Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pazar akşamları Habertürk TV’de Veyis Ateş’in hazırlayıp sunduğu “Büyük Sorular” programını mutlaka biliyorsunuzdur.

        Genellikle felsefi, kültürel ve sosyolojik konuların irdelendiği programın son bölümünde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı kısa adı HADEM olan Haseki Abdurrahman Gürses Eğitim Merkezi’nde müdür olan din adamı Osman Egin konuk olmuş.

        Olmuş diyorum çünkü o gün dışarıdaydım ve izleyememiştim.

        İzlemem çok sevdiğim, saygı duyduğum bir ağabeyimin; “Bu programı seyretmen lazım… Gerçekten özlem duyulan bir din adamı… Hem de Diyanet’ten…” tavsiyesi ile oldu.

        Ve oturdum başından sonuna kadar pür dikkat ve de notlar alarak seyrettim programı.

        Bir kere en başta meslektaşım Veyis’i…

        Gerçekten Osman Egin gibi bir din alimini Habertürk TV gibi Türkiye’nin en çok izlenen haber kanalına çıkartmayı düşündüğü ve hepimizin kafasını allak bullak eden tüm soruları açıklıkla ve samimiyetle Egin’e yönelttiği için tebrik ediyorum.

        Hakikaten enfes bir sohbet olmuş.

        Bir daha denk gelse yine izlerim.

        Çünkü bıktık artık, dini sevdirmeye değil, adeta soğutmaya yemin etmiş sözüm ona din adamı kılıklı tiplerin saçma sapan salvolarından.

        Duymak bile istemiyorum artık o tiplerin özellikle kadın- cinsellik, kadın-erkek ilişkilerine dair savundukları argümanları.

        Ben bunu duymak istiyorum işte…

        Osman Egin gibi dini bilimle, bilgiyle yoğuran ve konuşurken ağzından bal damlayan, naif, kibar ve yeri geldiğinde de esprisiyle gülümsetebilen din adamlarını dinlemek istiyorum.

        O yüzden yazımın başlığını; “Bana İslamiyet’i böyle anlatan imamlarla gelin işte!” diye belirledim.

        Egin sıradan bir imam değil elbette… Bunun çok ötesinde özelliklere sahip… Bir kere inanılmaz akıcı, güzel Türkçeye sahip… İyi bir hafızası ve İslamiyet’in tüm derinliklerine hakimiyeti olan bir bilge o!

        İmam dememin nedeni programda anlattığı ve beni çok duygulandıran bir anısına atıf yapmak içindir.

        Samimiyetle söylüyorum… Bir yurt dışı görevinde bir kasapta yaşadığı diyaloğu anlatırken gözlerim doldu.

        Kasabın olduğu mahalle Aleviler/Sünniler ikiye bölünmüş bir mahalle…

        Ve tabii her şey de bu bölünmeye göre konumlanmış.

        Sünniler Sünni kasaptan, Aleviler de Alevi kasaptan alış veriş yapmayı gelenek edinmişler.

        Zaten bu durumu görünce üzülen Osman Hoca ise hiç sorgu sual etmeden girmiş bir gün önüne gelen ilk kasaptan içeri ve siparişini vermiş.

        Kasap; “Yeni misiniz burada… Tanımadım sizi… Ne iş yapıyorsunuz?” deyince Osman Hoca da detaya girmemek, ikinci bir soruya daha cevap vermemek için Diyanet’teki tam pozisyonunu söylemek yerine; “İmamım!” demiş.

        Siparişi hazırlayan kasap elindeki bıçağı bırakmış ve hocaya; “Ben Aleviyim ama!” demiş…

        İşte hocanın o an verdiği cevap benim için o kadar kıymetliydi ki…

        O cevap yıllarca bu ülkede kardeşi kardeşe düşman kılan anlamsız bir kavganın bitiş düdüğü gibi geldi adeta.

        “Yav ne olursan ol abi! Hepi topu bir et alacağım senden” demiş Osman Hoca.

        Sonra da adı “Veyis” olan ve o mahalledeki Alevilerin “Dede” olarak bildiği tanıdığı kasapla dostluğu başlamış.

        Hâlâ da devam ettiriyorlarmış.

        Bazılarınıza bende oluşan bu duyarlılık tuhaf ya da şaşırtıcı gelebilir.

        Ancak yıllarca komşusuna gönderdiği yemeği Alevi’den geldi diye boca edilenlerin hikayelerini dinleyerek hatta tanık olarak büyüyen biri olarak çok etkilendim bu hikayeden.

        Tabii Osman Egin’in bende bu kadar etki bırakmasının tek nedeni bu değil.

        Daha da önemlisi İslamiyet’i, Müslümanlığı anlatırken…

        Din ve dindarlığın esasında ne olduğunu ifade de gerek Kuran’ı Kerim’den, gerekse Hz. Muhammed’in hayatından verdiği örneklerdi.

        İyi bir Müslüman’ı tarif ederken; ”Her şeyden önce iyi bir insan olmak lazımdır. Bu da iyilik, güzellik, doğruluk yolunda yürümekle, hukuka saygı duymakla en mühimi de sağlıklı, temiz bir kalbe sahip olmakla, ahlaklı, komşusu açken tok yatmamakla, karakterli bir kişilik sahibi olmakla mümkündür. Din ve ibadet denince akla sadece namazın, orucun, hacın, başörtü ya da cüppenin geliyor olması şekilden ve görüntüden ibarettir!” demesi…

        Son 200 yılda da Kuran’dan ciddi sapmalar olduğunu ve Allah’ın gönderdiği dinin gerçekte yüzde birinin dahi yaşanmadığını söylemesi…

        İslamiyet’tin zekatların kurumlara değil, insana verilmesini gerekli kıldığına...

        Mensubu olduğu Diyanet’in bir çalışması olsa dahi cuma hutbelerinin uzunluğunun ve de “güzel ahlak, iyi insan olma” anlatılarının dışına çıkılıp camilere siyasetin sokulması yanlışlığına dikkat çekmesi…

        Hele hele son zamanlarda özellikle gençler arasında “Deizm”in yükselişinin nedeninin din adamları başta olmak üzere “dindarım” diyen kötü rol modellerinin sebep olduğunu defaatle tekrar etmesi…

        Ve bütün bunları söyledikten sonra; “İtiraflar silsilesi oldu ama bu söylediklerimin hepsi gerçektir!” deyip hakikatliliğini vurgulaması…

        Tek kelimeyle müthişti!

        Özellikle tavsiye ediyorum…

        Dindar olun ya da olmayın… Deist ya da Ateist olun…

        Ama mutlaka Habertürk TV’nin youtube arşivinde kayıtlı Osman Egin’li bu programını izleyin.

        Ve izletin…

        Çünkü Osman Hoca’nın dediği gibi…

        Hz. Muhammed’in en önemli ilkelerinden biri olan…

        Sormaktan, sorgulamaktan asla çekinmemek, korkmamak lazım.

        İşte eğer İslamiyet’in gerçekte nasıl bir din olduğunu ve dindarlığın nasıl yaşanması gerektiğini öğrenmek, anlamak istiyorsanız da Veyis’in kamuoyunun zihnini meşgul eden, halk adına hiç çekince duymadan yönelttiği tüm o sorulara verilen yanıtlarını lütfen dinleyin…

        Emin olun benim kadar huzur bulup, memnun kalacaksınız…

        Diğer Yazılar