Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖVÜNMEK gibi olmasın ama seçim nabzını iyi tutan gazetecilerden biriyimdir. Genellikle öngörülerim tutmuştur ve bunu da beni yakından tanıyan insanlar bilir. Tabii benim bu konuda başarılı olmamın bir değil, birkaç nedeni var. Birincisi, -ki kanımca en önemli olanıdır bu- deyim yerindeyse sokakta yaşayan gazetecilerdenim. Arabam yok. Genellikle yürümeyi ve toplu ulaşım araçlarını kullanmayı tercih ederim. Ve bu arada da kâh bir simitçiyle, kâh girdiğim manavdaki tezgâhtarla ya da lokantada garsonla sohbet edebilme imkânım vardır. Ya da metroda yanımda oturan amcayla, teyzeyle... Ha aciliyet olduğu vakitlerde taksiye de binerim ve zaten muhabbete bayılan taksicilerden de gündemi yoklamaya çalışırım...

        İkincisi ise özellikle sıkı bir sendikacı ve politik olan rahmetli babamın dibinde büyümem ve çok küçük yaşlardan itibaren siyasete, diline, jargonuna hâkim olmamdır.

        Ama şöyle söyleyeyim... Mesela bir önceki seçimde yani referandumda az çok tahmin edebilmiştim sokaktaki nabızdan hareketle seçimin sonucunu, ama bu defa ben de edemiyorum. Garip ama insanların kafası sanki çok karışık. Bu kafası karışık dediklerim, keskin bir biçimde belli bir siyasi partiye taraf olanlar değil elbette, ortada olanlar. Geçmiş seçimlerde değişik partilere oy vermiş, belli bir siyasi görüşe hâkim olmayanlar. Ki kabul edilmeli ki seçimin sonuçlarını da genellikle bu kitle belirliyor.

        O nedenle mevcut anket çalışmalarının da çok sağlıklı sonuçlar verebildiğine inanmıyorum. Hele hele Twitter başta olmak üzere sosyal medya üzerinden yapılan yoklamaları hiç sağlıklı bulmuyorum. Bir görüşün ya da bir düşüncenin Twitter’da TT (Trend Topic) olması ya da bir siyasal partinin taraftarlarının başka bir siyasal partiye karşı milyonlarca tweet atması, 24 Haziran sonucuna dair bir işaret vermez.

        Daha açık yazayım bu konuyu... Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşurken sarf ettiği, “Millet TAMAM derse, biz de gideriz” sözleri üzerine 2 milyondan fazla insanın Twitter’da TAMAM yazması ve dünya gündeminde saatlerce TT olması, Erdoğan ve iktidarının bittiği sonucuna götürmez. Ama ne yazık ki bunun böyle olduğunu sanan ve havalara girip iktidar olduk diye coşanlar var.

        Onlara naçizane tavsiyem şu: Twitter ya da diğer sosyal medya elbette ki gündemi yoklayabilmek için önemli bir araçtır, ancak şunu da atlamamak lazım: Seçim sonucunu esas belirleyen kitleler, o sosyal medyadan bihaber yaşıyor. Dolayısıyla Türkiye gündemini imkân bulursa sadece TV’deki ana haberlerden takip eden bu çoğunluğun seçimlerde ne yapacağını da tahmin edebilmek lazım.

        Mesela gittiğim lokantada sohbet ettiğim garsonlar böyle insanlar. Soruyorum onlara sosyal medyayı ne kadar kullandıklarını ve yanıtlar genellikle şöyle oluyor: “Abla çalışmaktan bırak Twitter, Facebook filan takip etmeyi, televizyon izleyemiyoruz ki!”

        Bilmem anlatabildim mi yazımın başlığını neden, “İktidar Twitter’da kazanılmıyor arkadaşlar!” olarak belirlediğimi. Ve acaba anlaması gerekenler anlayabildi mi ne demek istediğimi?

        ***********

        KAŞ YAPAYIM DERKEN, RESMEN İÇİNE TÜKÜRMEK OLDU BU!

        BİR kere şunu peşin peşin söyleyeyim. Vaktinde ben Sabah’ın yazarıyken, o da İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Kılıçdaroğlu’nun danışmanlığını yaparken Gürsel Tekin ve daha birçok CHP’linin olduğu bir ortamda beni iktidarın borazanlığını yapmakla suçlamış ve bir ton laf saydırmış olmasına rağmen ona Erdoğan’a duyduğu yakınlıktan dolayı saldırılmasını çok doğru bulmuyorum. İnsandır değişebilir, farklı düşünebilir...

        Dün Kılıçdaroğlu’na sempati duyuyordu, şimdi ise Erdoğan’a. Bunda bence hiçbir anormallik yok! Eleştirilecek bir şey de yok! Ancak Yavuz Bingöl’ün, “Türkiye diğer ülkelerden daha özgür! Mesela oralarda yerlere tüküremiyorsunuz, ama burada rahat rahat tükürebiliyorsunuz!” ifadelerini kullanarak özgürlük anlayışını tükürük seviyesine indirmesi deyim yerindeyse “Kaş yapayım derken göz çıkarmak” oldu.

        Bu ifadeleri hangi mantıkla sarf etti bilmiyorum, ama bence neden Erdoğan’ı tuttuğunu, neden onun politikalarını benimsediğini anlatırken farkında olmadan karşı tarafa kullanmaları için çok güzel bir koz verdi!

        ***********

        BAHÇELİ’NİN BU AKILLI TAKTİĞİ TUTAR MI?

        SOKAĞA çıkılsa ve vatandaşa, “Son dönemde en enteresan çıkışları yapan ve gündemi belirleyen siyasetçilerin başında sizce kim geliyor?” diye bir soru yöneltilse eminim 10 kişiden 9’u “MHP Lideri Devlet Bahçeli” cevabını verecektir. Her türlü iddiaya girebilirim bu tezim üzerine; çünkü bu bir tez değil esasında kapı gibi bir gerçek!

        Alınmasın sakın bu yazdığımdan diğer siyasi liderler, ama Devlet Bey’in olağanüstü bir performansa sahip olduğuna inanıyorum bu konuda. Önceden olmadığı kadar bir performans bu! Yeni birileri mi var yanında danışman olarak bilmiyorum ama siyasette izlediği strateji hakikaten mükemmel!

        Mesela önceki gün Twitter üzerinden yaptığı genel af çağrısı! Kesinlikle ittifak ortağı AK Parti tarafından kabul görmeyeceği belliydi bu çağrının, zira daha önce de birkaç kez gündeme geldiğinde af meselesi iktidar hiç sıcak yaklaşmamıştı bu mevzuya! Dolayısıyla bunu bile bile böyle bir çağrı yapmış olması sadece ve sadece kader mahkûmları olarak adlandırdığı kişilerin yakınlarından oy alabilmek için ortaya atılmış ince bir taktiktir.

        Dün de bunun böyle olduğu çok net anlaşıldı zaten. Çağrısına önce Başbakan Binali Yıldırım’dan, sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan olumlu bir yanıt gelmemesi üzerine af talebiyle ilgili ısrarına devam etmesi ve “Biz bu konuda kararlı ve sözümüzün arkasındayız. Allah’ın izniyle affın çıkacağını ümit ediyoruz” demesinin başkaca bir açıklaması yoktur.

        Oy verirler vermezler bilemem ama nihayetinde Sayın Bahçeli artık o kader mahkûmu dediği insanların nazarında başaramasa da her türlü riski göze alıp affın çıkması için çabalayan bir siyasi lider konumundadır.

        Haksız mıyım efendim?

        Diğer Yazılar