Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün Türk insanını Game of Thrones’ı seyredenler ve seyretmeyenler diye ikiye ayırabilirsiniz. Ayrıca bir başka ayrım Atatürk Havalimanı'nı özleyenler ile özlemeyenler arasında da yapılabilir.

        Ben Ertuğrul Özkök gibi Atatürk Havalimanı nostaljisi yaşayanlardanım.

        Ama ne yapacaksınız kapanmış havalimanına indirilmek için ısrarcıolamayacağıma göre ilk yeni havalimanı deneyimimi mecburen geçen salı sabahı yaşadım.

        İzlenimlerim şöyle:

        ***

        Baştan hemen şunu söyleyeyim, bu konuda 'on the record' olabilirimçünkü kendimden eminim. Bu havalimanının diz ameliyatı olmak için Türkiye’ye gelmiş olan yolcular düşünülerek inşa edilmediğikesindir. Hatta onların ölmesi bile amaçlanmış olabilir.

        Uçaktan çıktıktan sonra sakat dizinizle kendinizi zorlayarakçıkışa yürümeye çalışanız dört-beş saat sonra kapıya vardığınızda aslında bir ameliyatla kurtulması mümkün olan bacağınızı kesmek zorundakalacaklarını bile bir ihtimal.

        REKLAM

        ***

        Tabii biliyorum talep ettiğiniz takdirde sizi tekerlekli sandalye ile kapıya ulaştırıyorlar.

        Ama ben bu işi üstlenecek personele kıyamadım.

        Eski birMarksistolarak hiç bir emekçi kardeşimi bu azaba sokamazdım. Okadar uzun yolda bir de beni itmek zorundakalacak insanın iflahı kesilebilirdi.Ben çıkışa varırdım da itmeyi yapacak kişinin kalp krizinden ölmesi kesindi.

        REKLAM

        ***

        Havalimanı tasarımına meraklıyımdır. Monocle dergisinin modern hayatı analiz eden yazılarında bu konudaki tüm yazılarını okudum, bugün bir havalimanının iyi olarak tanımlanması için içine girildikten sonra uçağın kapısına en çabuk vardıran veya uçaktan çıkınca en kısa yoldan sizi dışarıya çıkaran havalimanları anlatılıyor.Tüm tasarım bu meseleyien güzel çözmeye odaklanmış durumda.

        Galiba Türkiye bu konuda da farkını ortaya koymak amacıyla bu işi farklı yapmaya çalışmış ve bunu da başarmış.

        REKLAM

        ***

        Siz ne yaparsanız yapın sabah erken saatlerde inen bir uçakla gelmeyin bu havalimanına. Çünkü sonuç oldukça ürkütücü olabiliyor. Erken saatlerde fazla kalabalık da olmayınca ortalık bu büyüklük içinde hayli ürkütücü olabiliyor. Aslında bu havalimanının hiç bir zaman kalabalık görünmesi mümkün olmayabilir çünkü bu büyüklükle kalabalık olsa da küçük görünür.

        New York uçağım sabah saat 5'te indi. Kapıdan çıktım. Uzun, ıssız bir büyük koridor görünüyordu. Aniden bir Halloween İstanbul filmi sahnesindeymişim gibi geldi bana.Her an koridorun uzak ucunda elinde baltasıyla filmin şizofren katili Jason’u göreceğim ve onun da beni beklemekte olacağını düşündüm. Bir başka aklıma gelen ürkütücü düşünce ise Jason yerine o uzak koridor ucunda Woodstock konseri için incelemelerini bitirmek için dış uçuşuna gelmiş olan Ertuğrul Özkök’ü göreceğimdüşüncesi de ürpertti içimi.Açıkça söyleyeyim bu Jason alternatifinden benim açımdan daha ürperticiydi.

        O ortamda başıma bir ş gelseydi kimse beni kurtarmak için kılını bile kıpırdatamazdı çünkü herkes çıkışa ulaşmak için çölde son gayretini kullanan susuz kalmış insanların çaresizliğiiçinde hayata kalma mücadelesi veriyordu.

        REKLAM

        ***

        Yolun bu kadar uzun olmasının bir avantajı da var tabii ki. Bavullar hiç geç gelmiyor. Uçak çıkışından bavul alanına yol o kadar uzun ki bavullar siz vardığınızdaçoktan gelmiş oluyor.

        Hatta yolu biraz daha uzatsalardı bavullarınız siz çıkmadan önce evinize bile varmış, içindeki eşyalar da çıkarılmış ve dolaplara yerleşmiş olabilirdi.

        Diğer Yazılar