Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gerilim izler gibi izliyoruz liderlerin grup toplantılarını…

        Ve farkında mısınız bilmiyorum ama gittikçe de sertleşiyorlar; hem üsluplarında hem de söylemlerinde…

        Her hafta bir öncekinden daha sarsıcı oluyor.

        Alıştık gerçi milletçe ama yine de derim ki; Kemerlerinizi bağlayın!

        Çünkü görünen o ki, seçim yaklaştıkça dozu daha da artıracaklar.

        Malumunuz…

        Bu hafta da epeyce gergin geçti.

        Çok başlık var ama en dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasaya değişikliği ile alakalı CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik sarf ettiği sözler oldu.

        Tam da o sırada, yani; “Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirme fikri CHP’nin ve dolayısıyla tüm CHP’lilerin ifadesi midir yoksa Kılıçdaroğlu’nun kişisel fikri midir?” ifadelerini kullandığı sırada canlı izliyordum.

        Şaşırdım tabii bunları duyunca çünkü bildiğim ve çok iyi tanıdığım, takip ettiğim CHP’de bırakın ilk dört maddenin değiştirilme önerisinin yapılmasını…

        Düşüncesi bile mümkün değil.

        REKLAM

        Çünkü CHP’lilere göre Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı, bütünlüğü, sürekliliği o ilk dört maddeye bağlıdır.

        Yine de; “Acaba bir şey mi atladım? Kılıçdaroğlu böyle bir ifade kullandı da ben mi kaçırdım?" deyip hemen google babadan danışmanlık almak için giriş yaptım.

        Ama bulamadım.

        Tam o arada da, Kılıçdaroğlu’ndan; “AK Parti’nin ileri gelenleri 'Anayasanın ilk dört maddesinin değişmesini’ talep ediyor; Erdoğan benim söylediğimi zannediyor” açıklaması geldi.

        Hal böyle olunca tabii kafalar karıştı.

        Öyle ya! Koca Cumhurbaşkanı, olmayan, söylenmemiş bir söz üzerinden böyle bir çıkışı boşuna yapmış olamazdı.

        Derken sosyal medyada; “İşte Kılıçdaroğlu’nun Anayasanın ilk dört maddesinin değişimini ispat eden kayıt” denilerek bir video dolaşıma sokuldu.

        İzledim hemen.

        Ancak anlayamadım nerede o ifadeleri kullandığını Kılıçdaroğlu’nun…

        Bir daha izledim.

        Yine olmadı.

        Olamazdı da zaten çünkü o kayıtta öyle bir ifade yok!

        Olay şu değerli okurlarım:

        2015 yılında Kılıçdaroğlu gazetecilerin sorularını yanıtladığı bir yayına katılıyor. Ve yayında; “YÖK’ü kaldıralım. Seçim yasasını değiştirelim. Liderlik sultasını kaldıralım” dediği anda gazeteci lafa giriyor ve; “Anayasa..” diyor.

        Ve ekliyor; “2. ve 3. Maddeler mesela…”

        REKLAM

        Ancak Kemal Bey o anda o kadar seri ve heyecanlı konuşuyor ki…

        Belli ki duymuyor o eklemeyi ve Anayasa değişikliğine karşın cevaben; ”Tabii” diyor.

        Yani o yayında; ”İlk dört maddeyi değiştireceğiz ya da değiştirilebilir” gibi bir cümlesi yok Kılıçdaroğlu’nun.

        Ama gelin görün ki…

        Bir lokma çocuğun önüne bile koysanız, tamamen hızlılıktan oluşan anlık bir iletişim kopukluğu dolayısıyla Kemal Bey’in ağzından çıkan o “tabii”nin üzerinden; “Anayasanın ilk dört maddesini değiştirelim” yorumunu yapması mümkün değilken…

        O video ile gün boyu yaygara koparttılar.

        Ancak bir karşılık bulamadı.

        İzleyen aklı başındaki AK Partili seçmen bile burun büktü videoya.

        Yani boşa kürek çekilmiş oldu.

        Benim anlamadığım neden böyle işlere tevessül edildiği.

        Nihayetinde gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.

        Siyasette de bu tür işler ters teper.

        Seçmen yalan üzerinden oluşturulmaya çalışılan bu tür ucuz oyunlara da sert tepki verir.

        Geçmişte buna benzer yüzlerce örnek var.

        Mesela FETÖ çok sık kullanırdı bu yöntemi.

        Hepsi de geri tepti eninde sonunda.

        Ziyan oldu tüm çabaları.

        Normal bir sonuç çünkü; “Ardıcın közü olmaz, yalancının da sözü!” deyimindeki gibi bir durum söz konusu.

        REKLAM

        Ne gerek var bunlara?

        Ha… Eğer illa bir algı yapacaksanız…

        Ki, siyasetin olmazsa olmaz yöntemlerinden biridir bu.

        Bunu gerçeklik üzerinden yapmalısınız.

        Hedeflediğiniz algının temelini sağlam donelere dayandırmalısınız.

        Aksi sadece israf ve zaman kaybıdır…

        Ajdonna'yı yemişiz bari Aleyna'yı yemeyelim!

        Ajdonna'yı yemişiz bari Aleyna'yı yemeyelim!
        0:00 / 0:00

        Yıllar yıllar evveldi.

        “Kadın ve AB” başlıklı bir organizasyona katılmak için birlikte Brüksel’e gitmiştik.

        Hayranıydım.

        Şarkıları en sevdiklerimdendi ama yakından ilk kez tanıma fırsatı bulmuştum.

        Yakınlaştık o seyahatte ve dönüş yolunda da beraber oturduk.

        Yaklaşık 3 saatin üzerinde süren o yolculukta o anlattı ben dinledim.

        Az biraz biliyordum hikayesini ama bu kadar derinliklerine hakim değildim.

        Çok etkilenmiştim anlattıklarından.

        Döndükten sonra da onun da rızasının olduğu bir kısmı söyleşi olarak o dönem yazarı olduğum Sabah gazetesinde okurlarımla paylaşmıştım.

        Beni en çok etkileyen; “Abarttığımı sanacaksın belki ama emin ol o ilk yıllarda bana el verilseydi, sahip çıkılsaydı ben dünya çapında tanınan bir Ajdonna olmuştum!” ifadelerini başlık olarak kullandım.

        Başta magazin dünyası olmak üzere bayağı gündem oldu Ajda Pekkan’ın o ifadeleri.

        Kimileri küçümsedi, kimiler alay etti ama ben o sohbetin sonunda o kadar inanmıştım ve etkilenmiştim ki Ajda’dan…

        İnanarak yazmıştım o satırları.

        Hala da aynı noktadayım.

        Eğer Ajda’ya dediği gibi sahip çıkılmış olsaydı o gerçekten şu anda dünya çapında ünü olan bir isimdi.

        Çünkü olabilecek tüm özellikleri barındırıyor kendisinde.

        Muhteşem bir ses, fizik, enerji, ışıltı ve sahne performansı…

        İlerleyen yaşına rağmen bugün bile her konseri ağzına kadar doluyor ve şarkıları hala dillerden dile dolaşıyor.

        Yapacak bir şey yok artık.

        O tren kaçmış…

        Bari yeni treni kaçırmayalım.

        Ajda’da gördüğüm o tüm özellikler fazlasıyla Aleyna Tilki’de var.

        Henüz 21 yaşında ve 5 yıldır da şarkılarıyla karşımızda.

        Zaman zaman çocukluğundan kaynaklı yanlış çıkışlar yapıyor olabilir ancak bu Aleyna’nın değerlerini eksiltmez.

        Nihayetinde çocuk daha.

        Ama çok özel bir sesi, duruşu ve enerjisi var.

        Dün İngilizce seslendirdiği son parçasının klibini izledim.

        Hayran kaldım.

        Çok ama çok profesyonelce bir iş çıkarmış.

        Sesi, fiziği, enerjisi, farklılığı ile dünya çapında üne sahip bir popstar hissi veriyor izleyene.

        Diyeceğim şu ki; Yanlış bir tavrı, sözü, hareketi olduğunda lütfen hemen onu alıp duvardan duvara vurmayalım.

        Hırpalamayalım artık.

        Ajda da benzer talihsizlikler yaşamış ilk yıllarında.

        Bari Aleyna’ya yaşatmayalım.

        Başta tüm müzik otoriteleri olmak üzere ülke olarak dört bir taraftan sahip çıkalım bu çocuğa.

        Çünkü bu çocuk dünyanın en saygın müzik ödüllerinin verildiği Grammy’i alacak kadar kaliteli, özel sese, yoruma ve pırıl pırıl bir görünüme sahip.

        Zor gelir bu değerler önümüze.

        Bu değerin üzerinde tepinmeyelim artık.

        Yükselelim…

        Diğer Yazılar