Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TENTESİNDE toplu iğne ucu kadar deliği olan mekânlar bile sigara içirtiyor maalesef İstanbul’da.

        Bu kadarla da kalmıyor…

        Otellerin tek bir penceresi bile olmayan yerin dibindeki balo salonları, barların çoğu, kulüplerin hemen hepsi içirtiyor bu mereti. Hatta baca gibi tüten puroyu da…

        Geçenlerde de bahsetmiştim “İçirtmesek kimse gelmez” diyen mekân sahiplerinden. Onlar da haklı bir taraftan. İçirtmeseler içirtene gidecek müşterileri.

        Bu durumda olan yine biz içmeyenlere oluyor. Zira nüfusun çoğu kullanıyor sigarayı.

        Geçen hafta sonu Bodrum’daydım. İlaç gibi geldi resmen havası, suyu…

        Daha sezon açılmadığından Türkbükü ve Yalıkavak gibi merkezlerde henüz bir hareketlilik yok. Olan biten ne varsa Bodrum merkez ya da Marina civarında…

        ÖRNEK OLSUN

        Ana caddedeki kafeler, restoranlar ve barlar cıvıl cıvıl Bodrum’da.

        Onlardan biri olan Apiko’ya balık yemeye gittik cumartesi akşamüstü. Hava mis. Güneş daha gitmemiş. Haliyle mekânların iç bölümünde değil, tenteli ya da bahçe bölümünde oturuyor insanlar.

        Akşam hava serinleyince üşürüz diye yanları raylı camlarla, üstü ise tenteyle kapanıp açılabilen kış bahçesi bölümüne oturduk Apiko’nun.

        Ancak henüz hava sıcak olduğundan hem ön, hem de yanlardaki camların çoğu, tentenin ise yarısı açıktı. Böyle olunca bizim içiciler yakıverdiler sigaralarını. Hemen garson arkadaş gelip burada sigara içmenin yasak olduğunu ve ancak camla çevrili bölümün dışında içebileceklerini söyledi bizimkilere.

        Hem de bu bölümde bir tek biz oturuyor olmamıza rağmen.

        İşte kurala uymak bu! Bravo Apiko’ya! Darısı İstanbul mekânlarının başına…

        ***********

        DUR VE MÜZİĞİ DİNLE

        Yıllarca İstanbul’da yaşadıktan sonra Bodrum’u mesken tutup Maksimum Yaşam Merkezi’ni kuran hekim Halil Ertürk’le tanıştık Bodrum Apiko’da o gün.

        Bir doktor bulunca hemen soru yağmuruna tutarız ya, biz de aynen öyle yaptık. Ama bakın ne değişik cevaplar aldık.

        İşte onlardan biri…

        “Soğuk bir ocak sabahı, Washington DC’deki metro istasyonlarından birinde bir adam, bir saat boyunca, altı Bach parçası çalıyor kemanıyla. Bu sürede yaklaşık iki bin kişi geçiyor önünden. Altı kişi durup dinliyor. Yirmi kişi de para veriyor. Sonunda 32 dolar para topluyor kemancı.

        Bu kemancı Joshua Bell. Yani dünyanın gelmiş geçmiş en iyi müzisyenlerinden biri. 3 buçuk milyon dolar değerindeki kemanıyla bugüne kadar yazılmış en komplike ve zor parçaları yorumluyor.

        İki gün önce Boston’da gerçekleştirdiği kapalı gişe konserinin en ucuz bileti 100 USD, Bell’in.

        Ve soruyor Ertürk: “Dünyanın en iyi müzisyeninin, en iyi enstrümanıyla çaldığı en iyi parçaları dinlemeye ayıracak bir dakikamız yoksa kaçırdığımız ya da kaçıracağımız ne çok şey olduğunu düşünebiliyor musunuz?”

        Zira o durup dinleyen altı kişi yüzünde hafif bir tebessümle devam ediyor yoluna. Yani sanatın rolü, en az zihinsel, ruhsal, duygusal denge kadar önemli sağlıklı bir yaşam yolunda.

        ***********

        DAMAKTA KALAN TOP 3

        - Bodrum Kısmet Lokantası’nın lahmacunu

        - The Marmara Bodrum’un hamburgeri

        - Bodrum Memedof’un fener kavurması

        Diğer Yazılar