Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün 30 Ağustos diye yazmadım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin zaferinin kutlandığı ve resmen tatil olan bir günde benim için son derece mühim olan bir meseleyi paylaşıp tatil gününde güme gitmesini istemedim…

        Bir günlük gecikme bundan dolayıdır, bilinmesini isterim.

        Sadede gelirsek…

        Yani şahsım için son derece önemli olan şu söz konusu meseleye…

        Bildiğiniz gibi, CHP Parti Meclisi kamuoyuna yansıdığına göre önceki gün epeyce hararetli geçen bir toplantı gerçekleştirdi.

        Öncelikle… 24 Haziran seçimlerinin ardından yapılan bu ilk seçimi değerlendirme toplantısında yaptığı açıklamalar sebebiyle CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na minnettar olduğumun bilinmesini istiyorum.

        Gerçekten hiç beklemediğim, beni çok ama çok şaşırtan bir şey yaptı Kemal Bey ve PM toplantısında yaptığı açıklamalar ile daha önce kaleme aldığım tüm kulis bilgilerimi alenen teyit etti.

        Neydi bu kulisler?

        Hatırlarsanız… 24 Haziran seçiminden hemen sonraki gün, Kılıçdaroğlu’na yakın kaynaklarımın aktardığına göre Kemal Bey’in genel başkanlık koltuğunu kendi rızasıyla Muharrem İnce’ye bırakmak için kurultayı çağırmayı düşündüğünü ancak bu düşüncesinin KAST’çılar dediğim (Kemal Ağabeyi Sevenler Takımı) tarafından engellendiğini yazmıştım…

        Bu elbette ki teyide muhtaç bir kulisti ve maalesef o günün şartlarında bu olamamıştı. Tam aksine KAST’çılar takımından Tuncay Özkan Habertürk TV’de gündeme getirdiğim bu bilgiyi yalanlamak için Didem Arslan Yılmaz’ın hazırlayıp sunduğu programa bağlanmıştı. Ve milyonlarca insanın izlediği bir ekranda; “Genel Başkanımızın asla böyle düşüncesi yok! Kesinlikle bu bilgi asparagas!” demişti.

        Pekiiii… Evvelki gün PM’de Kılıçdaroğlu ne dedi?

        "24 Haziran seçimlerinden sonrabırakmayı düşünüyordum. Sayın İnce’yi, benden sonra genel başkan olması için aday gösterdim. Aklımızda bu vardı. Ancak sonrasında yapılanlar maalesef güven verecek şeyler değil, bana güven vermedi"

        Demek ki neymiş? Benim o gün gündeme getirdiğim başta bazı meslektaşlarımın bile inanmayıp burun kıvırdığı o kulis bilgisi sapına kadar doğruymuş.

        Bir diğeri ise İnce’ye görevi devredeceğini söyleyen ancak sonradan çark edip bu istekten vazgeçen Kılıçdaroğlu’nun yakın bazı hemşerilerine verdiği yanıt!

        Atatürk Havalimanı’nda VIP’te kendisine görevi bırakması yönünde tavsiyede bulunan Tuncelili zengin işadamı ahbabına; “Mümkün değil çünkü işler bildiğiniz gibi değil, çok büyük bir kumpas var. Muharrem İnce’yi partinin başına getirmek isteyen derin devlet! Ben buna asla müsaade etmeyeceğim!”dediğini açık açık yazmıştım.

        O yazımında linki şuracıkta değerli okurlarım:

        Önceki günkü açıklamasında; “Muharrem İnce’ye görevi bırakmayı düşünüyordum ancak sonrasında yapılanlar maalesef güven verecek şeyler değil, bana güven vermedi, o nedenle vazgeçtim!"diyerek sağolsun 27 Temmuz’da yazdıklarımın da aynen altına imza atmış oldu.

        Şimdi gelelim zurnanın o zırt dediği yere!

        Geçiniz benim önceden yazmış olduklarımı filan son yaptığı açıklamadan hareketle Sayın Kılıçdaroğlu’nun yanıtlaması istemiyle sormak istiyorum;

        “Hangi derin devletin projesi bu Muharrem İnce? Nasıl bir proje? Ve bu projeyle amaç neydi?”

        Bu konuyla alakalı başka şeyler de var bende. Yazabilirim ama önce Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu sorularıma cevap vermesi gerekiyor.

        Gizli kapaklı toplantılarda falan değil! Kamuoyunun önüne çıkıp, Türkiye’yi emanet etmek için Cumhurbaşkanı adayı olarak aday gösterdiği ancak sonradan güvensizlik duyduğu için CHP’yi emanet edemediği İnce ile ilgili ne biliyor?

        Bizim, toplumun bilmediği ne var Sayın Kılıçdaroğlu’nda Muharrem İnce ile alakalı?

        ***

        Senin haddine mi Malatyalılara laf etmek!

        Didem Soydan diye bir manken var. Adını duymuştum bu hanımefendinin ama yalan yok çok çok ilgi duyduğum biri değildi.

        Bugün bu köşeye adını almamın tek nedeni hemşerilerimden gelen istek üzerinedir.

        Esasa geleceğim ama ondan önce “Kimdir gerçekten bu Didem Soydan?” deyip internette hakkında edindiğim bilgileri paylaşmak istiyorum.

        Baba tarafından Bulgaristanlı, anne tarafından Arnavutluk kökenli olan manken Soydan 1984 yılında İstanbul’da doğmuş.

        Resimlerine bakındım. Güzel bir kadın. Kendine has, değişik bir tarzı var.

        Daha önce Türkiye’de podyumlarda, dizilerde şans aramış ama herhalde istediği şekilde olmamış ki, kariyerine ABD’de, New York’ta devam etme kararı almış.

        Neyse… Bu hanımefendi Twitter’da, İnstagram’da filan bayağı aktifmiş. Ben takip etmediğim için bilmiyorum ama özellikle Twitter’da takipçilerinin dikkatini çekmek için ekstrem paylaşımlar, çıkıntılıklar yapmayı falan çok seviyormuş.

        Mesela bunlardan biri adına TOST dediği dans türü.

        Kendini Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan modern bir kadın olarak gören Didem Hanım, iki erkeğin tam ortasında deliler gibi dans ederken çekilen fotoğraflarıyla, TOST dansının Türkiye’de tanınması için mücadele eden bir isim.

        Ne halt ederse etsin…

        İster üçlü tost yapsın, ister beşli beni ilgilendirmez ama başkalarına laf ederken biraz diline sahip olsun!

        Efendim… Oyuncu Mert Fırat'la 8 Eylül'de dünya evine girecek olan İdil Fırat'ın kına gecesinde tahtla gelmesini mevzu etmiş.

        Olabilir, edebilir buna hiç itirazım yok! Sonuçta bu biçim hanımefendiyi rahatsız etmiş olabilir.

        De…

        O tahta üzerinden koca bir şehrin insanlarını aşağılamak da neyin nesi!

        Çoğunuzun haberi olmadığı için şimdi bas bas bağırıyorsunuz biliyorum; “Olay neee Sevilay?

        Olayı anlat!” diyorsunuz.

        Olay şu değerli okurlarım…

        Bu hanımefendi tahta çıkan İdil Fırat’ın son derece kaliteli olan eğitim hayatını anlatan bir tweeti alıntılayıp, üzerine İngilizce şu sözleri yazmış; "Kızı Malatya'dan çıkarabilirsin ama Malatya'yı kızdan çıkaramazsın!”

        Diyeceksiniz ki; Malatya ne alaka?

        Alaka İdil’in babasından dolayı…İşadamı baba Önder Fırat Malatyalıdır.

        Sözüm ona Didem Hanım, İdil Fırat’ın görgüsüzlüğüne vurgu yapacak ya!

        Bunu İdil’in babasının kökleri üzerinden yapıyor.

        Yani hanımefendiye göre İdil’in tahta çıkıp kına gecesine gelmesinin görgüsüzlüğünün temeli Malatyalılığından kaynaklı!

        Yani Didem Hanımcığım, bu yazdığıyla demek istiyor ki; istediğin yere gönder, istediğin yerde okut fark etmez, köken Malatya ise nihayetinde görgüsüzdür!

        Herhalde Malatyalı olduğumu söylememe gerek yok ama inanın bu kadın böyle bir aşağılamayı, ırkçılığı Malatya değil, Sivas ya da Trabzon ya da Bulgaristan, Arnavutluk üzerinden de yapsaydı aynı şiddette tepki gösterirdim.

        Yine derdim; kimi nasıl eleştireceksin eleştir, lafımız yok ama bunu yaparken insanların geldikleri yerleri, köklerini, topraklarını aşağılama!

        Ve şunu da eklerdim son olarak da; “Güzelim… Sen bırak Malatyalılığımıza falan laf sokuşturmayı da, şu anda bulunduğun ABD’de üçlü, beşli yaptığın tost dansının tadını çıkarmaya bak!”

        Diğer Yazılar