Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Malumunuz…

        Önceki gün, sadece linç girişimine maruz kalan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ya da CHP’liler değil, ülke olarak çok ama çok büyük bir badire atlattık.

        O gün Türkiye’nin anlık durumunu ve geleceğini bambaşka bir noktaya devirecek büyük bir facianın eşiğinden döndük.

        Allah muhafaza… Eğer Ankara Çubuk’ta, CHP liderine karşı hâlâ kim tarafından nasıl başlatıldığı bilinmeyen o linç girişimi sonuca ulaşmış olsaydı… Bugün nasıl bir Türkiye’de yaşadığımızı filan düşünmek de muhakeme etmek de istemiyorum.

        Tekrar geçmiş olsun diyorum Sayın Kılıçdaroğlu’na ve tüm Türkiye’ye…

        Gelelim şimdi o gün yaşananlar sonrası verilen tepkilerle ilgili meseleye…

        Genelde olumlu oldu evet. Yani Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişimine siyasetçiler başta olmak üzere, kanaat önderi olarak kabul edilen isimlerden, STK’lardan yani toplumun hemen her kesiminden kınama geldi.

        Bizim mahallede de şu akmaz, kokmaz, suya sabuna dokunmaz tipler hariç hiç fena değildi verilen tepkiler.

        Ancak bir kısım vardı… -Ve ne yazık ki bu kısmın içerisinde bu memleketin gördüğü tüm darbe ve öncesi felaketleri yaşamış bazı meslek büyüklerimiz de vardı- Yazılarında önce CHP liderine karşı yapılan linçi; “Şiddetin her zaman karşısındayız! Asla tasvip etmiyoruz” ifadeleriyle kınamışlardı ancak o kınamanın hemen ardından da; “Ama, fakat, lakin” bağlaçlarıyla devam ederek az önce kınamış oldukları o şiddete bir biçimde gerekçe yaratmaya çalışmışlardı.

        Kim ya da kimler o “amalarının” arkasına saklanıp da hangi gerekçeleri sıralayarak nasıl yaptılar bunu yazmayacağım.

        Zira derdim bu korkunç olay üzerinden birileriyle polemiğe girip bazı tip gazeteciler gibi daha fazla konuşulmak ve tartışılmak adına bir rant elde etmek değil.

        O yüzden bu noktayı es geçiyorum ama bitirmeden böyle yaklaşım sergileyenlere izninizle iki çift laf etmek istiyorum…

        Her kime olursa olsun…

        Nereden gelirse gelsin…

        Bahanesi, sebebi ne olursa olsun…

        Şiddet şiddettir ve “aması, lakini, fakatı” falanı filanı da yoktur!

        Çünkü eğer niyetiniz halis ise yani gerçekten maksadınız şiddeti kınamaksa… O zaman o bağlaçlara ihtiyaç duymamanız, kurtarıcı görüp sarılmamanız lazım.

        Hiç kusura bakmayın. Samimi değilsiniz ve hatta ikiyüzlüsünüz!

        Çünkü sizin esas derdiniz şiddeti kınamak falan değil. Bilakis o “ama”larla kendinizi maskeleyip; “Bakın ben de toplumsal barıştan yanayım” der gibi yapıp şiddeti olumlamak, onaylamaktır!

        REKLAM

        ***

        Madımak’ta Karamollaoğlu ne yaptıysa Akar da onu yaptı!

        Pazar günü yaşanan olaylarda en çok konuşulanlardan biri de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde bulunan halkı yatıştırmak için kullandığı ifadeler oldu.

        Provokatörlerin galeyanına gelip Kılıçdaroğlu’nu sığındığı evde linç etmeye kalkışan kalabalığı sakinleştirmek adına elinde megafonla yaptığı, “Değerli arkadaşlarım, şu ana kadar mesajlarınızı verdiniz. Tepkinizi gösterdiniz! Dağılın artık” çağrısı özellikle muhalif kanat tarafından tepkiyle karşılandı.

        Dünkü yazım sonrası Akar’ın bu tavrıyla ilgili benim ne düşündüğüm soruldu hep.

        Daha doğrusu muhalif kanat yazımda Akar’a neden bir iki cümle ile tepki göstermediğimi merak etmişti.

        Onların meraklarını gidereyim hemen.

        Tepkim yok Sayın Akar’a…

        Bilakis ülkem adına teşekkürüm var.

        Dün de yazdım ya! İyi ki oradaydı ve olmasaydı başka daha neler olurdu bilemiyorum.

        Bu arada söz konusu olayın sonrasında görüştüğüm bazı kaynaklarımdan öğrendiğim bir bilgiyi paylaşayım…

        Kemal Kılıçdaroğlu cenazeye geldikten sonra protesto edilmeye başlar başlamaz Hulusi Akar, korumaları başta olmak üzere etraftaki güvenlik güçlerine, “Aman dikkat! Olay büyüyebilir!” diyerek talimat veriyor.

        Ve nitekim öngörüsü tutuyor. Önce yuhalamalar sonra Kemal Bey’e tekme tokat saldırı başlıyor.

        Ve ortalık karışıyor.

        Bu karışıklık üzerine korumaları Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı derhal alandan çıkartmayı teklif ediyorlar.

        Kabul etmiyor ama Akar.

        Hatta tersliyor yanındakileri ve olaya müdahale etmek üzere hamle yapıyor.

        Tabii o arada iş büyüyor ve Kılıçdaroğlu kurmayları ve kendi korumaları sayesinde güç bela bir eve sığınıyor.

        Olayların yatışmasını bekleyen ancak yatışmayacağını fark eden Akar evin önüne gidiyor ve önce insanları birebir konuşarak sakinleştirmeye çalışıyor.

        Fakat başa çıkmasının mümkün olmadığını anlayınca bu defa megafonu alıp işte çok tartışılan o çağrıyı yapıyor.

        Ve gerçekten de Akar’ın çağrısı üzerine güruhun sakinleştiğine kanaat getirince Kılıçdaroğlu önce evden, sonra da zırhlı araçla alandan çıkarılıyor.

        Şimdi…

        Herkesten ricam…

        Kendisini o anda bir an olsun Hulusi Akar’ın yerine koyması.

        Ne demesi bekleniyordu?

        Gözleri dönmüş, Kılıçdaroğlu’nu bulunduğu evden çıkartıp öldürmek arzusu ile yanıp tutuşan o saçma sapan insanları nasıl sakinleştirmesi bekleniyordu!

        Hatırlatırım herkese… Bugün muhalif kanadın sempati duyduğu ve 24 Haziran'daki Millet İttifakı ortaklarından olan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da… O gün… Yani 2 Temmuz 1993'te… Sivas’ta, Madımak Oteli’nin önünde kalabalığı sakinleştirmek adına benzer bir konuşma yapmıştı.

        Ancak yıllarca o katliamın azmettiricisi, bir parçası gibi görülen Karamollaoğlu’nun hırçın ve öfkeli o kalabalığa, “Rica ediyorum arkadaşlar… Lütfen…” diye çağrı yapmasında katiyen bir art niyet taşımadığı yıllar sonra anlaşıldı.

        Ne dediğimi daha net anlatmak ve Milli savunma Bakanı Hulusi Akar’a nasıl bir haksızlık yapıldığını ispat için Temel Karamollaoğlu’nun Madımak Katliamı’nın gerçekleştiği Madımak Oteli’nin önünde yaptığı videoyu dikkatinize sunuyorum ve herkesi bu konuda vicdana davet ediyorum!

        REKLAM

        ***

        “Demiştim” demek istemezdim ama demiştim!

        Bu günlerde çok moda oldu bizim mahallede…

        “Demiştim işte! Bakın dediğim oldu” demek ya!

        Ben de bari o modadan eksik kalmayayım diyorum…

        Hani yeni parti ile ilgili söylentileri ve son gelişmeleri kaleme aldığım bir yazı yazmıştım geçtiğimiz hafta…

        Hani “AK Parti’deki muhaliflerin kuracağı yeni parti projesi askıya alındı. Başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere muhalifler şimdilik bulundukları pozisyonda parti politikalarını eleştirmeye karar verdiler. Yani önce parti içinde muhalif bir duruş sergileyecekler! Gelişmelere göre de rota belirleyecekler!” demiştim ya!

        Dediğim oldu gördüğünüz gibi.

        Dün eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti politikalarını sert bir biçimde eleştiren uzunca bir açıklama yayımladı.

        Epeyce ilgi çekti kamuoyunda ama parti içinde nasıl bir etki yarattı işte onu tam olarak öğrenemedim.

        Öğrendim bir şeyler ama emin olmadığım için ve sonradan bir kez daha; “Ee demiştim işte bakın!” diyebilmek adına etrafı iyice bir kolaçan etmek için biraz müsaade istiyorum sizden!

        Diğer Yazılar