Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MARTHA Argarich‘i İstanbul’da dinleme mutluluğunu yaşamış olmak bir ayrıcalık. “Yeryüzündeki harikalıklardan biri nedir?” diye sorarsanız, tüm kalbimle Argarich’in ismini zikrederim. Hakkında sadece müthiş bir piyanist, özel bir solist sanatçı, olağanüstü bir oda müzikçisi veya benzeri tanımları kullanmayı pek doğru bulmuyorum çünkü o doğuştan tamamıyla büyük bir “müzisyen”... Tüm dünya kendisinin sanatını yıllar önce kabul etmiş, tanımış, dehasına hayran kalmış ve böylesine büyük bir dünya markasına ve onun sanatına ne söylenebilir ki? Ancak öncelikle dikkatimi çeken, sanatçının istisnai kişiliği oldu ve aslında bunu nasıl dile getireceğimi de pek bilemiyorum. Müzik ve hayat hakikatlerini keskin bir duyarlılık ve gözle gören ve hisseden bir müzisyen olarak -en ufak bir ayrıntıyı kaçırmadan ve inanılmaz bir şeffaflık ve berraklık içindemüziğe yansıtmayı yaşayabilen bir sanatçı Martha Argarich.. Yüreğinin dürüstlüğü, yorumlarına ve yüzüne bir ışık nuru olarak yansıyor. Düşünce ve hissettiklerimi burada yazarak anlatmam zor! Ancak planetimize Arjantin’den doğan bir güneş olarak tasvir edilen bu dünya yıldızını, yani yaşayan ‘efsane’ Argarich’i, onu dinleyip tanıdıktan sonra, müziğin ve aşkın güneşi olarak tanımlayabileceğim satırlarımda...

        Sayın Evin İlyasoğlu öncülüğüyle gerçekleşen prestijli Boğaziçi Üniversitesi‘nin bu tarihi etkinliği, kent belleğinin unutulmazları arasında yer alacaktır. Gönülden kutlarım!.

        BİR DERYA...

        Aynı gece özel olan bambaşka bir mutluluk ise, tek bir notada bile tüm hayatı ifade edebilen, dünya müzikçisi ve deryası Ayla Erduran‘ı dinlemiş olmaktı... Kendisiyle birlikte öğrencileri olan Lyda Chen (viyola), Ömer Sipahi (keman) ve ARD yarışması birincisi olan viyolonselist Jing Zhao‘yu da zevkle dinledik. Ayla Erduran’ı, Çek Filarmoni Orkestrası eşliğinde yorumladığı Dvorak‘ın Keman Konçertosu yorumuyla radyodan ilk kez dinlediğim zaman henüz küçük bir çocuktum. Daha sonra yine radyodan dinlediğim Lalo “Symphony Espangole” yorumunun parlaklığı ve başarısına hayran kalmıştım. İlk karşılaşmamızı bugün bile net anımsayabiliyorum. Kış aylarından biriydi ve orkestra şefi Gürer Aykal‘ın yöneteceği genç İzmir Senfoni Orkestrası’nın solisti İdil Biret‘ti. Ancak sanatçının rahatsızlığı nedeniyle gelemeyecek olması ve onun yerine bu konserde çalmayı kabul eden büyük keman virtüözü Ayla Erduran, Mozart‘ın 7 Numaralı Keman Konçertosu’yla İzmir’i şereflendirmişti. Bu konserle canlı olarak ilk kez dinlediğim usta kemancının hayatımdaki ilginç etkisini ancak Tanrı’nın bir lütfu ve büyüsü olarak nitelendirebilirim. Çünkü bu karşılaşmadan sonra -çocuk yaşımdakemanıma büyük bir kararlılık, aşk ve daha büyük sevgiyle sarılarak yaşayacaktım...

        İlk kez kendisini sahnede dinleyerek “solist sanatçı” mevhumuyla tanıştım. Kendisinin öğrencisi olmadım ancak beni her zaman dinledi. Kemancılığım ve kariyerim konusundaki düşünce ve tavsiyelerine her zaman hürmetle danıştığım sanatçıyı ve bugün dostluğundan onur duyduğum Ayla‘yı bana soracak olursanız eğer: Derin bir müzisyen olmasının yanı sıra, sıcak ve tamperamanlı kişiliğiyle de kendisini ‘gönüllerin keman virtüözü ve yüce kalpli insanı’ olarak nitelendirebilirim...

        Repertuvarındaki, Bruch, Saint-Saens, Lalo, Prokofiev ve Brahms gibi klasik konçertoları ve geniş resital dağarcığını, evrensel düzeyde ve tüm dünyada coşkuyla yorumlayan değerli sanatçının niteliklerini ve sanat dünyamızdaki parlak yerini burada özellikle vurgulamayı arzu ederim.

        Akvaryumda yaşayan turuncu renkli Japon balıklarını severim çünkü güzel ve değerlidirler. Ancak onlar derin okyanus sularında yaşayamazlar ve orada yok olur giderler. Bazıları ise yunuslar ve balinalar gibi, derin sulara aittirler, engin ve derin sularda yaşarlar... Değerli büyüğüm ve can dostum Ayla’ya, okyanus sularının masmavi ve derin zenginliklerinde, her şeyin gönlünce olmasını dilerim...

        Diğer Yazılar