Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Londra

        Cuma gecesi darbe teşebbüsünün başarısız kalması, sivil ve seçilmiş hükü- metin yerini askeri bir rejimin almaması gelecek açısından önemlidir. Muhalefet partilerinin yekvücut bu eyleme karşı çıkmaları sivil siyaset cephesi açısından yabana atılmayacak ölçüde değer taşır. İktidarın gidişatından memnun olmayan, otoriterleşmesinden rahatsız kesimlerin dahi darbeye destek vermemesiyse darbecilerin yaptıkları işin alfabesine bile hâkim olmadıklarını gösteriyor.

        Herhangi bir ülkede Silahlı Kuvvetler ne denli güçlü gözükür ya da olursa olsun darbe yapmak yalnızca o gücün sergilenmesinden öte bir iştir. Cuma gecesi yapılmak istenenin arkasından görülen en önemli şey, böyle bir teşebbüsün toplumsal karşılığının olmamasıdır. Bunun da ötesinde Silahlı Kuvvetler’in hatırı sayılır bir bölümü, bugünün şartlarında böylesi bir teşebbüse belli ki ancak maceracılık diye bakmıştır. Kurumsal olarak çok hırpalanmış TSK’nın, toplumda geçmişle kıyaslanmayacak bir dirençle karşılaşacak bu musibete bulaşmak istememesi kurumsal prestiji ve meşruiyeti açısından akıllıcadır.

        Bu nedenlerle darbeciler kurumlarının desteğine bile sahip olmadan riskli, sonuçları itibarıyla kanlı ve uzun vadede olumsuz sonuçları çok olacak bir işe giriştiler. Ülkeyi korkunç bir girdaba sokma riskini alarak, yüksek sayıda insanın ölmesine sebep oldular ve genç, her şeyden bihaber eratın da hayatlarını kararttılar.

        Eğer tahmin ve iddia edildiği gibi bu çılgınca işin mimarları Gülen’ci subaylarsa, iki hafta sonraki Yüksek Askeri Şüra toplantısı öncesi kamikazeye benzer bir hamle yaptıkları anlaşılıyor. Darbe teşebbüsünün hemen ardından, bu gerekçe gösterilerek başlayan yargı ve Silahlı Kuvvetler’deki temizlik hesap hatasının boyutları hakkında da bir fikir veriyor.

        Darbecilerin plansızlıkları, derbederlikleri, hataları ya da tercihleri, sivil siyasetin nefes alabilmesi açısından iyi oldu. Ancak darbelerin yalnızca hükü- metlere değil tümüyle sivil siyasete kastettiklerinin hep akılda tutulması gerekir. Yani hedef yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhurbaşkanı değil, darbeye karşı direnmiş tüm sivil siyaset alanıdır. Muhalefetin kendi yaptığına sahip çıkması ve iktidara bunu hatırlatması darbe teşebbüsü sonrasında yükselecek baskıcı dalgayı kırmak açısından elzemdir.

        Darbe sırasında hükümet ve iktidar partisi tarafından verilen tepkiler, böylesi bir ihtimal karşısında yapılması gerekenlerin prova edildiğini de düşündürüyor. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekse Başbakan Yıldırım’ın, başta destekçileri olmak üzere toplumu sokağa davet etmesi, bunun sağlanması için hayli koordineli bir çabanın varlığı dikkate değerdi. Sokağa çıkanlardan bazılarının, sivil siyaset ve demokrasiyi korumanın ötesinde, teslim olan erata yaptıklarının gelecek açısından kaygı yaratmaması zordur.

        Bu aşamada değinilebilecek son nokta ise geleceğe yönelik. Darbenin ardından iki yoldan biri tercih edilebilir. Birincisi, darbenin de semptomlarından birisi olduğu genel toplumsal huzursuzluk ve gerginliğin yoğunluğunun düşürülmesi ve sivil-demokratik siyasetin yeniden inşasının muhalefet partilerini de kucaklayacak şekilde yapılmasıdır. İkinci yol ise, çoğunlukçuluksöyleminin müsamaha sınırlarının çok geriye çekilmesidir.

        Sırf bu ihtimali güçlendirmesi yüzünden bile darbe lanetlenesi bir eylemdir.

        Diğer Yazılar