Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Ahmet Davutoğlu cephesindeki son gelişmeleri ve duyumları yazınca AK Parti'deki muhalif kanattan epeyce bir telefon aldım.

        Kimi yazdıklarımın ve “Eninde sonunda Davutoğlu ve Babacan aynı yolda buluşmak zorunda kalırlar” tespitimin harfiyen doğru olduğunu söyleyip tebrik ediyordu…

        Kimi ise kulislerimin üzerine kulis ekliyordu.

        Bunlardan en mühimi elbette ki eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ın geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile buluşması...

        Bu buluşmaya dair çok şey yazıldı çizildi biliyorsunuz.

        Babacan’ın hükümet sistemi başta olmak üzere Erdoğan’a ekonomi ve hukuk ile ilgili konularda partinin politikalarını eleştiren rapor niteliğinde bir dosya sunduğu iddia edildi.

        Ve Erdoğan’ın da Babacan’ın bu eleştiri yüklü raporunun bir anlamda; “Bunlar yanlış... Ben gidiyorum” manasında olduğunu görüp; "Tespitlerin doğru ama bu aksaklıkları gidermek istiyorsan bunu AK Parti içinde kalarak yap!” karşılığını verdiği söylendi.

        Bu söylenen ya da yazılanların tamamı doğru onu bir kere söyleyeyim...

        Benim bu görüşme detayına dair ekleyeceğim şey Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunları derken iki şeye vurgu yaptığı konusu.

        Birisi görüşmenin sonunda ikna edemeyeceğini anlayınca Babacan’a; "Abdüllatif Şener gibi CHP vekili olmak istiyorsan buyur kur partini!” dediği...

        İkincisi ise Abdüllatif Şener göndermesine rağmen Ali Babacan’ın; "Bizim ekonomi odaklı yol haritamız belli, hayırlısı olur inşallah” falan deyip sohbeti sonlandırmak isterken, bu kez de; “Ali Bey... Gençsiniz ve önü açık bir siyaset kariyeriniz var. Bence Abdullah Bey’in gazına geliyorsunuz ve gelecek siyasi kariyeriniz açısından yanlış yapıyorsunuz! Bir daha düşünün!” şeklinde uyardığı iddiasıdır...

        Azıcık tanıyor isem Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı... Tarafıma bu aktarılan kulislerin doğru olduğuna inanıyorum.

        Demiştir yani bu söylenenleri...

        Ve Babacan da onun tüm bu uyarılarına rağmen AK Parti dışında bir siyaset yapacağı fikrinden vazgeçmeyeceğini belli etmiştir...

        REKLAM

        ***

        Malatya’nın Hafize Ablası sen güzel insansın…

        Seçimden birkaç gün önce bir yeğenimin oğlunun sünnet düğünü sebebi ile memlekette yani Malatya’daydım.

        Daha gitmeden, orada yaşayan akrabalarımdan, ahbaplardan, hısımlardan Malatya Büyükşehir’e seçilen çiçeği burnundaki Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’ın eşiyle ilgili methiyeleri duyduğum için gider gitmez tanışmak istedim kendisiyle.

        Ve sağolsun arkadaşım Zerrin Palancı’nın aracılığı ile gerçekleşti buluşmamız.

        Başkanın eşi bizi belediyeye ait, bahçesi çok güzel bir misafirhane varmış oraya davet etti.

        Gittik ve tabii ben şok!

        Dedim burası bizim Malatya değil de, Milano filan mı yoksa…

        Çünkü bugüne kadar gördüğüm tüm siyasi eşlerinden çok aykırı bir profille karşı karşıya kaldım.

        Sanki karşımdaki Malatya’nın Belediye Başkanı'nın eşi değil de, Milano Belediye Başkanı’nın eşi…

        Düşünün kapıda sadece bir güvenlik görevlisi var, bir de içeride pastasını, böreğini kendi elleriyle hazırlamış bizi bekleyen Hafize Gürkan.

        Kahvelerimizi bile kalkıp kendi yapınca ne yalan söyleyeyim ben çok tuhaf oldum.

        Hatta Zerrin’e kaş göz ettim; “Kalk bari sen yap” diye…

        Onu bile kabul etmedi Hafize Hanım.

        Çok uzun sohbet ettik.

        Neredeyse tüm hayat hikayesini dinledim.

        Eşi Selahattin Bey ile tanışmasından tutun da, Malatya Büyükşehir’e seçildiği o güne kadar her şeyi ayrıntısı ile anlattı.

        Şahsına ait bir otomobili var Hafize Hanım’ın ve tüm gün onunla dolaşıyor çarşı pazarda.

        “Arada bir taksi alıyorum ama bütçem belli benim. Külfet olmaması bakımından genellikle kendi aracımla dolaşmak daha iyi oluyor” diyor.

        İstese belediye kadrosundan şoför, evine bir değil, birkaç yardımcı alacak güce ve olanağa sahip Hafize Hanım’a sordum tabii… Neden tarzının bu olduğunu…

        “Benim bu halim yeni değil ki! Eşim şimdi değil daha önce de belediye başkanıydı. Yıllarca Malatya’nın en önemli ilçesi Battalgazi’yi yönetti. Asla onun sahip olduğu o koltuğun sağladığı imkanları kullanmadım. Kullanmayı da düşünmüyorum. Çünkü buna ihtiyaç duymuyorum. Çok şükür güzel bir emekli maaşım var ve çok şükür elim ayağım sağlam, tutuyor. Böyleyken niye eşimin koltuğunun gücünden istifade edeyim. Size garip gelebilir ama gerçekten de ben böyle yaşamayı seviyorum. Bu tarz beni mutlu ediyor” diyor cevaben.

        Bilmiyorum var mıdır memlekette Hafize Hanım’ın yaşam tarzına benzer başka bir siyasi eşi ama başta kendi medya grubumuzdaki söyleşi, röportaj yapan meslektaşlarımız olmak üzere tüm gazeteci arkadaşlara çağrım…

        Arkasında, önünde onlarca asistanı olan, korumaları, şoförleri ile dolaşan belediye başkan eşleri yerine, Malatya’nın Hafize Abla’sı gibi belediye başkan eşlerinin haberlerini yapın. Mevcutlara ve gelecekte bu pozisyona geleceklere örnek olması bakımından onların bu yaşam tarzlarını yansıtın halka.

        Bu arada başlıkta neden Milano dediğimi de açayım.

        Çünkü Hafize Hanım gibi bir karakter, yaşam stiline sahip belediye başkanı eşindeki tipler Avrupa'da yaşayanlar için şaşırtıcı değildir.

        Avrupa’da sıkça karşılaşırsınız böyle insanlarla.

        Bundan iki yıl evvel oğlumun yaşadığı Fransa Bordeux'da markette alışveriş yaparken, oğlum kasada sırada bekleyen çiftlerden birinin şehrin belediye başkanı ve eşi olduğunu söylediğinde çok hoşuma gitmiş ve “İnşallah bir gün böyle şeyleri bizim ülkede de görmeyi nasip eder Allah” demiştim.

        Etti çok şükür.

        Hem de doğduğum şehrimde. Canım memleketim Malatya’da.

        Darısı diğer tüm şehirlerin başına…

        Hatta tüm siyaset dünyasının…

        Diğer Yazılar