Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gerçi özellikle Leviethan doğalgaz rezervinin bulunmasından itibaren Akdeniz’in her an üzerinde savaş bulutlarının dolaşmaya başlanacağı bir mavi alan olacağı belliydi uzun zamandır.

        Çünkü büyük paralar, büyük çıkarlar söz konusu ve Akdeniz’den kendisine pay çıkarmak isteyen tüm güçler de harekete geçmiş durumdalar.

        Türkiye, Akdeniz’deki haklı çıkarlarını korumak için neredeyse tüm dünyayı karşısına almış durumda. Tarihimize bakarsanız Türkiye’nin bunu yapmaya mecbur olduğunu da net biçimde görebilirsiniz.

        *

        Basit bir dünya haritasını objektif değerlendirmeyi başarabilen global dünyadaki her ortalama zekalı insan bile bu mücadelesinde Türkiye’nin haklılığını görebilmeli diye düşünüyor insan değil mi?

        Ama böyle olmuyor tabii ki, çünkü ne o haritalar ne de değerlendirmeyi yapacak beyinler objektif.

        *

        Coğrafyanın bir kader olup olmadığı üzerine çok sayıda yazı var birçok dilde.

        Dünya coğrafyası tek başına, olduğu gibi bırakılsaydı, buna insanın bir müdahalesi hiç olmasaydı belki o zaman coğrafyanın bir kader olup olmadığı gerçekten tartışılabilirdi.

        Ancak insanın müdahalesi olduğundan coğrafya kader olmaktan çıkmış ve siyasi müdahalelerin ve manipülasyonların bir aracı olmuştur. Doğal olmayan haritalar bizim gibi ülkelerin kaderi haline getirilmeye çalışılmıştır.

        REKLAM

        Türkiye bunu özelikle anlamalı ki, bugün Akdeniz’de olan hiçbir gelişmenin tesadüfi olmadığını ve bütün bu gelişmelerin yıllar önce emperyalistler tarafından planlanmış olduğunu herkes iyi bilsin.

        *

        Dönemin emperyalist merkez ülkeleri olan Birleşik Krallık ile Fransa arasındaki Sykes Picot Antlaşması 1916 yılında imzalanmıştır. Bu anlaşma ile dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu'nun miras bırakacağı topraklarının dağılımı iki emperyalist ülkenin adamları tarafından kapitalist dünya sisteminin geleceği de düşünülerek yapıldı ve coğrafyamız kader olmaktan çıkarıldı, siyasi müdahale ve manipülasyonun aracı haline getirildi. Bu anlaşma o dönemde gizli tutulmuş ve daha sonra Rus İmparatorluğu tarafından da onaylanmıştır.

        *

        Bu konularda fazla teorik düşünmeye de gerek yok. Ege ve Akdeniz'de yapılacak kısıtlı bir gezi bile insana bu sınırlar acaba nasıl belirlenmiş diye düşündürmeli ve ortada bir oyun olduğu hemen anlaşılabilir.

        Aslında o sınırlarda hiçbir şeyin doğal olmadığı ve o sınırlardaki her kıvrımın, her göze çarpan aksamanın insanlar tarafından belirlendiği ve gelecekte bugün yaşananların olması için geçmişte planlanarak yapıldığı anlaşılmalı.

        *

        Şimdi diyeceğim belki komplo teorisine girebilir ama bana göre emperyalistler Osmanlı İmparatorluğu dağılırken ilerde bölgede tekrar ipleri ele alabilmek için o sınırları oluşturmuşlardır. Ve bunu yaparken de o zaman bile bölgede zengin enerji kaynakları olabileceği yolunda ellerinde ilk tespitler, tahminler de vardı

        Sykes Picot gizli anlaşması 29 Nisan 1916'da Kut’ül Amare kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra 16 Mayıs 1916’da oluşturulmuştur.

        *

        Bu tarihi bildiğimiz takdirde bugün Akdeniz’de yaşanmakta olan sinir savaşında Türkiye’nin haklı olduğunu ve özellikle mavi vatanımızın sınırlarını yeniden çizip tarihi haksızlıkları ortadan kaldırmaya hakkı olduğunu söyleyebiliriz.

        Yunanistan, Fransa kendi savundukları Navtex’leri Sykes Picot ve onun takipçisi dönemin emperyalist planlarına dayandırıyorlar, Türkiye ise kendi Navtex'lerini bir tarihi büyük haksızlığı ortadan kaldırma meşru çabası üzerine inşa ediyor.

        Tarihi doğru okursak Akdeniz’deki mücadelenin meşru kazananı şimdiden bellidir bence. Türkiye baskılara iyi dayandığı takdirde bu işten zaferle çıkması büyük ihtimaldir. Çünkü meşru hiçbir yanı olmayan, üstelik tarihi sinsi oyunları da ortaya çıkmış olan güçlere karşı kendi tarihinden gelen meşru haklarının savunuculuğunu yapmaktadır Türkiye ve bence bu işteki haklılığı tarihe de sonunda geçecektir.

        Diğer Yazılar