Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bugünlerde hararetle tartışılan Suriyeliler ve son dönemde aynı konuya dahil olan Afganlar meselesi yeni bir mesele değil.

        Türkiye 10 yıldan beri bu sorunla karşı karşıya.

        Çünkü ülkelerinde iç çatışma başlar başlamaz kaçmaya başlayan Suriyelilerin Türkiye’ye ilk sığınma öyküleri 10 yıl öncesine dayanıyor.

        Hatırlarsanız…

        İlk yıllardaki tüm sığınma taleplerine Türkiye kamuoyu, birlik ve bütünlük içerisinde karşılık vermişti.

        Nihayetinde ülkelerinde yaşanan savaşta taraf olması mümkün olmayan yaşlılara, çocuklara, hastalara ve kadınlara kol kanat germek insan olmanın bir gereğiydi.

        Ancak sonradan iş zıvanadan çıktı.

        Sadece yaşlılar, çocuklar, hastalar değil…

        Aralarında bıçkın gibi delikanlıların da olduğu milyonlarca Suriyeli, bir kaçış noktası olarak görüp, kapağı bir biçimde Türkiye’ye attı.

        İlk yıllarda yüzbinlerle ifade edilen Suriyelilerin bugünkü resmi rakamlara göre sayıları 5 milyonun üzerinde.

        Peki bu 5 milyondan fazla insanın Türkiye’deki statüsü ne?

        Kimine göre mülteci kimine göre sığınmacı kimine göre ise göçmen…

        Ancak bunların hiçbiri doğru değil, çünkü…

        Mülteci, ülkesinde ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da ulusal kimliği nedeniyle kendisini baskı altında hissederek kendi devletine olan güvenini kaybeden, kendi devletinin ona tarafsız davranmayacağı düşüncesi ile ülkesini terk edip, başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan ve bu talebi de o ülke tarafından 'kabul' edilen kişi anlamına gelir.

        REKLAM

        Sığınmacı ise, aynı nedenlerden dolayı ülkesini terk eden ve henüz sığınma talebi, kaçtığı ülkenin yetkilileri tarafından soruşturma safhasında olan kişidir.

        Göçmen de, çoğu zaman ekonomik, öğrenim gibi gerekçelerle, ülkesini gönüllü olarak terk ederek başka bir ülkeye, o ülke yetkililerinin bilgi ve izni ile yerleşen kişi demektir.

        Şimdi sıkı durun…

        Ülkemizdeki Suriyelilerin statüsü ne peki?

        Bir kere bunlardan hiçbiri!

        Neden?

        Çünkü onlar bu ülkeye geçici koruma/sığınmacı statüsü ile alındılar.

        Nedir peki geçici koruma statüsünün çerçevesi?

        Uluslararası literatürde, hayati risk taşıyan ve aciliyet gerektiren durumlarda sağlanan bir koruma biçimidir.

        Yani ülkesinden ölüm tehlikesi yaşadığı için acilen ve mecburen ayrılan ve risk, tehlike devam ettiği sürece de dönemeyenler için düşünülmüş bir uygulamadır.

        Peki… İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün dahi; ”Geçici Korumamız Altındaki Suriyeliler" ifadesiyle tanıdığı ve sayıları 5 milyondan fazla olan bu insanların reel olarak statüsü bu mu?

        Elbette ki değil!

        Bu gerekçeyle geldiler ama şu anda hepsi sağlanan bu olanağı keyfiliğe dönüştürmüş durumdalar.

        Ülkenin dört bir yanına dağılmış, yerleşmiş ve dilediğince yaşıyorlar.

        Bu artık geçici sığınma/korunma statüsü falan değil daha iyi bir yaşam arayışı ve amacıyla Türkiye’ye kitlesel yerleşme halini almış bir durumdur.

        Lütfen herkes artık şunu bir kenara not etsin!

        Bu ülkedeki Suriyeliler...

        Hayati bir risk taşımadığı için her bayramda elini kolunu sallayarak ülkesine giden ve bayram sonrasında da yine elini kolunu sallayarak Türkiye’ye dönen o insanlar...

        Ne mültecidir ne sığınmacı ne göçmen ve ne de ülkeye ilk kabul edilişleri gibi geçici koruma statüsündedirler!

        REKLAM

        Hepsi ama hepsi artık o ilk statü özelliğini de kaybettiği için; kaçak göçmendir!

        Ve bu durumda da idarecilerin yapması, alması gereken tavır net bellidir!

        Kusura bakılmasın ama kimse Türkiye’yi üç kuruş para uğruna kaçak göçmenlerin keyfe keder gezdiği, dilediği gibi cirit attığı bir ülke gibi göremez, gösteremez!

        Ayrıca değil Türkiye…

        Dünyada hiçbir ulus devlet ve onun yurttaşları; “Ne yapalım öyleydi, böyle oldu! Yapacak bir şey yok!” durumunu oldubitti ile falan da kabul etmez, edemez, ettiremez!

        Diğer Yazılar