Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sol düşünce tarihinde, Marksist doktrin içinde üniversite kurumunun nasıl ele alındığını ve bu kurum hakkında nasıl düşünülmeye çalışıldığını tam anlamadan bugün sadece tek bir üniversitenin ideolojik kontrolü üzerine çıkmış gibi görünen bir tartışmanın tüm taraflarca neden bu kadar büyütüldüğünü tam anlayabilmek imkansız.

        Bunu yapabilmek için bence doktrinin temel kitaplarını yani Marks ve Engels’in klasiklerini daha sonra da dünyanın yeni gelişen koşullarına göre doktrine yeni anlamlar katmaya çalışan Antonio Gramsci ve Louis Althusser’in çalışmalarını bilmek gerekiyor.

        İtalyan Marksist teorisyen Antonio Gramsci, Marksist doktrine kültürel hegemoni üzerindeki teorisiyle önemli katkısını yapmıştır. Buna göre kapitalist toplumlarda hakim sınıf yani burjuvazi, toplum üzerindeki kontrolünü ve hakim sınıf olarak egemenliğini sürdürmek için kültürel hegemoni de kurmak zorundadır.

        "Kapitalist toplumun yeniden üretimini (sürekliliğini) sağlamak için hakim sınıf devletin gücünü kullanmakla yetinemez aynı zamanda sivil topluma ait olan kurum ve kuruluşlarda da kültürel ve ideolojik hegemonyasını sağlamak zorundadır" der Gramsci ve sonra da bu kültürel hegemonyanın kuruluş ve sürdürülüş biçimlerinin teorik çerçevesini çizer.

        ALTHUSSER DEVREYE GİRİYOR

        Fransız Marksist düşünür Louis Althusser, Antoni Gramsci’nin kurmuş olduğu teorik çerçeveyi bir adım daha ileriye götürür. Kolay anlaşılırlık sağlamak için özetleyerek söylersek Althusser’e göre kapitalist toplumlarda burjuvazinin hegemonyasını (hakimiyetini) sağlaması için elinde başlıca iki aygıt türü vardır. Bunlardan birincisi baskıcı devlet aygıtları diğeri de ideolojik devlet aygıtlarıdır. Bu yaklaşıma göre polis, mahkemeler, adalet sistemi ve hapishaneler (hapishaneler konusunda sadece bir beyin egzersizi yapmak için olsa bile Michel Foucault’un ‘Hapishanenin Doğuşu’ kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ederim) baskıcı devlet aygıtlarına örnek oluşturur .

        Konumuz üniversiteler olduğundan bu kavramlaştırmada bizim için İdeolojik Devlet Aygıtları daha önemlidir. Althusser kapitalist üretim biçiminin ve burjuva sınıfının yeniden üretimi (hakimiyetinin sürmesi) açısından baskıcı devlet aygıtlarının kendi başlarına yetmeyebileceğini ve ideolojik hegemonyanın oluşturulma ve sürdürülmesinin daha önemli olduğunu söyler. Bu yaklaşımın Gramsci teorisine benzerliği nettir. Zaten Althusser teori yaparken Gramsci’ye entelektüel borcunu daima ifade etmiş ve onun teorisini gelişmiş kapitalizmin yeni şartlarını daha iyi anlamak için bir adım daha ileriye götürmüştür.

        Bu noktada bir dipnot daha vereyim. Karl Marx kapitalist üretim biçimini oluşum aşamasında incelediğinden çağımızın gelişmiş kapitalizmi üretim biçimi olarak anlayabilmeniz için muhakkak Ernest Mandel’in ‘Late Capitalism’ (Geç Kapitalizm) kitabını okumalısınız.

        Althusser, Marksizmin klasik metinlerinde var olduğunu iddia ettiği ‘ekonomik determinizmi’ yani ekonomik altyapının üstyapı denilen siyaseti, ideolojiyi ve kültürü belirlediği yolundaki yaklaşımı çok kısıtlayıcı bulmuş ve kültürel ve ideolojik yapıların kendi başlarına ekonomik yapıdan bağımsız önemleri ve belirleyicilikleri olabileceğini savunmuş ve ideolojik ve kültürel süreçleri de teorik yaklaşımı bağlamında kendi başlarına incelemiştir.

        Eğer bugün yaşamakta olduğumuz hayatı ve şahit olduğumuz bazı gelişmeleri teorik açıdan düşünmek istiyorsak Althusser’in ideoloji konusundaki teorik yaklaşımını da bilmemiz gerekir.

        Althusser ideolojilerin maddi bir varoluşları olduğunu yani sadece düşüncede değil gerçek yaşamda da nerdeyse fiziksel varlıkları olduğunu söylemiş ve ideolojiyi bireylerin kendi gerçek yaşam koşullarıyla kurmuş olduğu hayali ilişki olarak tanımlamıştır.

        İngiliz Marksist Perry Anderson ‘Considerations on Western Marxism’ başlıklı kitabında Althusser’in teorik çerçevesini dostane bir yaklaşımla eleştirmiş ve "Eğer bütün sivil topluma ait kuruluşları ideolojik devlet aygıtı olarak nitelendireceksek bunlardan her hangi birinde, örneğin bir üniversitede, kazanılan bir öğrenci seçimini bile burjuva rejimine vurulmuş bir darbe olarak nitelendirmek mümkün hale gelir" demiştir.

        Althusser’in ideoloji tanımıyla, Perry Anderson’un bu eleştirel yaklaşımını bir arada aldığımızda bugün üniversitelerimizde yaşanan birçok gelişmeyi anlamamız açısından iyi bir teorik başlangıç çerçevesi oluşturabiliriz sanıyorum.

        OKUMA ÖNERİLERİ

        Bu yazıyı oluştururken yeniden okumayı zorunlu bulduğum kitaplar aşağıda. Marksist olmasanız da bunları zihinsel egzersiz ve beyninizi sağlıklı geliştirmek için okumanızı tavsiye ediyorum

        Louis Althusser:

        1- İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları

        2- Yeniden Üretim Üzerine

        Antonio Gramsci:

        3- Hapishane Defterleri

        4- Seçme Yazılar 1916-1935

        Perry Anderson:

        5- Batı Marksizmi Üzerine Düşünceler

        Ernest Mandel:

        6- Geç Kapitalizm

        'Neo-Marksizm' genel başlığı altında özetlenebilecek bu yaklaşımları daha detaylı öğrenmek için New Left Review’ın eski sayıları veya bu tartışmaların Türkçede iyi incelemesi için Birikim dergisinin eski sayılarındaki yazıları tavsiye ediyorum.

        Diğer Yazılar