Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        REKLAM

        Ne olduğunu anlatmadan önce hınzır arkadaşlarıma bir küçük uyarı getirmek istiyorum.

        "Sen karının önünde daima, evlendiğin günden beri rezildin dolayısıyla başlıktaki ‘az daha’ gereksiz olmuş" türünden yazılar yazıp aranızda sohbetler yapmayı düşünüyorsanız buna gerek yok ve haklı olsanız dahi hepinizi de kınadığımı bilmeniz gerekiyor.

        Bu anlatacağı bayağı kritik ve büyük rezalet kategorisine girebilecek bir gelişmeydi.

        Olaya girmeden önce bana yakışmayan bir şey yapacağım ve ciddi bir şeyler de yazacağım.

        ***

        Ciddi yazmakta kapasitem zaten ancak çok kısa yazıya yeter o yüzden korkmayın bu bölüm kısa sürecek sonra hemen konuya gireceğim.

        Yaşlanmanın iyi bir yönü zaten yok ama bence en kötü yanlarında bir tanesi de küçük tuvaletinizin ne zaman ne kadar büyüklükte geleceğinin ve dahası bunu ne kadar tutabileceğinizin de hiç belli olmaması.

        Örneğin diyelim ki ’Nietzsche ve hayatın anlamı’ konulu bir konuşma hazırladınız ve bu konuda aydınlanma ateşiyle yanan kitleler salonu doldurdu.

        Siz de konuşmanıza başladınız. Daha "Niet..." demeden tuvalete gitmek sizin hayatınızın en anlamlı konusu haline gelebilir.

        İzin isteyip gitseniz dönüşte salonda tek bir kişiyi bulamamanız ihtimali büyük.

        Çünkü oraya baştan toplanan kalabalığın böyle bir konuya değil ‘kısa mesajlaşmada kısaltılmış kelimeler kullanarak seksüel buluşmametotları gibi bir konuyu dinleyeceklerini sanarak yanlışlıkla geldikleri kesin.

        Tutsanız biliyorsunuz bu yaşta bu ancak saniyelerle sürecek bir gayret olacak.

        Bu ikilem bir yaştan sonra bence tüm insanoğlunun problemi.

        İnsanlıkgenelde bunu çekebilir ama konuyu benim için daha kötü yapan boyut bunun dışındaki her konuda olduğu gibi karım.

        Hayır, Rana cezalandırmak için küçük tuvaletimi tutmamı istemiyor. Henüz daha o aşamaya varmadık.

        Ama istemeden de olsa bazı sonu facia ile bitebilecek durumlar da yaratıyor. Bu onun için hiç sorun değil, genlerinde bir tuhaflık var ve benim için sonu felaketle bitebilecek gelişmeleri hiç zorlanmadan, üzerinde fazla plan filan da yapmadan hazırlayabiliyor.

        ***

        Örneğin geçenlerde sebze yemeği istedi canı ve mutfağa girdi.

        Ben bu yazım gibi bir şaheserin planını yapmak için masamdayım.

        Plan yapacağım ama yine küçük tuvaletim gelmek üzere bunu hissediyorum.

        İnsan kendi küçük tuvaletinden nefret edebilir mi? Ben ediyorum!

        Doktor arkadaşlarıma bir ara "Bu iş için gerekli olan tüm organlarımı alın" diye yalvardım. "İsterseniz mahkeme kararı bile çıkartabilirim..." "Diğerleri olmadan şimdi yaşadığın gibi yaşayabilirsin ama böbreklerini alamayız bu imkansız" dediler.

        ***

        "O zaman gender değişimiyapayım kadın olayım benim için şu anda bu fark etmiyor" bile dedim. Onlar da "Bir problem var arzu ettiğin gibi kadın da olsan bu küçük tuvalet işinden kurtuluşun yok. Bununla yaşamayı öğren" dediler. Öğreneceğim ama buna biraz zaman var.

        O gün Rana mutfaktayken ben masamdan tuvalete kalkmamak için uğraşıyordum. Çünkü bu yazıda çokça örneklerini gördüğünüz gibi olağanüstü dahice fikirlerim vardı ve bunları tuvalette unutmak istemiyordum.

        Ama olmadı tam kalkacaktım ki karımın o olağanüstü tabiattaki tüm doğal sesleri "Acaba ne oldu şimdi ne tür felaket var acaba" diye susturabilen sesini duydum.

        "Serdar bir dakikamutfağa gelir misin" dedi.

        Bir şey soracaktır herhâlde deyip gittim. Tuvalete ondan sonra acil gidecektim.

        ***

        "Şu sepeti tutar mısın yıkamakta olduğum sebzeleri bunun içine koyacağım" dedi.

        "Rafın üstüne koysana sepeti" dedim, bu yaklaşık 4-5 dakika süren bir azarlama süreci başlattı. Özetle içinde yıkanmış sebze bulunan bir sepeti deterjanların durduğu rafa koymayı önermem benim onun ve çocuğumun ölümünü istememle aynı anlama geldiği yolunda bir şeyler söyledi. Ben düşüncesizliğim için özür diledim ve sepeti tutmaya başladım.

        Rana normal insanlardan bu konuda da kendini farklılaştırıyor. Bir patlıcannormalde kaç dakikada yıkanır sizce. 5 veya 8 dakika değil mi? Rana ise her sebzede sanki ebola ve daha kötüsü virüsler varmış gibi davranıyor.

        İlk önce sebzeler sirkeli suyla dezenfekte ediliyor sonra da onların üzerine sinmiş olabilecek sirkeyi atmak için her biri yarım ile bir saat arası yıkanıyor. Dipsomani hastalığı olmalı herhalde bu. Her şeyde, her konuda çıkıyor bu dipsomanisi. Dibine kadar gidiyor yani.

        Neyse ben orada çişimi tutmaya çalışarak duruyorum. Ama bu arada musluk da devamlı akıp duruyor. Zaten her an patlayacak durumdaydım bir de musluktan devamlı akan su... İşin sonu bir büyük felakete doğru gidiyordu.

        ***

        Hastanede yatığım zamanda ben tuvaletime çıkmaya zorlandığımda hemşireler musluğu açarlardı ve ben hemen işimi görürdüm.

        O mutfakta da aynı şey olmak üzereydi. Bir ara karıma "Sebzeleri tuvaletteki mutfakta yıkayalım mı" demeyi bile düşündüm ama bunun onun beni öldürmesine yol açacağına emindim.

        Sonunda bir ara ne olursa olsun artık tutamayacaktım ve her şeyi bırakmak üzereydim.

        Bir mucize oldu.

        ***

        Tam başlıyordum ki kapı açıldı ve oğlum içeriye girdi. "Şu sepeti bir dakika tut hemen geliyorum" dedim ve tuvalete koştum. Karım arkamdan "Zaten bir işe de yaramazsın her işi yarıda bırakırsın" diye konuştu. Oğlum da bana "Şimdi başka işlerim var" diyordu. Bir dakikada dönemedim tabii ki çünkü işimi bitirmem galiba 10 dakikaya yakın filan sürdü.

        Bunu mutfakta kaçırsaydım küçük boyutlu bir sel faciası bile olması ihtimal dahlindeydi.

        Diğer Yazılar