Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önceki gün…

        Saat 22.20 civarı…

        Tam dün okuduğunuz; “Hitler’in ruhunu yaşatarak, atasının kemiğini sızlatan alçaklar!” başlıklı yazımı bitirmiş ve yazı işlerine yollamıştım ki…

        Dışarıda bir kıyamet!

        Çığlık çığlığa bağıran insanlar, korna sesleri filan…

        “Ne oluyor yahu?” derken az önce bitmiş Süper Lig maçlarını sıkı takipte olan oğlum; “Galatasaraylılardır… Beşiktaş'ın yenilmesinden sonra şampiyonluk umudunu kutluyorlardır” dedi.

        Pencereye doğru ilerlerken bir yandan da öfkeyle; “Yasak yasaktır! Kutlama da neyin nesi! Kutlayacaksa ayın 17’sini beklesinler!” şeklinde söyleniyordum ki…

        Bilmeden taraftarların günahını aldığımı anladım.

        Çünkü konvoy onların şampiyonluk kutlaması konvoyu değil, İsrail’i protesto konvoyu imiş.

        Önde motosikletliler, arkada içi insan dolu kamyonetler, otobüsler, minibüsler ve otomobiller Filistinlinin yanında olduğunu ifade eden şarkılar, sloganlar ile Taksim Meydanı’na doğru ilerliyordu.

        Sandım ki; En fazla bir 5, hadi bilemediniz 10 dakika filan sürer olay.

        Orada da yanılmışım.

        Çünkü tamı tamına 2 saat sürdü.

        İnanılır gibi değildi evet ama binlerce araç normal bir zamanda dahi olması çok mümkün olmayan bir organizasyonla kapatmaya, yasaklara, kurallara rağmen sokaklardaydı.

        REKLAM

        Çok dikkatle baktım…

        Uzun uzun seyrettim.

        O araçların içerisine doluşmuş insanların hiçbirinde maske filan olmadığını gördüm.

        Hoş küçücük bir otomobile 5 kişi tıkış tıkış binmişse, maske ne yapacak!

        Nasıl koruyacak?

        Uzatmayayım…

        Sonra tabii döndüm sosyal medyaya…

        Ve bizim evin önünden geçen araçların İsrail Konsolosluğu’nun önünde durduğunu ve o araçların içindeki insanların da araçlarından inip günlerdir devam etmekte olan kapanma yasaklarını hiçe sayarak dip dibe, omuz omuza, protesto gösterisi yaptıklarını gördüm.

        O an işte aklıma nedense kapatmanın ilk günlerinde Datça’daki evinin hemen önündeki denize daldığı için ya da evinin önünde arabasını hortumla yıkadığı için ya da biraz uzaktaki markete gittiği için 3 bin 150 TL ceza yiyen vatandaşlar geldi.

        Yalan yok içim cız etti.

        Çünkü kanun kanundur.

        Kişiye, sebebe, duruma göre fark göstermez, gösteremez!

        Kusura bakılmasın ama her ne sebep olursa olsun kapatma yasaklarına uymadığı için ceza kesilmiş vatandaşın artık o cezayı mahkemeye taşıyıp şikayet etmesi anasının ak sütü gibi helaldir!

        Ancak bence buna gerek kalmamalı.

        Vatandaş boşu boşuna mahkeme koridorlarına taşınmadan bu iş çözülmeli.

        Bugüne kadar kapatma yasakları gereği kesilmiş tüm cezalar yok sayılmalı.

        Şunu da söylemek istiyorum son olarak…

        Devlet adaleti tesis etmekle mükelleftir.

        Kanunu uygularken vatandaşların gerekçelerine bağlı olarak ayrım yapamaz.

        “Ama onların bu yasakları ihlal etmesinin sebebi çok hassas bir konu yüzünden!” deyip de kapatma kurallarının ihlalini görmezden gelemez.

        REKLAM

        Ama geldi.

        Devlet bile/isteye yasaların, yasakların uygulamasında çifte standart durumunun oluşmasına bal gibi sebep oldu.

        O yüzden de, sadece kural ihlali yaptığı için ceza kesilen vatandaşa değil…

        Günlerdir yasaklara uyacağım diye kafasını kapıdan dışarı çıkarmayan vatandaşına da büyük bir özür borçlu bu devlet!

        Not: Bu yazıya gelecek tepkileri biliyorum. En başta da zalim İsrail’in Filistin zulmünü protesto etmek için Cuma gününden beri sokaklara çıkanlar kızacak bana ama hiç boşuna yormasınlar kendilerini. Çünkü bu konuda yerden göğe kadar haklıyım! Filistin’de yaşanan acıyı yüreğinin en derinlerinde hisseden bir insan, gazeteci, yurttaş ve bir anne olarak ben de sokaklara çıkıp, avazım çıktığı kadar İsrail’e ağzıma geleni saymak isterim ama ortada “halk sağlığı” adına alınmış bir karar varken bunu yapmaktan imtina ederim. Ayrıca altın yıllarını yaşayan bu iletişim çağında sokaklarda kornalara basarak tepki vermek yerine tüm dünyanın takipte olduğu sosyal medya mecralarını kullanmak daha makul ve de mantıklı bir yoldur. Günlerdir Twitter’da Trend Topic olan #Kahrolasınİsrail ya da #İsraelUnderAttack etiketlerinin altında iki mesaj yazarak zalim İsrail’le ilgili duygu ve düşünceler çok daha net ve doğru bir biçimde yansıtılabilir ve herkes emin olsun ki; o mesajlar gürültü kirliliğinden başka bir şeye hizmet etmeyen korna seslerinden çok daha hızlı ve etkili bir biçimde de yerini bulur!

        *

        Sağlığa, huzura vesile olması temennisiyle…

        Herkese hayırlı bayramlar…

        Diğer Yazılar