riske atılıyor hem de Suudi Arabistan’ın ekonomik geleceği. Çünkü Suudi Arabistan en büyük petrol ihracatçısı olma gücünü Amerika’ya kaybedince ve doğal gazda gücü de olmadığından (Bu güç Katar ve İran’da) eğer ekonomisindeki çeşitlenmeyi sağlayamazsa kısa sürede büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabilecek.

        TÜRKİYE'NİN AVANTAJI

        Bu konuları burada takip eden kaynaklar karşı karşıya olduğu bütün ekonomik zorluklara rağmen Türk ekonomisindeki sektör çeşitliliğinin onun en büyük gücü olduğunu da söylüyorlar. Bu durumun Türk ekonomisine büyük dayanıklılık ve esneklik verdiğini de vurguluyorlar.

        Türkiye’nin bu durumunun stratejik önemi de büyük, çünkü yakında Suriye’de anayasanın ortaya çıkarılmasından sonra bir ekonomik restorasyon dönemi başlayacak. Bunda Türkiye altyapı yatırımlarındaki ve inşaat sektöründeki gücü sayesinde bayağı avantajlı durumda olabilecek. Bu konuda İran’ın da beklentileri bulunduğu biliniyor ama batılı finans çevrelerinin bu işte Türkiye ile birlikte çalışmayı tercih etmeleri büyük ihtimal.

        Diğer Yazılar