Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biliyorsunuz…

        Geçtiğimiz hafta Hz. Muhammed’in yaşam felsefesini, örnekliğini ve insanlığa sunduğu değerleri anlatmak, tanıtımını yapmak amacı ile Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 1989 yılından bu yana düzenlenen Mevlidi Neb-i haftası sebebiyle çekilmiş kısa filmlerle ilgili bir yazı kaleme almıştım…

        Toplumu gittikçe esir alan akıllı telefon, sosyal medya ve teknoloji bağımlığının konularının tercih edilmiş olmasını çok isabetli bulmakla beraber, “Aile Temalı” videoda kadın tarafının tasvir biçimine itiraz etmiş ve kadının sürekli eşine çay, kek vesaire hizmetinde bulunan bir tip olarak zaten var olan “Kadın erkeğinin hizmetçisi, kölesidir” gibi bir algının güçlenmesine hizmet ettiğini söylemiştim.

        O yazım-az sayıda hemcinsim de vardı- en çok da muhafazakar erkeklerden tepki aldı ve tartışıldı.

        İtirazımda esasen neyi anlatmak istediğimi tam olarak kavrayamayan ya da kavramak istemeyenlerin… “Bir kadın sekreter patronuna çay götürürken kölesi ya da hizmetçisi mi oluyor ki kocasına hizmet eden kadını da böyle görüyorsun?” türünden akla ziyan, abuk subuk yorumları es geçiyorum şimdilik…

        Çünkü itirazıma bu saçmalıklarla karşılık verenlere daha saçma bir cevabım yok, olamaz da!

        Neyse…

        Sadede geleyim…

        Yani bu konuya neden tekrar girmek durumunda kaldığımı açıklayayım.

        Çünkü bu tartışmanın başlamasına vesile olan ve “kamu spotu” diye lanse edilen söz konusu kısa filmin fikir babası Diyanet İşleri Başkan’ı Ali Erbaş tan bir açıklama gelmiş.

        Adıyaman’da katıldığı bir konferansta; " Farkındalık uyandırmak için, eşler birbirine daha sıcak davransınlar, daha yakın olsunlar, aile olsunlar, aile olduklarını göstersinler diye böyle bir kısa film yaptık. Bir dakika bile değil. Buna bile tahammül edemeyen kesimler var biliyor musunuz? Böyle bir şey niye olmasın. Bizim geleneğimizde, bizim medeniyetimizde eşler birbirine hizmet etmeyecek mi? Kadın kocasına bir çay getirmiş, bir kek getirmiş buna tahammül edemiyorlar. Getirmeyecekmiş efendim. Öyle şey olur mu?" ifadelerini kullanan Erbaş konuşmasının başında gayet makul açıklamalar yaparken…

        Sonunda tam da işte benim işaret ettiğim sorunun ne olduğunu açıklayacak ifadelerle bağlamış…

        Demiş ki; “Bizim medeniyetimizde kadın görevini yapacak, erkek görevini yapacak! Dolayısıyla aile bağları işte bu şekilde yok edilmeye çalışılıyor. Bizim bu anlayışımızın dışında olan kesimler sürekli bir şeyler pompalamaya çalışıyor. Bağlarımızı zayıflatmaya çalışıyor. Kötülükleri arttırmaya çalışıyor. O açıdan ne olur çocuklarımıza sahip çıkalım, gençlerimize sahip çıkalım!”

        Bakın dikkatinizi çekiyorum…

        Sayın Erbaş başında diyor ki konuşmasının; “Eşler birbirine hizmet etmeyecek mi?”

        Tabii ki edecek…

        Edebilir…

        Bunda hiçbir beis yok.

        Zaten benim itirazımın sebebi de o; “Kadın değil sadece kocası da ona hizmet etmelidir” dediğim için.

        Ama konuşmasının girişinde böyle söyleyen Diyanet Başkanı, o kısa filmde ise tek taraflı hizmet yaptırıyor.

        Niye?

        Ee çünkü esas düşüncesi değil Erbaş’ın bu düşüncesi.

        Dili sürçtü zahir esasını konuşmasının sonunda patlatıyor!

        “Bizim medeniyetimizde kadın görevini yapacak, erkek görevini yapacak!” diyerek aile kavramında nasıl bir cinsiyetçi anlayışa sahip olduklarını apaçık ilan ediyor.

        Yani diyor ki Sayın Erbaş…

        Kadının görevi eşine hizmet etmektir…

        Erkeğin görevi de o hizmeti almaktır.

        Tabii asıl kritik nokta bunu; “Bizim medeniyetimiz” diyerek bağlaması…

        Bir kere şunu diyeyim Sayın Başkan’a…

        Eğer bu medeniyette kadının görevi eşine sürekli hizmet etmek falansa ben bu medeniyeti reddediyorum.

        Bu medeniyet filan değil, düpedüz cahillik çünkü.

        Medeniyet dediğimiz kavramın karşılığı uygarlıktır.

        Uygar bir toplumda da kadının esas görevi kocasına hizmet etmek değildir.

        Uygar toplumlarda hizmet, dayanışma, ikram karşılıklı olur.

        Uygar toplumda bir koca “hödük” gibi evde otururken kadın da sürekli o hödüğü beslemek, her türlü ihtiyacını gidermek için kurgulanmış bir robot değildir.

        Yine söylüyorum…

        Akıllı telefon bağımlılığının yanlışlığına vurgu yapmak adına çekilmiş o kısa filmlere hiç itirazım yok.

        Diyanet kesinlikle çok doğru bir yerden yakalamış meseleyi.

        Ancak kusura bakmasınlar topluma bir yanlışı aktarırken daha büyük bir yanlışa da imza atılmıştır o video ile.

        Akıllı telefon ya da sosyal medya bağımlılığının aile birliğini tehdit eden, eşler arasında iletişimi, sevgiyi, saygıyı azaltan sağlıksız bir şey olduğunu anlatmanın yolu pekala başka türlü de olabilirdi.

        Mesela karı koca evde veya dışarıda bir yemekte iken… Ya da birlikte televizyon izlerken ya da eşler bir misafirlikteyken…

        Daha da çoğaltılabilir bu yanlışa vurgu yapmak için kullanılacak senaryo…

        Hal böyleyken Diyanet neden kadını eşine sürekli hizmet eden bir tip gibi gösteren o filmi çekiyor ve hala da “Doğru yaptık!” deyip sahip çıkıyor?

        Niye biliyor musunuz?

        Çünkü Diyanet, kadını kocasına sürekli hizmet eden ikinci sınıf bir yaratık gibi görüyor da ondan!

        Diğer Yazılar