Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        TİP Milletvekili Ahmet Şık’ın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili; “Alevi olmasının Türkiye toplumu ve siyaseti için bir mesele olduğunu kavrayarak hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum!” yorumu başta sol çevreler olmak üzere demokratik çevrelerden çok tepki aldı.

        Şık’ın mevcut koşullarda en güçlü, en uygun adayın sadece Ekrem İmamoğlu olduğu, Meral Akşener'in ya da Mansur Yavaş’ın kazanma şanslarının olmadığı ve aday olsalar bile hayata soldan bakan, sosyalist biri olarak asla oy vermeyeceğini filan söylemesi büyük handikaptır.

        Kusura bakmasın ben o yorumların hiçbirine katılmıyorum.

        Ha İmamoğlu'na hayrandır, Akşener'e ya da Yavaş'a da mesafelidir veya beğenir, beğenmez, oy verir, vermez onun bileceği iş ama sunduğu gerekçe cidden mantık dışı.

        Çünkü İmamoğlu da; "Benim adayımın geçmiş siyaseti benim tercihimde önem taşıyor" diyerek ret verdiği Akşener ya da Yavaş'la aynı kökten!

        O da sol siyasetten gelmiyor.

        Gençliğinde ülkücü olarak biliniyor.

        ANAP'ta siyaset yaptı uzun yıllar.

        Ayrıca geçmişte ailesinde MHP sempatizanlığı da bir hayli yüksekti. Hatta eşi Dilek Hanım'ın ağabeyi Cemil Kaya, 2004 yılında İstanbul Avcılar'dan MHP'nin belediye başkan adayıydı. Ve Ekrem Bey o dönemler kayınbiraderinin yanından hiç ayrılmazdı.

        İmamoğlu çok sonraları CHP'ye katıldı.

        "Acaba Ahmet Şık'ın haberi mi yok bütün bunlardan da Ruşen Çakır'la yaptığı yayında İmamoğlu'nu sanki köklü bir sol, sosyal demokrat kimliği varmış gibi lanse edip aleni şekilde PR'ını yaptı?" diyeceğim ama imkansız!

        Zira İmamoğlu'nun göreve geldikten kısa bir süre sonra Maltepe'de bir parka Nihal Atsız adını vermesi ve Giresun'da; "Topal Osman'a gönülden bağlıyım" demesi hayata gerçekten soldan bakan, sol sosyalistler nezdinde büyük tepki toplamıştı.

        Şık'ın bunları atlamış olması pek mümkün değil.

        Özetle değerli okurlarım...

        "Ben solcuyum, sosyalistim İmamoğlu'nu siyasal düşünceme daha yakın gördüğüm için aday olmasını isterim. Akşener ve Yavaş'a ise asla oy vermem! Çünkü o kadar çaresiz değilim!" mealindeki ifadelerinin elle tutulur bir yanı olmadığını...

        Buna mukabil hizmet ettiği amaç iyi niyetli olmasa da Kemal Bey'in Aleviliği ile ilgili yaptığı tespitin de yüzde 100 doğru olduğunu söylemek istiyorum.

        Acı evet ama söylediği şey, bu ülkenin maalesef sosyolojik bir gerçeği.

        Ki, ben zaten uzun zamandır dile getiriyorum bu gerçeği…

        Ve başta Alevi çevreler olmak üzere; “Haklısın…Risk çok büyük” diyen çok sayıda eş, dost, okurdan da destek mesajı, telefonu alıyorum.

        Neden?

        Çünkü benim bu tespiti adaylıkta en güçlü isim olan Kılıçdaroğlu’nun önünü kesip, başka biri ya da birilerine alan yaratmak, onların önünü açmak niyetiyle söylemediğimden emin insanlar.

        Bu görüşüme destek olanlar, CHP liderinin aday olması halinde Alevi tarafının kimler tarafından, nasıl kullanılacağının ve karşılığının da neler olabileceğinin, meydanlarda Aleviliğine vurgu yapıldığında kitlelerin yuhlarının nasıl canımı sıktığının farkındalar.

        Çünkü ben de bir Aleviyim.

        Üstelik kendini bildi bileli bu kimliği nedeniyle ayrımcılığın, ötekileştirmenin ne demek olduğunu dibine kadar yaşamış bir Alevi!

        Elbette ki böyle bir duruma dikkat çekmek pek iç açıcı değil ama yapacak bir şey yok çünkü böyle bir realite ile karşı karşıyayız.

        Ve bu realite ile sadece Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla karşılaşılmıyor.

        Kemal Bey değil başka bir X Alevi de olsa maalesef bu ayrımcılık karşımıza dikiliyor.

        Üzülerek söylüyorum... Sayın Kılıçdaroğlu aday olduğunda sandıkta bu gerçeklikten hareketle oy kullanacak yüzbinlerce insan var bu ülkede.

        Ve bırakın AK Parti tabanını filan…

        Bugün 6’lı masada oturan başta Saadet olmak üzere, Gelecek, DEVA ve hatta hatta İYİ Parti’ye oy vermeyi düşünen ama demokrasiyle, evrensel insan hakları beyannamesi ile örtüşmeyen bu bağnaz, gerici bakış açısıyla tercihini yapacak seçmenler var.

        “Nereden biliyorsun? Nasıl bu kadar emin yazabiliyorsun bu konuda?” diyenler olduğunu duyar gibiyim… Onlara tavsiyem bir günlerini Sünni muhafazakarların yaşadığı bir mahallede geçirmeleridir ve seçmenin nabzını bire bir yoklamalarıdır.

        AK Parti’ye oy vermeyi asla düşünmüyor mesela… Hatta yerden yere vuruyor eleştirdiğinde… Ya da; “20 yıl oy verdim Tayyip Erdoğan’a ama bu defa düşüneceğim. Adaylara bakıp ona göre oy kullanacağım” diyor.

        “Peki aday Kılıçdaroğlu olduğunda oy verir misiniz?" diye sorduğunuzda ise bazıları çok garip tepkiler, yanıtlar veriyor.

        Alevi olarak o kadar acı veriyor ki bu reaksiyonlar...

        Kahroluyor insan ama yapacak bir şey yok.

        Maalesef durum bu!

        O yüzden köşe komşum sevgili Nihal Bengisu Karaca’nın, Ahmet Şık’ın yorumuna dair kaleme aldığı ve bana da atıfta bulunduğu yazıdaki tespitlere katılamıyorum.

        Evet. Nihal tanıdığım en demokrat, en ilerici dindar muhafazakarlardan biridir.

        Ancak keşke memleketteki tüm muhafazakar, Sünni dindarlar onun gibi olsa…

        Keşke…

        Bundan en çok ben mutlu olurum.

        Sağ olsun. Var olsun. Yüreğiyle yazmış dünkü yazısını.

        Kalben söylüyorum devam etsin isterim bu yazılarına…

        Çünkü eğer Kemal Kılıçdaroğlu aday olursa…

        Seçim sathına girildiğinde onun Alevi kökeninin malzeme yapılamayacağı ya da yapılsa dahi asla karşılık bulamayacağı bir toplumsal bilincin oluşabilmesi ancak Nihal ve onun gibi öncü muhafazakar, dindar kalemlerin, kanaat önderlerinin, siyasette “akil insan” kabul edilenlerin yazılarıyla, TV'lerde, dost meclislerinde yaptıkları yorumlarla mümkün olur.

        Diğer Yazılar