Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bilirsiniz ki düğün ve cenaze törenleri asla bir araya gelmez, gelemez denilen insanların eli mahkum buluşmak durumunda kaldığı ortamlardır.

        Medya mahallesinde epeydir var olan ağabeyimiz İnternet Haber Yayın Grubu Başkanı Hadi Özışık’ın oğlu Rıdvan Özışık’ın evliliğe adım attığı düğününde de yine böyle bir ortam oluştu.

        Tabii düğün sahibi gazeteci olunca davetlilerin de birçoğu tanınmış simalardı.

        Gerek siyasi çevrelerden, gerekse medya dünyasından uzun zamandır görmediğim insanlarla karşılaşmak elbette ki bir gazeteci olarak beni mutlu etti.

        Mesela eski Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay’la karşılaştım. Ve eski CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve daha uzun zamandır görmediğim onlarcası…

        Ama tabii en ilginç karşılaşma çok bildiğim ama daha evvel hiç karşılaşmadığım namıdiğer Cübbeli Ahmet olan Ahmet Ünlü ile oldu.

        Tesadüf yan yana masalara oturmuşuz.

        Yanımda gazeteci Çağlar Cilara varken ve masamıza doğru ilerlerken denk geldik İYİ Parti milletvekili Lütfü Türkkan ile sohbet eden Cübbeli Ahmet’e.

        Selamlaştık tabii… O arada da ayak üstü sohbet ettik. Ve bilmiyordum meğer Türkkan ile Ahmet Ünlü İstanbul’un Fatih semtinde birlikte büyümüşler.

        Yani çocukluktan beri tanışıyorlarmış.

        Uzatmayayım... Elimi sıkmayacağını bildiğim için hiç uzatmadım ama yakalamışken de bir iki kelam ettim Cübbeli Ahmet Bey ile.

        Bu arada da yıllardan beridir meslekte olan Hürriyet Muhabiri Fatma Aksu daha evvel Cübbeli Ahmet Ünlü’nün yakını olmayan ve üstelik de gayet seküler bir görüntüsü olan bir kadınla fotoğrafının olmadığını ve bu fotoğrafın Cübbeli açısından bir ilk olacağını bildiği için gazetecilik refleksi göstermiş ve o anı cep telefonunun kamerası ile ölümsüzleştirmiş.

        Sonradan gösterince… Ben de Türkiye’nin farklılıklarını yansıtan o kareleri sosyal medyada paylaşmanın hoş olacağını düşündüm.

        Ve paylaştım.

        Birkaçı hariç takipçilerimin büyük çoğunluğundan da çok şeker yorumlar aldım.

        (En sevdiğim de; “Cübbeli Ahmet, Abiyeli Sevilay!” esprisi olduğu için de yazının başlığında da onu kullandım)

        Ancak sabah olunca söz konusu fotoğrafın birçok internet sitesi tarafından; “Bakın görün! Kimler kimlerle yan yanaaaa!” başlıkları altında haberleştirildiğini gördüm.

        Ve bu haberleri alıntılayarak akla ziyan yorumlar yapanların tamamının da kendilerini aydın, demokrat, özgürlükçü bilmem ne diye tanımlayan insanlar topluluğu olduğunu fark ettim...

        Öğlene doğru bir arkadaşım; “Keşke bu fotoğrafı paylaşmasaydın! Baksana neler yazıyor ahlaksızlar” diye arayınca bu yazıyı yazmanın artık bir zorunluluk haline geldiğine inandım ve oturdum bilgisayarımın başına!

        Bir kere şunu diyeyim...

        İyi ki de selam vermişim Cübbeli Ahmet Bey’e ve iyi ki Fatma çekmiş o fotoğrafları ve ben de iyi ki de paylaşmışım sosyal medyada!

        Farkında olmadan kim ya da kimlerin demokrat, özgürlükçü, aydın olup olmadığının bir kez daha anlaşılır olmasına aracılık etmişim çünkü.

        Ha bu arada fotoğrafla ilgili akla ziyan yorumlar yapanların arasında çok bildik, tanınmış isimler de vardı tabii.

        Samimiyetle söylüyorum onların adına çok üzüldüm ve hatta hicap duydum.

        Çünkü yeryüzünde, yaşadığı ülke gerçeğinden bihaber ya da haberdar ama kör olanların kendisini “demokrat ya da aydın” diyerek tanımladığı Türkiye’den başka bir ülke yoktur.

        Alınmasınlar sakın bana... Kızmasınlar ama bir düğünde, üstelik de ayaküstü bir karşılaşma neticesinde çekilmiş üç kare fotoğrafa dair yaptıkları o abuk yorumlarının hakikaten patolojik bir nedeni olmalı…

        Öyle olmasa çünkü her daim toplumun kutuplaştırıldığından şikayet edip, normalleşmemiz gerektiğinden dem vuran bu insanların bunun ancak Cübbeli Ahmet’in de, Abiyeli Sevilay’ın da bu ülkenin bir hakikati olduğunu kabul etmeleri ile başlayacağını bilmeleri gerekirdi diye düşünüyorum…

        Yanılıyor muyum?

        Dipnot: Bu arada bundan böyle benim için değilse bile Cübbeli Ahmet Bey için hep ilk olarak anılacak bu fotoğraf karelerini de paylaşıyor ve bundan sonra da böyle fotoğrafların olabilmesi temennisi ile kayıtlara geçiriyorum…

        REKLAM

        ***

        Hülya’nın ne günahı var da ona saldırıyorsunuz!

        Daha evvel ve uzunca yıllar yaptığım için aynı işi...

        Ne kadar zor olduğunu bilirim tartışma programlarının moderatörlüğünün.

        Ve bundan dolayı da katıldığım programlarda mümkün olduğunca o programı modere eden kişinin müdahalelerine kırılmam ve hatta saygı duyarım.

        O gece izleyemedim Hülya Hökenek’in hazırlayıp sunduğu Enine Boyuna adlı programı…

        Ama sonradan programda iki konuk arasında yaşanan bir polemik dolayısıyla iş esasından çıkıp moderatör Hülya Hökenek ve Habertürk markasını linç kampanyasına dönüşünce...

        Oturup baştan sona tamamını izledim programın.

        Ve şaşırdım kaldım.

        Çünkü Hülya her zamanki gibi gayet profesyonel bir duruş sergilemiş programda.

        Tek bir kusuru yok!

        Her zaman olduğu gibi ama programın bir yerinde iki konuk arasında normalinden fazla hararette bir tartışma yaşanmış.

        Hülya ona “Susar mısınız lütfen” diyor susmuyor. Diğerine “Susar mısınız” diyor o da susmuyor ve en sonunda nokta atışı yapıp reklama gidiyor.

        Yani gayet profesyonel bir biçimde tartışmayı ekranda bitiriyor.

        Bazılarına göre Hülya taraf tutmuş… Ki hiçbir suçu, kabahati yokken onun linç edilmesine sundukları gerekçe bu!

        Ben anlamıyorum bunu diyenleri...

        Ya ne izlediklerinin farkında değiller! Ya da kalp gözleri kör olduğu için Hülya’nın oradaki çabasını göremiyorlar ve hedef tahtasına onu oturtuyorlar!

        Yahu ne yapsaydı kızcağız!

        Kalkıp ayağa, yanlarına gidip konukların ağzının üzerine iki tane çarpsa mıydı!

        Kendini paralıyor ekranda konuklar tartışmayı sonlandırsın diye ama onlar onu takmıyor ve birbirleriyleriyle saygısızca tartışmaya devam ediyorlarsa…

        Bu durumda neden Hülya Hökenek günah keçisi ilan ediliyor!

        Hadi konuklardan birine ezelden beri nefretiniz var ve bu nefret o gün kullanmış olduğu bir ifade nedeniyle tavana vurdu!

        Bunu anladık da...

        Peki o insana olan öfkenizin dinmesi için olayda hiçbir sorumluluğu olmayan… Aksine işini en iyi şekilde, başarıyla yapmaya çalışan bir emekçiye... Gencecik bir insana bu saldırı neden!

        Üstelik de arşivleri karıştırıp, köklerine kadar inip, ırkçılık yapacak kadar aşağılaşmak niye!

        Nasıl insanlarsanız siz yahu!

        Ne kadar vicdansızsınız!

        Diğer Yazılar