Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir sayfa dolusu yazsan dahi izah edilmesi zor bir tespiti tek cümleyle noktalayan şahane bir söz!

        Hangi söz bu peki?

        “Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemek, delilik belirtisidir!”

        Einstein’a ait denilir ama…

        Değil.

        Amerikalı feminist yazar Rita Mae Brown’ın, "Sudden Death" adlı kitabındaki hayali bir karakter olan Jane Fulton tarafından söylenmiştir.

        Sıkı sık geliyor bu aralar da…

        Dün Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD), İsmailağa Cemaati Lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesini; “Laiklik ilkesi yok sayıldı!” diyerek yargıya taşıma kararı aldığı haberini okuyunca yine aklıma geldi!

        Üşenmedim tek tek okudum ADD'nin suç duyurusu ile ilgili yapılan haberlerin altına yapılan yorumları.

        Şuna sevindim ki; gerçekten bir aydınlanma var bu konuda.

        Elbette ki destek vardı derneğin bu kararına…

        Ama benim gibi çok insan da aynı şeyi düşünmüş olacak ki, “Yeter artık bu kafadan çıkınız!”, “Bu hamleniz resmen iktidara can simidi olacak bir hamle!”, “Tam da AKP’nin istediği şeyler. ADD, AKP’nin velinimetidir!” gibi yorumlarla bayağı bir tepki de gösterilmişti.

        Peki bu tepkiler derneği yönetenler nezdinde umulan karşılığı bulur mu?

        REKLAM

        Mesela, Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesine katıldı diye başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere diğer tüm siyasilerle ilgili suç duyurusu yapma kararlarından geri adım atarlar mı?

        Hiç sanmam.

        Çünkü 35 yıl evvel kurulmuş ve benzer yaklaşımlarının sonuçlarını defalarca tecrübe etmiş bir dernek olarak ADD popülaritesini, etkisini, gücünü bu tip hamlelere borçlu.

        Yıllardır yaptığı gibi bu günde; “Laiklik gitti, gidiyor” propagandasının, kampanyasının aslında farklı bir sonuç vermeyeceğini onlar da çok iyi biliyor.

        Hatta gerçek şu ki; AK Parti’yi yıllardır iktidarda tutan en kritik argümanın bu argüman olduğunu bile bile yeniden sürüyorlar piyasaya…

        Ama tabii bunu yapma nedenleri o meşhur sözde olduğu gibi, delirdiklerinden, akıllarını yitirdiklerinden filan değil…

        35 yıl evvel keşfettikleri ve adı; “LAİKLİK” olan bu kaynaktan beslendikleri için.

        Bir şey diyeyim mi?

        Bu kaynak kurusa var ya!

        Ya da akışkanlığı azalsa falan…

        Emin olunuz ki; ADD ve destekçisi olan o sekter ve müfrit laikçi takım, inanılmaz bir boşluğa düşüp, “E biz şimdi ne yapacağız? Nasıl ayakta duracağız” derdine düşüp asıl o zaman delirirler!

        Allah muhafaza...

        Üstelik Soner Yalçın'ın sakalı da var!

        Üstelik Soner Yalçın'ın sakalı da var!
        0:00 / 0:00

        Atatürkçü Düşünce Derneği’nin İsmailağa Cemaati’nin vefat eden lideri Mahmut Ustaosmanoğlu cenazesini yargıya taşıma gerekçelerini aktardıkları açıklama epeyce uzun olduğu için tamamını alıntılamam mümkün değil.

        Ancak söz konusu açıklamada Ustaosmanoğlu’nun kadınları aşağılayan ifadelerinin bazıları kayıt düşülmüş.

        "Ne zaman hasta olmuşsam, bilin ki hanımlarınızdan biri çarşafını çıkarmıştır."

        "Kadın sokağa çıkacak bir şey değildir."

        "Kızlar katiyen orta, lise, üniversiteye gitmez, avanaklık etmeyin."

        Doğduğu ve yetiştiği feodal atmosferin tüm zorlayıcılığına rağmen, bir kadının da neleri başarabileceğini, yapabileceğini başta çekirdek ailesi olmak üzere bütün çevresine ispat eden…

        Ve dahası 30 seneye yakın bir zamandır erkeğin egemen olduğu bir sektörde her türlü zorluğa, engele rağmen dişe diş mücadele ederek ayakta kalmayı başarmış benim gibi bir kadın için elbette ki Ustaosmanoğlu’nun kadınlarla ilgili kullanmış olduğu bu açıklamalar kabul edilemez.

        Tabii ki bana göre de çok çağ dışı.

        Ancak benim bu reddim, var olan sosyolojik gerçeği doğru okumama da engel olamaz!

        Çünkü politik realite farklıdır, sosyolojik realite farklıdır...

        Politik güç (realite) iktidarı amaçlarken…

        Sosyolojik realite iktidarı hedeflemez ama politikadan talepte bulunur.

        Sosyolojik realite bu anlamda sivil güçtür ve sivil hak taleplerine yöneliktir ve demokratik bir alan içindedir.

        Mesela FETÖ’cüler sivil bir sosyal hareket değil, “gizli konspiratif” (komplocu darbeci) illegal bir politik güçtür.

        Metod ve amaç itibariyle de antidemokratiktir.

        Buna mukabil ülkemizdeki ağırlıklı olarak Nakşibendi Cemaatler politik değil, sosyal bir güçtür.

        Bu yüzden de iktidardan talepte bulunmaları da demokratiktir.

        ABD’de ki Hasidikler, Amişler, Mormonlar’ın sosyal hareket olarak kabul edilmeleri gibi…

        Onları sosyal hareket olarak kabul etmek onların görüş ve uygulamalarını benimsemek anlamına gelmez.

        Barışçı ve demokratik metodoloji içerisinde kaldıkları komplocu bir güç haline gelmedikleri sürece birlikte var oluş haklarına saygı duymak anlamına gelir.

        Amerika gibi dünyada laikliğin sembolü olarak kabul görmüş ülkede durum aynen budur!

        Bazılarımız sanıyor ki dini geleneklere körü körüne bağlılık sadece Müslümanlar arasında.

        Oysa ki Yahudilik ve Hristiyanlık da da tarikatlar ve bu tarikatlara bağlı aşırı köktendinci müritler var.

        Bunu çok çok güzel anlatan bir dizi var Netflix’te…

        New York’un göbeğinde, Brooklyn’de yaşayan Hasidikler’in yaşam biçimlerinin, kadına bakış açılarının aktarıldığı Unorthodox…

        Bir oturuşta izlemiştim karantina döneminde.

        İnanılmaz bir sosyal gerçeği inanılmaz bir sürükleyicilikle anlatmış çünkü.

        İzlemeyenlerin derhal izlemesini salık veririm.

        Bu arada biliyorsunuz…

        CHP Milletvekili İlhan Kesici’nin Ustaosmanoğlu’nun cenazesine katılması sonrası iki yazı kaleme almış ve Kesici’nin o cenaze törenine giderek aslında partisinin helalleşme politikasına gayet uygun bir davranış sergilediğini söylemiştim.

        Yani savunmuştum Kesici'yi...

        Bu iki yazı yüzünden haksızca ve epeyce linç edildim sosyal medyada.

        Ama dün, Sözcü gazetesi Yazarı Soner Yalçın’ın; “Mahmut Efendi ve Cheryl Flake” başlığı ile kaleme aldığı yazıyı okuyunca hepsini unuttum!

        Çünkü Yalçın, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake üzerinden mensubu olduğu Utah merkezli Mormon Tarikatı'nı anlattığı analizle, İsmailağa Cemaati'ne ve vefat eden lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'na "hoşgörü" gösterilmesinin laiklik ilkesini zedelemeyeceğini şahane bir üslupla anlatmış.

        Hani dedim...

        Benim yazdıklarımın asıl niyetini anlamak yerine başka türlü manalar yükleme gayretkeşliğine girişen başta Atatürkçü Düşünce Derneği ve destekçileri olmak üzere bir kısım Kemalist, Ulusalcı ve Melis Alphanlar, Feyza Altunlar gibi müfrit (aşırı) laikçi arkadaşlar...

        Olur a!

        Hiç değilse Soner Yalçın'ın sakalına hürmeten daha farklı bir perspektiften bakarak okurlar da meseleyi...

        Sosyolojik gerçeklerimiz konusunda biraz olsa da aydınlanabilirler...

        Diğer Yazılar