Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Sevgili Tuncay, kemancılar daima haklıdırlar; çünkü onlar yüreğini açarlar; daha büyük dürüstlük yoktur; ve en haklı onlardır... Not: Kâğıt çiçekten daha geç solar. Saklar mısın bu kâğıdı?... 23 Mayıs 1986" Ahmet Say

        Öğretmenler haftasında, önlerinde en derin sevgi ve saygımla eğildiğim öğretmenlerimi düşünüyorum. Ebeveynimden sonra, değerlerini ve etkilerini hayatım boyunca üzerimde hissedeceğim ve her zaman hayat pusulam olan sevgili öğretmenlerimin her biri, bugün, hayatımın kutsal ikonlarıdırlar...

        İlkokul öğretmenim Nedime Sevilir Hanımefendi, müzik kulağımı ve duyarlılığımı ilk keşfedenlerden biri olmasının yanı sıra, aileme konservatuvara hazırlanmam konusunu da ciddiyetle öneren bir kişidir. Konservatuvardaki ilk keman hocam -otoriter ama bir o kadar da sevgi dolu- ve özellikle çocukluk dönemimde kemanı ve disiplinli çalışmayı bana çok sevdiren Candan Nicolai'nin, kuvvetli pedagojik yaklaşımının olumlu etkilerini belirtmek istiyorum. Harika bir başlangıçtı.

        Daha sonra Ankara ve Brüksel Kraliyet Konservatuvarlarında yetişmiş olan hocam Engin Eralp'in teknik ve müzikal bilgisiyle yetiştim. Beni Ankara'ya götüren, konservatuvar yüksek bölümünü birincilikle bitirene dek çalıştığım ve beni Avrupa'da kabul edildiğim solistlik sınıflarına hazırlayan hocamın emeğini çok değerli buluyorum. Bana her notanın bir değeri olduğunu öğreten hocalarımın, kendi ders verdikleri konservatuvarlarda adlarına keman yarışmaları düzenlenerek onore edilmelerini arzu ediyorum...

        Almanya'daki lisans üstü eğitimime Wolfgang Marschner ile başladım. Artistik bir kemancı ve ünlü bir hoca olmasına rağmen, kendisinin geç bir dönemine rastladığım ve birçok yarışmanın jüri üyeliği, master class gibi yoğun etkinliklerinden kendi sınıfına ciddi zaman ayıramadığını düşündüğüm hocam Marschner'in sınıfında olduğum 1 yıllık süre içerisinde -her ay yeni bir eserle sınıf konserlerinde çalma zorunluluğu- bana detaydan çok bir bütünü düşünme alışkanlığını kazandırdı.

        Daha sonra 4 yıl boyunca, keman repertuvarının belli başlı ve önemli eserlerini A'dan Z'ye geçtiğimiz, sanatta yeterlilik ve solistlik diplomalarımı aldığım, kendisinin Sibelius, Paganini, Kraliçe Elisabeth ödülleri dışında, 1966'da Carl Flesch Yarışması'nın altın madalya sahibi olduğu hocam, Joshua Epstein ile çalışma imkânı buldum. Büyük virtüöz ve müzisyen olan Epstein, aslında kariyerist olmaktan çok, güzel bir insan yaşamına değer veren, müziğe sonsuz hürmet eden, zevk ve humor sahibi bir insandı. Diplomamı aldığım gün bana ilk kez "Çok iyiydi; artık müziğin bir hizmetkârısın, bunu unutma!.." dediğini hiç unutamıyorum...

        Arthur Grumiaux ve Andre Gertler ile yetişen hocam Epstein, mezuniyetimden sonra, Brüksel'de yaşayan Gertler'den beni bir kez dinlemesi için randevu talep etti. Kendisinin önünde değil keman çalmak, Alman piyanistim Burkard Spinnler'le kapısının önüne geldiğimde "Gertler" yazan kapısının ziline dokunmak bile ayrı bir heyecandı!.. Yüzyılın en büyük keman pedagoglarından birinin önündeydim... Ancak ilginç olan şey, karşımda oturan yüce müzisyenin önünde duyduğum bilinçaltımdaki korkunun, bir anda, büyük bir hürmet ve sevgiye dönüşmesiydi. Korkusuz ve içimde tarifi imkânsız heyecan ve onuru yaşıyordum. Kısa ve samimi bir sohbetten sonra benden, baştan sona ve hiç durmadan heyecanla çaldığım Beethoven'in "Kreutzer Sonatı"nı dinledi. Ve hemen sonrasında şu sözleri söyledi: "Açıkçası ve samimiyetle söylemek istediğim şey: Çalışınızın bana oldukça sempatik geldiğidir. Bu orijinaliteyi sakın kaybetmeyiniz çünkü size şans getirecek... " dedikten sonra bu eseri baştan sona derinliğine çalışmaya başladık. Kendisinin nasihat ve tavsiyelerini asla unutmayacağım...

        Her son için, yine yeni bir başlangıç denir. Bugün Gertler'i rahmetle anarken, evrensel müzik sanatına olan katkılarını saygıyla düşünüyor, hayatta olan tüm değerli hocalarımı sonsuz içtenlik ve hürmetle kutluyorum...

        Diğer Yazılar