Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yurtdışında okuyan oğlum İstanbul’a gelince, kaptığım gibi Bodrum’a gelmiştim önceki gün. Çünkü anneannesiyle birbirlerine büyük bir özlem duyuyorlardı. Geleli hepi topu 1 gün olmuştu. Yani ikinci gecemizdi annemin yazlık evinde konaklamamızın.

        Oğlan yemeği yedikten sonra arkadaşlarıyla dışarı çıktı. Biz de anacığım ve küçük ağabeyimle yemek üzeri demlediğimiz çayımızı içerken koyu ve derin bir sohbet yaptık. Babamı andık. Eskileri hatırladık falan. Birbirimize bir şeyleri anımsattık.

        ÖNCE İNANILMAZ BİR GÜMBÜRTÜ KOPTU

        Bu keyifli sohbet sonrası odalarımıza çekildik. Annem dizlerinden rahatsız olduğu için alt kattaki odada yatıyor. Ağabeyim de gece yalnız kalmasın diye onun yanında. Ben de üst kattaki odalardan birinde. Banyoya gittim, elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçaladım ve en son yatağa girmeden de oğlumu bir yokladım telefonla.

        “Aman oğlum sakın alkol almayın. Burada yollar biraz tehlikeli, arabayı yavaş ve dikkatli sürün” mealinde bir yığın tembihten sonra da yatağa uzandım.

        Belki 5, belki 6 saniye sonra... Önce inanılmaz bir gümbürtü koptu yerin altından. Sonra da başladı sallanmaya. Ama öyle böyle değildi. Annemin “Aşağı innn!!! Kızım aşağı innn!” şeklindeki bağırışlarını duyuyordum ama öyle sallanıyordu ki yeryüzüyerimden kıpırdayamıyordum.

        O 17 SANİYE BANA SAATLER GİBİ GELDİ

        Hâlâ yazarken bile tüylerim diken diken oluyor inanın. O an yapabildiğim tek şey, evin az sonra üzerime yıkılacağını düşünüp dua etmekti. Çok iyi hatırlıyorum ağzımdan şu cümlelerin döküldüğünü: “Ey Allah’ım... Sen bana neyi layık görüyorsan ona amadeyim.”

        Sonradan öğrendik ki 6.6 büyüklüğündeki ilk sarsıntı hepi topu 17 saniye sürmüş. Ama inanın değerli okurlarım, bana saatler gibi geldi o 17 saniye. Ben ki 1999’daki 2 depremi de yaşamış bir insanım.

        Gölcük Depremi’nde Avşa Adası’ndaki yazlığımızdaydım. Adapazarı’nda ise İstanbul’daydım. O 2 deprem de çok şiddetliydi ve çok ağır sonuçları oldu biliyorsunuz, ama sanırım depremin merkez üssüne olan yakınlığından olsa gerek büyüklüğü o depremlerden daha düşük olmasına rağmen çok ama çok daha fazla hissettik bu sarsıntıyı.

        TWEET ATTIKTAN SONRA ARKADAŞLARIMI ARADIM

        O ilk sarsıntı biter bitmez fırladım yataktan. Şarjdaki telefonumu almak için uzandığımda ise bir daha salladı. Bu sarsıntı çok değil, 5 saniye falan sürdü. Koşarak aşağı indim. Anneciğim zaten rahatsız, korkudan kadıncağız tir titriyordu. Ağabeyim keza öyle.

        Sitedeki bütün komşular dışarı fırlamıştı. Herkes bir şeyler söylüyordu birbirine, bense oğluma ve arkadaşı- na ulaşmaya çalışıyordum. Çok şükür birkaç saniyede telefonu açtı. Sesini duydum, bir kez daha şükrettim ve gazetecilik refleksi işte hemen ardından sosyal medyaya göz attım, depremle ilgili haber var mı yok mu diye.

        Daha hiçbir şey yoktu. Sanki sadece biz duymuş gibiydik bu depremi. Bunun üzerine bir tweet attım haber vermek için. Ve ondan sonra da diğer dost ve arkadaşlarımı aramaya başladım.

        AMERİKALI ARKADAŞIM ANNA DARBE OLUYOR SANMIŞ

        Elektrikler Bodrum’da çoğu yerde kesilmişti, ama depremin merkez üssü Kos Adası’nın hemen karşısında olmamıza rağmen bizim elektriklerin kesintiye uğramaması büyük bir şanstı.

        Bu arada size ilginç bir anekdot daha aktarmak istiyorum değerli okurlarım. Oğlumdan sonra ikinci telefonum Amerikalı arkadaşım Anna İlhan’a oldu. Beraber geldik Bodrum’a ve bize çok yakın bir sitede kiralık bir ev tuttuk. Anna, Amerika’dan gelen iki küçük kız yeğeniyle orada kalıyor.

        Telefonu açar açmaz, “Bacım neler oluyor?” diye sordu. Daha evvel hiç deprem yaşamadığı için Anna başka bir şeyler oluyor sanmış. “Sen telefonda deprem olduğunu söyleyince kadar ben yerin altından gelen gürültüyü 15 Temmuz’daki F16’ların sesine benzettim ve yine öyle bir gece yaşanıyor sandım” diyor.

        Düşünün o gece, yani 15 Temmuz bir yabancıda bile nasıl bir travmaya sebep olduysa, benden olayın deprem olduğunu öğrenince derin bir ohh çekmiş Annacığım. Dün o geceyle ilgili etrafa konuşurken, “Darbe sandım, çok korktum, neyse ki depremmiş!” derken gülüyordu.

        CAN KAYBI OLMAMASINI İMAR PLANINA BORÇLUYUZ

        Neyse işte... Korkutucu ve uyarıcı bir gün yaşadık önceki gece. Allah’a şükürler olsun ki Bodrum’da deprem dolayısıyla herhangi bir can kaybı yok. Ama samimiyetle söylüyorum bunu imar planlarına borçluyuz.

        Eğer böyle bir sarsıntı çarpık kentleş- menin, kötü yapılaşmanın merkezi olan İstanbul’da ya da İzmir’de falan olsaydı hasar çok ama çok büyük olurdu.

        Bodrum’u bu kadar şiddetli depreme rağmen yıkmayan tek şey, evlerin tamamının yüksek katlı olmaması. Düşünün... Bizim sitede 150’ye yakın ev var. Dün site yönetiminden öğrendim, tek bir evde, tek bir küçük çatlak dahi oluşmamış.

        Neredeyse 30 yıllık olan bu evlerin tamamının bu şiddetli depremi hasarsız atlatması depremlerin değil, çürük ve kalitesiz yüksek binaların insanları öldürdüğünü bizlere bir kez daha gösterdi...

        HEPİMİZE GEÇMİŞ OLSUN... ALLAH BİR KEZ DAHA YAŞATMASIN... Amin...

        Diğer Yazılar