Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ŞİKE yasası Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından veto edilmeseydi Gülen Cemaati ile AKP arasındaki ilişki az daha bozuluyordu.

        Gülen hareketi içinde yer alan insanlar, yasalarda hiçbir insana, gruba özel davranılmaması gerektiğini vetodan önce her yerde söylemeye başlamışlardı.

        Cemaat zaten Anayasa hazırlama çalışmalarının yavaş gitmesinden rahatsızdı. Ve bu konuda AKP'nin daha aktif olmamasından ve çok daha reformcu fikirler oluşturmamasından rahatsızlık duyuyordu.

        İşte bu ortamda her şeyin üstüne gelen şike yasası, cemaatin iktidara karşı tavrını gerçekten derinden etkiler hale gelmişti.

        ANADOLU KAPLANLARININ İSTANBUL TEPKİSİ

        Şike yasası, cemaatin içinde olan Anadolulu işadamlarının tepkisine yol açıyordu. Türkiye'nin yükselen yeni burjuvazisini oluşturan bu kesim, futbolda İstanbul hegemonyasından da ciddi bir biçimde rahatsız oluyor ve şike yasasının bu hegemonyayı sürdüren yerleşik düzeni koruma amacı taşıdığını düşünüyorlardı. Gülen hareketi içinde olan insanlarla yaptığım konuşmalarda, çoğunun yerleşik düzeni temelden değiştirme amacı taşıyan Başbakan Erdoğan'ın futboldaki yerleşik düzenin sürmesine izin verecek bir yasayı neden desteklediğini anlamadıklarını söylediklerini duydum.

        Cemaat, bunun AKP'nin reformcu algısına gölge düşüreceğini ve gelecek için kötümserlik yarattığını da düşünüyordu.

        Yani anlayacağınız, şike yasa tasarısı nedeniyle cemaat ile iktidar arasındaki inişli çıkışlı ama hep süren ilişki neredeyse kopma noktasına geliyordu. Cumhurbaşkanı Gül, vetosu sayesinde böyle bir gelişmeyi de önlemiş oldu.

        SIRA ANAYASA STRES TESTİNDE

        Hareketin içinde yer alan işadamları, yazarlar ve gazetecilerle konuştuğumda, aynı stres testinin Anayasa konusunda da yaşanacağı izlenimini alıyorum.

        Cemaat, Anayasa değişikliği konusunda çok duyarlı ve gerçek reformlara yol açacak demokratik bir Anayasa'nın hızla yapılması gerektiğini ve Türkiye'nin önünün ancak böyle bir Anayasa'yla açılacağını düşünüyor.

        Hükümetin yeni Anayasa konusunda gerektiği gibi hızlı gitmediği ve gerçek reformlara yol açacak tartışma alanlarını açmadığı da düşünülüyor.

        Şike yasasının vetosu öncesinde yaşanan stresin (öyle yoğun bir stres vardı ki ben "Belki Cumhurbaşkanı veto eder" dediğim zaman, cemaatten arkadaşlar "Edeceğini sanmıyoruz" diyerek kötümser konuşuyorlardı ama veto bu kötümser havayı bozdu) Anayasa konusunda da yaşanması durumunda çözümün nasıl olacağı henüz net değil, ama diyalog yolları açık bırakılıyor ve yoğunlaşacak diyalogla sorunun aşılacağı umuluyor.

        ***

        Amerika dağılıyor

        POSTA servisleri, bir toplumun temelini sağlam tutan harç gibidir. İnternet döneminde bile bu böyledir.

        Sıradan insanların birbirleriyle haberleşmeleri, günlük rutin işlerin yürümesini sağlayan mektuplaşmalar, resmi bildirimlerin posta servisi üzerinden yapılması, ayrıca mahallelere konulan posta kutuları ve onları belirli saatlerde ziyaret eden tanıdık postacı sayesinde toplumsal ilişkiler ayakta tutulur.

        Amerikan kültüründe posta idaresinin ve postacıların özel anlamları ve önemi vardır.

        Bu yüzden posta servisi iflasın eşiğine geldiği için birçok kısıntıya gidileceğini, ilk önce birinci sınıf posta servisine son verileceğini ve verilen mektubun Amerika içinde bir gün sonra muhakkak iletileceği garantisinin artık verilmeyeceğini okuduğumda posta servisindeki bu dağılmanın ABD'nin yaşamakta olduğu sosyal ve ekonomik krizin bir metaforu olduğunu düşündüm.

        Bu açıdan bizim PTT'nin son yıllarda yaptığı değişimler de özel anlam kazanıyor. PTT hem görünümü yeniledi hem de hizmetlerini artırdı ve kaliteli oldu.

        Bu da belki yeni ve güçlenen Türkiye'nin metaforu olarak kabul edilebilir.

        ***

        Cesur kadın

        BU dünyada Hindistan ve Pakistan kadar birbirlerine önyargılı olan ve anlamsız bir şekilde düşmanlık sürdüren iki ülke daha herhalde yoktur.

        Bu iki ülke birbirlerine kinlerinde hayli vahşide olabiliyorlar. Bu ortamda bir kadının çıkıp iki toplumun da önyargılarını karşısına alma cesareti göstermesini çok sevdim.

        Veena Malik'ten bahsediyorum... Bu güzel Pakistanlı model, Hindistan'da yayınlanan FHM Dergisi'ne hayli cesur bir poz verdi ve koluna da Pakistan'ın korkulan gizli servisinin baş harflerini yazdırdı.

        Kadın, "Benim fotoğrafımı gören Hintliler bunun nasıl olsa bir Pakistan gizli servisi operasyonu olduğunu düşünecekler. Bari ben şimdiden bunu öyle düşüneceklerin yüzüne vurayım" diyerek açıklıyordu bu durumu.

        Bu arada farkında mısınız, bazen Hindistan, Pakistan, Senegal ve Etiyopya'dan olağanüstü güzel kadınlar çıkıyor ve Batı'daki tüm önyargıları darmadağın ediveriyorlar. Veena Malik de böyle önyargıları parçalayan bir kadın. Kapağından anladığım kadarıyla Hint FHM'si son derece kaliteli ve cesur bir dergi. Hindistan'da yayıncılığın ne kadar dinamik olduğunu sadece bu örnekten bile anlayabiliriz.

        Diğer Yazılar