Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cuma akşamı Habertürk TV'de Hülya Hökenek’in hazırlayıp sunduğu Enine Boyuna programının konukları arasındaydım…

        Normalde katıldığım bu tür programlarda yapılan tartışmaları yazılarımda devam ettirmem.

        Ancak önceki günkü programda Hürriyet gazetesi yazarı Nedim Şener’in siz deyin “Çözüm”, ben diyeyim, “Demokratik Açılım...”

        O sürece dair görüşlerimi aktardığım sırada ifadelerimi çarpıtarak şahsımı PKK terör örgütü destekçisi gibi gösterip hedefe koyma gayesi maalesef beni bu yazıyı yazmaya mecbur kıldı.

        Programın en azından o bölümünün tümünü izleyen aklı selim herkes Nedim’in şahsıma yaptığı haksızlığı ve aşırıya kaçan saldırganlığını da net bir biçimde gördükleri için tek bir olumsuz yorum almadım.

        Aksine izleyen herkes, Nedim’in o anlardaki sözlü şiddetinin fiziksel şiddete dönüşme endişesiyle ya bizzat arayarak ya da mesaj yoluyla beni teskin etmeye çalıştılar.

        Ancak programı izlemeyenler…

        Sürece verdiğim destekten asla pişmanlık duymadığımı, duymayacağımı söylediğim anların üzerine Şener’in; “BEN SENİN YERİNDE OLSAM DEĞİL GAZETEDE YAZMAK SOKAĞA BİLE ÇIKMAZDIM! SEN BİR UTANMAZSIN!” hakaretlerinin olduğu sosyal medyada dolaşıma sokulan o kısa videonun üzerinden okuma yapanlar...

        Çok ağır hakaret ve küfürlerle linç etmeye kalktılar.

        Tabii şunu belirteyim; bu linçiyapanların bir kısmı bir demokrat olarak “Açılım” dönemine verdiğim desteğimi, o duruşumun temel gerekçelerini anlamayacak her dönemin kafatasçılarıydı.

        Değil o kısa video… Programın tamamını izlemiş dahi olsalardı, o tayfa yine aynı tepkiyi gösterecekti.

        Çünkü Nedim’in desteğimi sağlıklı, makul argümanlarla çürütemeyeceğini anlayınca şehitlerimizin kanları üzerinden sloganvari ifadelerle şahsımı PKK terör örgütü destekçisi gibi göstermek için yaptığı şovu yine satın alacaktı o tayfa!

        O nedenle onları anlayışla karşılıyor ve pas geçiyorum.

        Benim takıldığım dolaşıma sokulan o kısa video üzerinden vaktinde kendisi de sürece destek olmuş birçok AK Parti taraftarının o ırkçılarla aynı hakaretamiz ifadelerle linç edilmeme ortaklık etme çabalarıydı.

        Önce söz konusu tartışmanın başından sonuna kadar olan kaydını dikkatlerinize sunuyorum.

        Özellikle de-kim oldukları mühim değil- ağır ithamlarda bulunan ve hakaretler eden AK Parti taraftarlarını bu videoyu izlemeye davet ediyorum.

        Şahsımla ilgili yazdıklarından, yaptıkları haksızlıktan utanacaklar mı bilmiyorum ama haberleri olsun… O bölümü izlediklerinde görecekler ki; Nedim Şener Çözüm Süreci’ne verdiğim destekten dolayı sadece bendenize değil, bu süreci başlatan, içinde olan ve destek sunan herkese ama herkese “HEPİNİZ UTANMAZSINIZ!” diyerek hakaret ediyor!

        Sadece hakaret etmiyor.

        Aynı zamanda terörörgütünün daha önce döktüğü kanları, işlediği cinayetleri tümden yok sayıp, ülkenin verdiği şehitlerin tamamının da; “Açılım ya da Çözüm” süreci denilen dönemde yaşandığını söylüyor.

        Yani Nedim, sırf kendi düşüncesini haklı kılmak için PKK terör örgütünün tarihsel geçmişini bile çarpıtıyor!

        Zaten bana göre programın en can alıcı noktası da buydu zaten.

        Nedim’in ifade biçimine göre PKK terörü sanki süreçle birlikte başlamış ve verilen şehitler de sadece süreç yaşanırken olmuştu.

        Bu yazdıklarımda ne kadar haklı olduğumu izleyenler gördü.

        Görmeyenler de, koyduğum videoyu izleyince göreceklerdir.

        Şimdi gelelim diğer hususa…

        Yani benim AK Parti tarafından 2005 yıllarında başlatıldığı an itibarı ile destek verdiğim ve sonuna kadar sahip çıktığım Çözüm Süreci meselesine…

        Şunu söyleyeyim bir kere…

        Ben bazıları gibi tribünlere oynamak, tribünlerden alkış almak için amigo türü gazetecilik yapan bir kimse değilim.

        Çünkü basın tarihimiz, düşüncelerini, tezlerini sloganlar üzerinden ve gür sesle ifade ederek kısa vadede büyük takdir, beğeni, taraftar kazanan ancak uzun vadede ölümüne kadar kaybeden örnekler ile doludur.

        Bu arada ama sürekli sesi gür çıkanların, bağıranların üstün gelip, hakikatleri bastırmak gibi bir marifeti olduğunu da...

        Ancak o hakikatlerin eninde sonunda kafasını kaldırıp, galip geldiği bir realitenin olduğunu da biliyorum.

        Kim ne derse desin... Gerçek olan şu ki; Çözüm ya da Açılım süreci çok iyi niyetli ve barışçıl bir girişimdi.

        Ve sosyal demokrat ilkeler doğrultusunda siyaset yaptığını iddia eden başta Türkiye’nin kuruluşu ile yaşıt CHP olmak üzere merkezdeki diğer partilerin yapmadığı, yapamadığı bu devrimci adımın ülkenin en genç partisi unvanına sahip AK Parti tarafından atılmış olması da çok büyük bir cesaretti!

        Süreçte hedef;

        1) PKK gibi eli kanlı bir terör örgütünü meşrulaştırmak değil, aksine, PKK’nın Kürt halkı üzerinde kurduğu tahakküme neden tüm argümanları birer birer çürütüp, silahların bırakılmasını ve dağdaki gençlerin yuvasına dönmesini sağlamaktı.

        2) Siyasetin dağda değil, ovada yapılması halinde karşılık bulacağını sadece Kürt halkına değil, devletin uyguladığı politikalar eliyle yasakçı, faşizanca düşüncelere, yaptırımlara yıllarca onay vermiş Türk halkına da anlatmaktı.

        3) Tarafların sahip olduğu haklarının devlet tarafından korunarak, saygı, hoşgörü ve medeni bir anlayışla, halkların birbirini kabullenilip aynı bayrak altında, kardeşçe yaşamalarına zemin oluşturmaktı…

        4) Ülkenin demokratikleştiğini tüm dünyaya ispat ederek Türkiye’yi uluslararası düzeyde çok farklı bir pozisyona oturmaktı.

        Nitekim aklı başında, makul her yurttaşın desteklediği süreçle ilgili girişim kısa sürede de karşılık bulmuştu.

        İnsanların, “Kürt’üm" demeye çekindiği, kendini anadilinde ifade edemediği, türküsünü, şarkısını dahi söyleyemediği o yıllar süreçle birlikte geride kalmıştı artık.

        Başarıya ulaşmamış olması elbette çok üzücü ama Kürt Sorunu ile ilgili demokratikleşme ve özgürlükler konusunda Türkiye’nin büyük yol almasına sürecin büyük katkısının olduğunu unutmamak lazım.

        Keşke beslendikleri kan kanalları tükenecek, bitecek diye sürece her daim karşı olanların ve iki tarafın vampirlerinin tuzağına düşülmemiş olsaydı da, devam ettirilebilseydi o süreç.

        Şunu söyleyeyim son olarak…

        Nedim’in tartışma anında desteğimin hatalı olduğunu dikte etmeye çalıştığı ve bu barışçıl girişimin yanında olduğumdan dolayı “UTANMAZSIN” diyerek hakaretlerle saldırdığı o anlarda da dedim.

        Yine diyorum!

        Asla utanmıyorum bilakis gurur duyuyorum...

        Değil AK Parti, başka bir parti olsaydı da hiç düşünmeden, çekince duymadan yine o taşın altına gövdemi koyardım.

        Çünkü niyet halis, niyet barışçıl ve insancıl…

        Ha mesele utanmaksa eğer…

        Evet var bir utancım ama bu o gün verdiğim destekten dolayı değildir!

        Utancım, bizlerin muvaffak olamayıp da, devamı halinde Türkiye’nin küresel bir güce kavuşacağını görüp, bitirmek için en başından beri türlü senaryo ve dalavereler çevirerek sürecin sonlanması için çabalayanların galip gelmesindendir!

        Diğer Yazılar