Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        1867 yılında savaşta yaralanan askerlere ayrım gözetmeksizin yardım amacıyla Kızılhaç’ın uluslararası temel ilkeleri esas alınarak Hilal-i Ahmer Cemiyeti adıyla kuruldu.

        Uzun yıllar bu adıyla varlık gösterdi.

        1912 yılında Trablusgarp Savaşı’nda görev yaparken yaralanan Binbaşı Mustafa Kemal Libya, Derne’de kurulu aynı adı taşıyan hastanede sağlığına kavuştu.

        Önemini ve değerini o zaman kavradı Atatürk.

        Ve Cumhuriyet Türkiyesi’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan devraldığı ender kurumlardan biri olan Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin tamamen gönüllülük esası temel alınarak yapacağı çalışmaların geleceğe uzanan bir umut, bir yardım eli olarak devamı için çok gayret sarf etti.

        Fırsat buldukça bu cemiyetin toplum tarafından benimsenmesi ve kabul görmesi için katıldığı toplantılarda çağrılar yaptı.

        Mesela 1923’te… Eşi Latife Hanım ile Konya’yı ziyareti sırasında, 23 Mart günü Cemiyetin Kadınlar Şubesi’nde verilen çay ziyafetinde hanımlara seslenirken;

        “...Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin ve bilhassa bu ulvi cemiyette pek büyük bir faaliyet ve dirayetle ibraz-ı fedekari eyleyen muhterem hanımlarımızın harekat-ı askeriyede, Milli Mücadelenin muvaffakiyete isalinde gösterdikleri himmet ve muavenet, orduya yapılan hizmetlerin kıymetlilerinden birini teşkil etmektedir. Ordunun Başkumandanı sıfatıyla heyet-i aliyyelerine takdim-i teşekkür eylerim. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da azimkarane çalışarak memleketimize daha çok hizmetler ifa edeceğinize eminim!” diyerek kadınların cemiyet çatısı altında çalışmaları için teşvikte bulundu.

        Türk dilinin sadeleştirilmesi için yoğun çalışmalar yürütüldüğü 1935 yılında ise adının Kızılay olarak değiştirilmesini istedi.

        18 Haziran 1935’de bizzat Genel Merkezi ziyaret ederek faaliyetler hakkında yöneticilerden bilgi aldı.

        “Bu derneğin üye sayısının memleketin elde ettiği sosyal alandaki rüştü ile uygun düzeye gelmesini ve bütün bu uyumu sağlamasını temenni ederim” diyerek Kızılay’ın genişlemesini ve büyümesine dair arzusunu açıkça ifade etti.

        ATATÜRK’ÜN AMACI BU MUYDU KIZILAY’DA?

        Dediği gibi de oldu.

        Savaşların geride kaldığı Türkiye Cumhuriyeti’nde, Kızılay’ın yeni görevi hayırseverlerden aldıklarını garibanlara aktarmak oldu.

        Gerçekten de müthiş bir organizasyona dönüştü.

        Osmanlı’dan beri varlığını sürdüren bu dernek sadece afet zamanlarında değil, zora düşülen her zaman yoksulun yanında yer aldı.

        Ancak büyüdükçe, geliştikçe profesyonelleşme ihtiyacı hasıl oldu.

        Dernekte başta başkan ve yönetim kurulu üyeleri olmak üzere binlerce insan gönüllülük temelinde görev yaparken…

        Profesyonel olanların ise makul maaş miktarları ile istihdamına karar verildi.

        Bu yönetim anlayışı uzunca yıllar da bu şekilde devam etti.

        Ancak Atatürk’ün tamamen gönüllülük esasına bağlı olarak hayal ettiği ve geleceğe miras bıraktığı milletin hayır kurumu olan Kızılay son 5 yılda izlenen politikalar neticesinde resmen dev bir holdinge dönüştü.

        “*Toprakanadan Doğal Ürünler Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi…

        *UG Medical Services Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi…

        *Kızılay Yatırım Holding Anonim Şirketi

        *Kızılay İçecek sanayii ve girişim Sermayesi Portföy Yönetimi Anonim Şirketi…

        *Kızılay sağlık Anonim Şirketi…

        *Kızılay Kültür ve Sanat Ticaret Anonim Şirketi…

        *Kızılay Çadır ve Tekstil Anonim Şirketi…

        *Kızılay Sistem Yapı Anonim Şirketi…

        *Kızılay Bakım Anonim Şirketi…

        *Kızılay Lojistik Anonim Şirketi…

        isimleri altında şirketler kuruldu!”

        Ve bu şirketlerin hepsinin yönetim kurulu başkanı gönüllük temelinde o çatı altında olduğu bilinen Kızılay Başkanı Kerem Kınık oldu!

        KİM NE KADAR MAAŞ ALIYOR BİLMEK BİZİM HAKKIMIZ DEĞİL Mİ?

        Kınık’ın Kızılay Başkanlığı karşılığında herhangi bir ücret alması mümkün değil.

        Çünkü derneğin tüzüğü zaten buna izin vermiyor.

        Ancak Kınık’ın Kızılay çatısı altında kurulan şirketlerin yönetim kurulu başkanı ya da üyesi sıfatıyla “huzur hakkı” adı altında bir ücret aldığı biliniyor.

        Elimde bir belge olmadığı için duyduğum tam miktarları yazamıyorum ama 10 şirkette görev aldığını düşünürsek ve her bir şirket için aldığı rakamları toplarsak Sayın Kınık’ın Kızılay’da yaptığı çalışmaların sanıldığı gibi gönüllülük esasına dayalı olmadığı da ortaya çıkıyor.

        Bütün bunlar bir yana…

        Bir de şu profesyonellerin istihdam edilmelerini sağlayan maaş konusu var.

        Daha önce de gündeme gelen ancak Kızılay Yönetimi tarafından kesinlikle yalanlanmayan bu kadroların maaş miktarlarına ait olduğu iddia edilen liste İzmir’de yaşanan son felaket dolayısıyla yine gündeme geldi.

        Liste doğru mu değil mi bilmiyorum ama...

        Kızılay'dan maaşlar konusunda şeffaf olmasını ve iddialara yanıt vermelerini bekliyorum.

        (Bu arada Deniz Feneri Derneği davasında “güveni kötüye kullanma” suçlamasıyla 2013 yılında iki yıl altı ay hapis cezası ile 25 bin TL para cezası alan Genel Müdür İbrahim Altan’ın aynı zamanda Kızılay Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketlerin bazılarında yönetim kurulu üyesi olduğunun da altını kalın kalın çizmek istiyorum. Altan’ın bu üyeliklerden de “Huzur Hakkı” adı altında 2 asgari ücret karşılığı ayrı bir ekonomisi olduğu iddia ediliyor.)

        ŞEFFAF OLMAK KIZILAY’IN BİR MECBURİYETİDİR!

        Şimdi gelelim sadede…

        Ne demiştim yazımın daha en başında…

        “Kökleri Osmanlı’ya dayanan ve ilk kurulduğu yıllarda adı Hilal-i Ahmer olan bu derneğin kuruluş temelinin esası uluslararası yardım kuruluşu olan Kızılhaç’ın ilkeleridir…”

        Kızılay ya da benzer amaçla kurulmuş derneklerin tipik piyasa şirketleri gibi para kazanma amacıyla hareket etmesi zaten mevzubahis bile olamaz.

        Hayır kurumları hayır kurumudur.

        Hayırseverden alır hayra ihtiyacı olana aktarır.

        Dolayısıyla Kızılay’ın ticaret yapması, şirketler kurup muhasebe tutması ve bu şirketlerle holdingleşmesi falan sivil toplum kuruluşu anlayışına bire bir aykırıdır.

        Kızılhaç’ın en temel, en değişmez önemli ilkesi nedir?

        Tüzüğünde der ki; “Bağışçılar ve bu bağışlardan faydalananlar ile tüm ilişkilerimiz açık ve şeffaf bir tutum içinde olmalıdır!”

        Peki Kızılay neden bu kurala uymuyor?

        Neden şeffaf bir biçimde Kızılay ile ilgili sorulan sualleri cevaplamıyor?

        Başkan Kerem Kınık Kızılay ile alakalı bir konu gündeme geldiğinde her defasında; “Kurumu yıpratmaya çalışıyorlar. Kurumun itibarını zedelemeye çalışıyorlar” diyerek dert yanıyor, serzenişte bulunuyor etrafına.

        Kusura bakmasın ama Kerem Bey…

        Çok büyük bir yanlışın içerisinde.

        Evet. Bazı şirketler kurarak Kızılay’ı ticari bir pozisyona, holding durumuna taşımış olabilir ama…

        Her ne olursa olsun…

        Sonuçta bu kurum Osmanlı’dan sonrasında da ülkemizin kurucu lideri büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ tarafından milletin emanetine teslim edilmiş bir hayır derneğidir.

        Bu dernekte ne oluyor, bu dernek nasıl yönetiliyor, bu derneğe yapılan yardımlar nerelere ve nasıl aktarılıyor ve bu dernek çatısı altında kimler ne, nasıl kazanç elde ediliyor bilmek de bu milletin hakkıdır!

        Diğer Yazılar