Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile yaptığım görüşme sonrası yazdıklarımı okudunuz.

        Bilindiği üzere Sayın Bakan o görüşmemizde Haziran ayına kadar tüm ülkenin aşılanması hedefinde olduğunu özellikle vurgulamıştı.

        Ben de o vurgusunu başlığa çekmiştim.

        Ancak üzülerek söylemeliyim...

        O hedefe ulaşmaları aşı karşıtlığından taraf olan bu atmosfer değişmeden pek mümkün değil...

        Sakın kimse bana; "Nereden vardın bu çıkarıma?" deyip çıkışmasın lütfen!

        Vardım çünkü gönüllü aşıyı ben yaptırdım.

        Ve duyulduktan sonra da abuk subuk fikirlerin savrulduğu bir ton mesaj, yorum ve telefonu da ben aldım.

        Anladım ki tabii bilimsel hiçbir dayanağı olmamasına rağmen aşı karşıtı fikirlerin toplumda kabulü sanıldığından da fazla.

        Şaka gibi ama genetik kodların değiştirilmesinden, insan bedenine mikroçip yerleştirmeye kadar varan saçma sapan söylentilere inanan o kadar çok insanla muhatap oldum ki bu süre içerisinde...

        Tamamını toplayıp ve adını da; "Neden aşı yaptırmamalıyız?" diye bir kitap yapsam emin olun en çok satanlardan biri olur.

        İtiraf edeyim...

        Bir ara karamsarlığa kapılıp; "Ben ne halt ettim" bile dedim kendi kendime...

        Sözün özü değerli okurlarım...

        REKLAM

        Bence biz koronavirüs denilen illetin yarattığı atmosferden bu aşı karşıtları yüzünden kolay kolay kurtulamayacağız.

        Diyebilirsiniz ki; “Ee canım sana ne! Sonuçta sen aşını oldun. Olmayanı da bırak ne hali varsa görsün!”

        Öyle olmuyor işte o iş!

        Aşı meselesi bir halk sağlığı meselesi çünkü.

        Hepimizi hayattan soğutan bu mevcut atmosferin eskiye dönmesi, yaşamımızın yeniden normalleşmesi için toplumdaki bağışıklık oranının çok yüksek olması bilimsel bir realite maalesef.

        Bütün bilim insanlarının "Bu oran düşük kaldıkça salgının önünü kesmek imkansızlaşır" diyerek toplumsal bağışıklığın ancak ve ancak aşılanma ile mümkün olacağı vurgulaması boşa değil.

        Dolayısıyla aşı olup olmama kararı sadece o kişiyi değil tüm toplumu ilgilendirir.

        O nedenle Sağlık Bakanlığı’nın ve Bilim Kurulu’nun bu aşı karşıtlığı ile mücadele konusunda ivedilikle bir mücadele başlatması lazım.

        En önce de televizyonlardan başlanmalı bu mücadeleye.

        Özellikle de magazin programlarından.

        Mesela hafta sonu bir arkadaşım denk gelmiş.

        Şöhretli bazı magazin figürü beylere bayanlara mikrofon uzatılmış ve; "Aşı yaptıracak mısınız?” diye sorulmuş…

        Çoğunluğu da hiçbir bilimsel gerekçe falan sunmadan; “Hayır yaptırmayacağım!” şeklinde cevap vermiş.

        Bakın bu tür programlar reytingleri en yüksek programlar ve acı ki toplumda büyük bir kesimde de bu insanların ağzından çıkan her laf fazla ciddiye alınıyor.

        Büyük bir ihtimalle annem o programlardan birini izlemiş olacak ki; ”Kızım insanlar televizyonlarda aşı yaptırmam diye bas bas bağırıyor. Sen koşa koşa gittin denek oldun!” diyerek her gün fırça kayıyor bana.

        Bakan Koca’ya göre bu ay sonu itibarı ile aşılanma başlayacak.

        REKLAM

        50 milyon dozu şubat ayının sonuna kadar bitirme hedefinde.

        Yani ilk etapta 25 milyon kişi.

        Ki bu ilk etapta önce sağlık çalışanları, 65 yaş üzeri ile kronik hastalıkları olanlar yer alacak.

        Geriye kalanların ise yaz başına kadar aşılanması hedefi var.

        Aşı karşıtlığına karşı çok ciddi bir biçimde aksiyon alınmaz ise ilk etabın bile zamanında tamamlanabileceğine inanmıyorum ben.

        Eğer medya platformlarında yer alan aşılama ile ilgili bilgi kirliliğinin önüne geçilmez ve aşıyla ilgili bilimsel gerçeklerle toplum doğru bir biçimde aydınlatılmaz ise bu virüs belası ve yarattığı tahribattan kısa vadede kurtulmamız çok zor.

        “Ne yapılabilir?” diye soracak olursanız da…

        Naçizane fikrim…

        Mesela bilime inanan, aşının bireysel bir karar değil toplum sağlığı için zorunluluk olduğunu bilen itibar sahibi, hemen her kesimde etkisi olan magazin figürlerinin yer aldığı bir kamu spotu çekilebilir.

        Ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere CHP Lideri Kılıçdaroğlu, MHP Lideri Bahçeli, İYİ Parti Lideri Akşener’den birkaç cümleyle de olsa milyonlarca seçmenlerinin izlediği ve televizyonlarda canlı yayımlanan şu haftalık grup konuşmalarında aşı yaptırmanın gerekliliğine vurgu yapan konuşmalar yapmaları sağlanabilir.

        Gazeteler, televizyonlar ve etkili haber siteleri genel yayın yönetmenleri ile bir toplantı tertip edilip, haber ve programlarda aşı karşıtlığının propagandasına bile/isteye aracı olmamaları konusunda ricada bulunulabilir…

        Ve en mühimi de...

        Sözlerinin kıymetinin, etkisinin farkında olmayan "Asla aşı yaptırmayacağım" diyen bazı şöhretli cahillerimizle bilim ve insanlık adına en azından şu salgın geçinceye kadar ilişik kesmeleri sıkı sıkıya tembih edilebilir...

        Diğer Yazılar