Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biraz geç girdi gündemimize corona virüs ama girdiğinden bu yana da başka bir meselemiz kalmadı.

        Neredeyse 7/24 virüs ve bağlantılı mevzularla ilgileniyor ve tüm yaşantımızı coronaya göre biçimlendiriyoruz.

        Bazılarına göre bu durum aşırı ve abartılı bulunuyor.

        Haklı olabilirler hiç itirazım yok. Yani gerçekten de corona virüs konusunda olağandan fazla bir hassasiyet gösteriyor olabiliriz ama bence bunun hiç zararı yok.

        Hatta faydası var.

        Nihayetinde çok ciddi bir tehdit ile karşı karşıyayız ve biz de tedbirimizi en üst düzeyden alarak olası olumsuzlukları en aza indirgiyoruz.

        Bence şu dönem herkesin yapması gereken aynı olmalı.

        Kalabalık toplantılar yapmamak, vücut temizliğine çok özen göstermek, aynı iş yerinde çalışıyor olunsa bile aradaki mesafeyi olabildiğince korumaya çalışmak ve tabii el sıkışmama, öpüşmeme, sarılmama vs kurallarını dört dörtlük uygulamak!

        Uygulamayanları da mümkün olduğunca sert dille uyarmak!

        İşte o uyarılardan biri geliyor şimdi...

        Bilen bilir CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun asıl mesleği doktorluktur.

        Bir bilim insanıdır yani hanımefendi.

        Siyasete girdikten sonra yapmıyor galiba mesleğini ama bildiğimiz kadarıyla o vakte kadar tıp bilimi ile iç içe yaşadığı bir hayatı vardı.

        Dolayısıyla olmadı dün sergilemiş olduğu hal ve hareketler!

        Bir gün önce başkanı olduğu örgüt tarafından; ”Kendimizi korumak birbirimizi korumakla mümkün! EL SIKIŞMIYORUZ, SARILMIYORUZ, BİRBİRİMİZİ SEVİYORUZ!” paylaşımlarının gölgesinde Kadın Kolu Kongresi’ni toplaması tam bir tutarsızlık örneği...

        Ve onun hemen ardından CHP’li milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Turan Aydoğan’ı da yanına alıp katıldığı cenaze töreninde insanlara sarılırken, öpüşürken fotoğraflarının servis edilmesine izin vermek de absürtlüğün daniskası oldu!

        Pekiii aralarında benim de olduğum bu tutarsızca ve umursamazca hal ve hareketlerine tepki verenlere karşı ne yaptı Sayın Doktor Kaftancıoğlu?

        Şaka gibi ama bir bilim insanı, kadını olarak, düştüğü hatadan dolayı özür dileyip kamuoyunu teskin edecek cümleler kuracağına…

        Herkes gibi corona virüsle ilgili kırmızı alarmın çaldığı bir dönemde vurdumduymazlığına dikkat çeken gazeteci dostumuz İsmail Saymaz’ı cahillikle suçlayıp hakaret etmeyi tercih etti!

        Evet. Yanlış okumadınız değerli okurlarım.

        Aynen bunu yaptı Canan Kaftancıoğlu!

        İsmail’in nezdinde biz tepki gösteren herkesi küçümseyip alay etti ve dahası; “AKP’yi eleştirebilmek için yanına CHP’yi de koymalıyım kolaycılığı ve fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olma cehaleti!” ifadelerini kullanarak bu eleştirilerin arka planında siyasi bir art niyet olduğunu filan söyledi!

        Bir kere Canan Hanım’a yaptığı yorumda; ”Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmak!” deyimini yanlış kullandığını hatırlatmak isterim.

        Ona öyle demiyoruz… Diyoruz ki; ”Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz!”

        İkincisi ise hem bir tıp insanı hem de önemli siyasi bir figür olarak virüse karşı alınacak önlemler konusunda Kaftancıoğlu’ndan beklenen şey virüs tehdidine karşı böyle bir vurdumduymazlık, umursamazlık değil, örnek bir tavır, doğru bir duruş sergilemesiydi!

        Ayrıca sosyal medyada etkin olan İsmail’in de onun gibi tepki gösteren bizlerin de; “bilim adına” konuşmak, ahkam kesmek gibi bir derdi de yoktur.

        Derdimiz, bilimin yol göstericiliğine, uyarılarına riayet etmeyenlerin düştükleri yanlışa mümkün olduğunca dikkat çekmektir.

        İster CHP’li Canan Kaftancıoğlu olsun isterse AK Partili X bir isim…

        Hiç fark etmez…

        Bizim gazeteci olarak sorumluluğumuz milyonlarca insanın sağlığını tehdit eden ölümcül bir virüs konusunda kim hata yapıyor ise onları uyarmaktır!

        Bu sorumlulukla hareket eden insanlara hakaret etmek, aşağılamaya kalkmak ve işi siyasetle falan bağlayıp sulandırmak ise...

        En hafif deyimle lakaytlıktır!

        NOT: Bu arada yazıyı yolladıktan çok sonra bir dostum, Canan Hanım’ın yaptığı yanlıştan geri adım attığını gösteren bir twit attığını söyleyince sevindim... Hemen baktım twitine ama denildiği gibi bir özür olmadığını gördüm. Başkalarının yanlışına dikkat çekip, "Buna da yanlış diyebiliyorsanız bana da diyebilirsiniz” mealine gelen özürümsü yorumunu da şuracığa iliştiriyorum...

        *

        Yavuz Dizdar sıradan bir onkolog değildir!

        Sevgili Hülya’nın (Hökenek) hazırlayıp sunduğu son Enine Boyuna programını izleyemedim Cuma akşamı…

        Sonradan olay sosyal medyaya düşünce haberim oldu.

        Konuklardan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Profesör Doktor Mehmet Ceyhan, konuyu uzmanların tartışmadığını gerekçe göstererek yayını tek etmiş.

        Anladığım kadarıyla Ceyhan’ın bu tavrı özellikle Onkolog Yavuz Dizdar’a dairmiş.

        Yavuz Hoca’nın corana virüsü ve önlemleri konusunda birçok bilim insanının görüşlerine aykırı görüşleri olduğu kesin.

        Ancak yanlış bile bulunsa bu görüşlere saygı duyulması lazım!

        Sonuçta Yavuz Hoca da bir bilim insanı ve virüse karşı alınan önlemleri eleştirmesi ve yayılması konusunda başka tavsiyelerde bulunması da bilimsel görüştür. Ve bu görüşleri de beyan etmesi de her zaman hakkıdır!

        Kaldı ki Dizdar sıradan bir onkolog da değildir.

        İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji bölümüne yolu düşen herkes bilir ki; O kendisini çok iyi yetiştirmiş, geliştirmiş ve Türk Tıp Dünyası adına verdiği olağanüstü mücadele ile de kanser hastalarının yaşamını uzatmada büyük katkı sunmuş bir isimdir.

        Ne demek istediğimi tam anlatabilmek için daha somut yazayım...

        73 yaşında mesane kanseri olduğunda ameliyatını yapan Çapa Tıp Fakültesi’ndeki koca koca profesörler bile 6 ay ömür biçmesine rağmen Yavuz Hoca’nın tedavisi ile fazladan 12 yıl yaşamıştır rahmetli babam...

        O beni bu ilişkiden dolayı bilmez, hatırlamaz çünkü babamın hastalığı sürecinde Yavuz Hoca ile kontağı kuran, ilişkide olan hep küçük ağabeyim olmuştu...

        Ama ben onu iyi bilirim ve hem babama yaşattığı o fazla yıllarından hem de tedavisi boyunca babamla kurduğu hasta ilişkisindeki insanlığından dolayı minnet borcum vardır Yavuz Hoca’ya….

        Ve bu yüzden de Dizdar’ın corona konusunda hiçbir şey bilmeyen ya da yanlış bilmekle suçlanmasını sindirmem pek mümkün olamadı.

        Evet kabul! Yavuz Hoca farklı bir tarzı olan, bilimsel tezlerini aktarırken aykırı bir söylemi tercih eden bir bilim insanı ama yukarıda da dediğim gibi…

        O sıradan bir Onkolog değil, ondan çok daha fazlasıdır.

        Kaldı ki zaten Profesör Ceyhan'ın Habertürk TV’de yayını terk etmesinin esas nedeni de diğer konukların konunun uzmanlarından seçilmemiş olması filan değildi.

        Öyle olsa idi gerçekten… (Hemen ertesi günü üstelik…) Koşa koşa bir başka televizyon ekranına gidip iki siyaset yazan gazeteci ve bir de hava durumlarını analiz eden meteoroloji mühendisiyle enine boyuna tartışmaz ve corona virüs hakkında bildiği tüm doğruları üzerine döktüren o görüntüyü de katiyen vermezdi herhalde değil mi?

        Diğer Yazılar